21 Mart 2007 00:00

Bütün renkleriyle Newroz - 3

Newroz Bayramı, Kürtlerin varlığını, Kürtler Newroz'u teyit etmektedir artık

Paylaş

Vedat İlbeyoğlu
İnsanoğlunun hayatın binbir haliyle cebelleşirken yarattığı kültürel birikim içerisinde, çeşitli anlamlar atfedilen 'dönümler'in oldukça özel yerleri vardır. Bunlar, farklı toplumlar, farklı kültürlerde de olsa, binlerce yılın toplumsal hafızaya işlediği ve mutlaka bir etkileşim içerisinde değişip dönüşen simge ve ritüellerle bugünlere taşındı.
Örneğin tabiatın dönüm eşikleri... Çoğu kültür ve uygarlıklar açısından ortak simgelere konu oldu. 21 Mart, bu dönümlerden biridir. Bütün bir kuzey yarımküre için baharın başlangıcı, gündüz ve gecenin, dolayısıyla karanlık ve aydınlığın eşitlendiği bir dönüm... Bundan böyle canlanacak doğa, en bereketli durumuna evrilecektir. İşte değişik adlandırmalar altında yapılan kutlamalarla karşılanan 21 Mart, Kafkasya'dan Orta Asya'ya oldukça geniş bir coğrafyada, "Bahar bayramı" vs. şeklinde kabul görüyor. Bir genelleme yaparsak; tabiatın yeniden dirilmesi, bu kutlamaların temel esprisidir.
Newroz'un farkı
Kürtlerde ise Newroz, Zerdüşt inancı ve günümüzden 7 bin yıl önceki Aryan geleneğinden ama esas olarak da 2200 yıllık Demirci Kawa destanına uzanan köklere dayandırılabiliyor. Burada da bir 'yeniden diriliş'e işaret ediliyor. Ama Newroz, toplumsal koşullardan renk alan, hayatla bağı içerisinde yeniden üretilen bir folklorik unsur olarak, elbetteki Kürtlerin durumuna uygun bir içerik kazanacaktı. Newroz'un yaşayan yönüdür bu. Demirci Kawa destanında anlatılan da budur. Ateş meşalesiyle insanlar "yeni güne", özgürlüğe çağrılmaktadır. Tam da siyasetin başladığı noktadır bu. Newroz'u, bir "eski söylence" çerçevesinden çıkarıp bugünün siyasetinin ortasına savuran da onu yaşatan kaynakların, özgürlük ve özgürlüğe çağrı ihtiyacının tam da kendisidir. Artık folklorik boyut, güncel siyasal boyutla uyumlu bir bütünlük arzetmektedir. Karşılıklı olarak birbirlerini güçlendirmektedirler.
Sonuçta, bir varlık ve kimlik mücadelesi içindeki Kürtlerde Newroz, artık doğadan çok, bir halkın yeniden dirilişinin sembolü oldu. Kendisini arayan bir halkın, bir ulusun, varlığını teyit etme uğraşında kullandığı simge... Hep bir özgürlük arayışının, direnişin dışa vurulduğu mücadele günü...
Kürtlerin Newrozunu diğer halkların bahar bayramlarından ayıran özelliğin, yani özgürlük arayışının nedenini bilmek için bugüne bakmak yeterlidir. O neden, en başta Kürtlere biçilmiş "varlığı hükümsüzdür" kararlarıdır. İşte Newroz, Kürdün "varım" dediği gündür! Newroz, Kürtlerin varlığını, Kürtler Newroz'u teyit etmektedir artık.
Komik adamların müsameresi
Evet, bugün yine Newroz günündeyiz ve ülkemizde Newroz artık "folklorik bir bayram kutlaması" olmanın ötesinde, Kürt sorunu bağlamında, karşıt güçlerin siyasal mücadelesinin arenası durumundadır. Mevcut siyasal durumun adeta test edildiği bir arena.
Yıllardır dayatılmış 'kırmızı çizgiler'deki ısrar ile kayıt, koşul sevmezliğin arenası... 'İspat' ile 'inkar'ın mücadelesi...
Söz konusu mücadelede, "Nevroz değil Nevruz", "Nevruz öz be öz Türk bayramıdır, Ergenekon'dan çıkışı simgeler" vb... argümanlarla 'İnkar'ın dayanakları genişletilmeye çalışıldı. Bu "imalat"ın tutmadığı da ortada. Zira "gerçekten de "Türki" ülkelerinde 21 Martlarda yapılan ve halkın geniş katılımına sahne olan kutlamaların Anadolu Türklerinde pek yaygın bir gelenek olmadığı bilinen bir gerçektir. Devlet eliyle ve açık ki salt politik kaygılarla yeni bir gelenek icat edip yerleştirmek ise mümkün olamadı. O yüzden de devlet ricalinin bile zoraki rağbet ettiği, demir dövüp, yumurta tokuşturan komik adamlar müsamerelerinin Newroz karşısında kayda değer bir ağırlık oluşturmadığı anlaşılmıştır. Bu sözde kültürel imalat tutmayınca elde kalan ve sığınılan tek şey ise o bilinen zapt u rapt araçları oluyor. Dipçik ve tehdit içeren genelge ve açıklamalarla Newrozu bloke etmek, siyasallaşmış bir harekete yine siyasallaşmış bir simge 'dönüm'de geri adımlar attırmak.
Daha 2005 Newrozu'ndaki Bayrak provokasyonuyla işareti verilen şoven dalga iki yıldır sürüyor. "Şu renkler kullanılmayacak, şu sloganlar atılmayacak..." vb. kayıt ve koşullarla tırmandırılmaya çalışılan Newroz gerilimi de bu dalga içerisinde özel bir yer tutuyor. Tutmayacağı bile bile bu nafile yasaklamalarda ısrar edilmesinin bugün bir başka anlamı da bulunmakta. Tek taraflı ateşkesle sıkıntıya giren militarist merkezin gereksindiği "terör yükseliyor" teranesine gerekçe sayılmaktadır, Newroz kutlamalarının biçimi. "Şehit cenazeleri"nin istismarının eksikliği, Newroz gösterilerindeki renk ve sloganlarla doldurulmak istenmektedir. Elbette bu kayıt ve koşullara uyulması ise bir "geri adım attırma" olarak ayrı bir kazanım sayılacaktır.
Üç renkli deniz...
Bugün Kerkük, Kuzey Irak gibi gündemlerle güncellenerek geliştirilen milliyetçi şoven kampanyalarla birleştirilen Newroz gerginliği, başta (zaten kuşatılmış olan) Kürt siyaseti olmak üzere, Kürt sorununda demokratik çözümü savunanları sindirmek amaçlıdır. "En büyük tehdit terörün siyasallaşmasıdır" şeklinde dile getirilen yeni dönemin stratejisi için, yüzbinleri alanlara taşıyarak onlara gerçekten siyasallaştıran Newroz'u sindirebilmek mümkün olamamaktadır. Savaşı dayatanlar, siyaseti sadece silahlı güçler arasına sıkıştırmaya çalışanlar için, Newroz alanlarından yansıyan halkların barışçı kardeşliğine tahammül etmek, düşünülemez elbette. Ama hayatın da bunların karanlık stratejilerine uygun akma mecburiyeti de yoktur! O yüzdendir ki her Newroz "yasaklı" renklerden bayraklarla, "yasa dışı" sloganlarla ülke tarihinin en kitlesel gösterilerini yarattı. Siyaset esnafının, toplum mühendislerinin, çok akil adamların Kürtlere yazdıkları reçetelerde önerdikleri soluk renklerle değil, kendi renkleriyle, her şeye karşın vazgeçmedikleri kendi "kırmızı çizgileri"yle...
Şimdi yine zamanıdır. Halkların bu mücadele gününe kayıt ve koşullar koyan acemi komedyenlerin trajik ve de biçare hallerini, yollarda sel olup alanları dolduracak o büyük 'üç renk' denizinde boğmanın zamanıdır.
Ve son bir not; evet, farklı esprilerle de olsa 21 Mart'ın çeşitli halklarca kutlanıyor olması, "Newroz, kime aittir?" sorusunu anlamsız kılsa da; "kim kimin dilini, renklerini, kimliğini reddetti?" sorusu, anlam ve önemini hep koruyacaktır.
Newroz, Pîroz be!
(BİTTİ)
Hazırlayan: Müge Tuzcuoğlu
ÖNCEKİ HABER

‘Diyet sezonu’ açılırken

SONRAKİ HABER

Sesimiz olun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa