08 Mart 2012 09:13

Bir masal kuşudur SİMURG

Kalabalığı ve kaosuyla çekilmez hale getirilen yaşamın renkliliği sokağın ruhunda gizlidir belki de… Bazen duyarız onların ezgilerini, bazen onlara tuttuğumuz ritimlerle eşlik ederiz, bazen yanlarından geçerken görmezden geliriz, bazen de durup uzun uzun dinleriz. Oysa  ki beton yığınların arasında her gün aynı hayatı yaşayan, makineleşm

Paylaş
Ayşe Yılmaz

Simurg Sanat Sokakta üyelerinden ve hikâyenizden bahseder misiniz?

3 kişi sabit... Bazen 5... Değişiyor. Sonuçta özgür bir şekilde müzik yapıyorsun. Sokaktan gitarıyla geçen biri bile dahil olabiliyor müziğimize ama şu an grubumuz ben, Halil Tan (santur), İsmail  Tanrıverdi (bendir), Fayzal Macit (def), Atakan Çiçek (kaval), Diren Taş (keman)’tan  oluşuyor. Bu grubu oluştururken 2 kişiydik. Otostopla yola çıkıp Kütahya’da başladık, 5 dakika sonra terörle mücadele şubesinden geldiler apar topar alındık. Ege, Marmara, Dersim, Amed’de de müziğimizi yaptık. Bir Karadeniz kaldı.

HALKLARIN EZGİLERİ SAFDIŞI BIRAKILMAYA ÇALIŞILIYOR

Sanatınızı icra etmek için neden sokağı seçtiniz?

Halil: Sanat sokakta şiarıyla yola çıktık. Halkların, mekânlara sığdırılamayacak ezgileri olduğunu düşünüyoruz. Yıllar boyu halkların ezgileri popüler bir şekle getirilerek barlara, kafelere hapis olup saf dışı bırakıldı. Biz de bunu düşünerek yola çıktık. Çünkü sokakta, bir konserde ulaşamayacağın insan kitlesine ulaşabiliyorsun. Sokağın böyle bir ritmi, güzelliği var. İnsanlar çaldığın müziğe geliyor. Örneğin bir Ermenice ezgiyi yoldan geçen çoğu kişi bilmiyordur. Bize hangi dilde diye sorduklarında Ermenice demek bile içimizi rahatlatıyor.
İsmail: Bize güç veren sokak kavramının özgürlüğüydü. Bunun için tüm etnik parçaları özgürce söyleyebiliyoruz.

Sokağa taşınan müziğin muhtemelen zorlukları oluyordur. Bize biraz bunlardan söz eder misiniz?

Halil: Halktan çok büyük tepkiler almıyoruz. Güzel karşılıyorlar. Yalnız bürokrasi dediğimiz şey senin üzerinde iktidar kuruyor. Polisiyle zabıtasıyla birlikte güç dedikleri şeyi üzerimizde uyguluyorlar. Bu şekilde bizleri kıskaca alıp özgürlüğümüzü kısıtlamaya çalışıyorlar. Bizim mekânlarda çalmamamızın sebebi de bu. Örneğin şu an Eskişehir’deyiz. Sabahtan akşama kadar ‘es es es ki ki ki’ diye bağıran insanlara müdahale yok, halkların müziğini sokağa taşıyan bizler ise en büyük suçlu oluyoruz. Bürokrasi dediğimiz şey bu. Düzenin iktidar kurma sebebi bu.

Hangi dillerde ne tarz müzik yapıyorsunuz?

Halil: Dil ayrımı yapmıyoruz. Türkçe, Kürtçe, Ermenice, Zazaca… Yani Türkiye’deki halkların dillerini yansıtıyoruz müziğimize.

İsmail: Türkiye’deki halkların dilleriyle sınırlandırmaya çalışıyoruz ama dünya halklarının dillerini bilsek onları da söylerdik. Önemli olan o dilin güzelliğini nasıl ortaya çıkarabildiğimizdir.

Birçok dilin yasaklandığı bu dönemde farklı dillerde müzik yapmayı özgürlük olarak görüyor musunuz? Sizce özgürlük bu mudur?

Halil: İnsanın en büyük hâkimiyeti özgürlüğüdür. Biz bunu sokağa yansıtırken bu bize mutluluk veriyor bu duygu, hazzı yaşamak insana ister istemez olumlu duygular yüklüyor. Müziğe sanatsal bir şekilde yaklaşıp onu öyle yoğurduğumuz zaman bütün önyargıları kırabileceğimizi görüyoruz. Böylelikle işin etnik boyutu üzerinde duruyoruz.

EUROVİSİON, ÜLKELER ARASI YAPILAN SİYASİ İÇERİKLİ BİR ANLAŞMADIR

Eurovision’un gerçekten müzik içerikli bir yarışma olduğunu düşünüyor musunuz? Bu yılki Eurovision temsilcimiz Can Bonomo’nun Yahudi olduğu için seçildiği söyleniyor buna ne dersiniz?

Halil: Müzik içerikli bir yarışma olmadığını düşünüyorum. Ülkeler arası anlaşmadır Eurovision. Can Bonomo’nun müziğine diyecek bir şeyim yok. Çok iyi müzik yapıyor olabilir fakat ünlenmesiyle aynı anda Eurovision’a gitmesini düşündürücü buluyorum. Siyasi atıfta bulunulan bir yarışma olarak görüyorum, bu sebeple samimi gelmiyor.
İsmail: Yahudi olmasının pek bir önemi yok. Biz onun ırksal kimliğine değil, yaptığı müziğe önem veriyoruz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

İsmail: Müziği kişisel olarak tek bir kitleye değil tüm halklara yönelik yaptığımız için halklarında bize olumlu tepkilerini bekliyoruz, alıyoruz da aslında ama çoğu zaman bürokrasi hâkimiyeti söz konusu olabiliyor.

Halil: Israrla söylediğimiz bir şey var; bürokrasi bizi yenemeyecek her şeye rağmen sokak müziğine devam etmekte direneceğiz. Çünkü bu bizim yaşam tarzımız. Biz bu şekilde kendimizi anlamlandırıyoruz.

Yani boyun eğmeyeceğiz diyorsunuz?

Halil-İsmail: Aynen öyle...

ÖNCEKİ HABER

Önder’den taşeron işçilere dayanışma ziyareti

SONRAKİ HABER

8 Martta el ele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa