06 Mart 2007 00:00

8 Mart 150 yaşında... - 2

2007 seçim yılı. Siyasi partilerin kadın temsilcileri, dayanışmanın güçlendirilmesi gerektiğini vurguluyorlar

Paylaş

Emekçi kadınlar 2007 8 Mart’ını seçim tartışmaları ile birlikte karşılıyor. EMEP, ÖDP, SDP ve DTP’nin kadın yöneticilerle, 2006 yılında kadınlar cephesinden öne çıkan başlıkları ve seçimlerde kadınlara verecekleri mesajları konuştuk.
Temsiliyet sağlanmıyor
Dilay İnkaya (SDP MYK Üyesi ve Merkezi Kadın Koordinatörü)
Bir yıl içerisinde kadınların gündemini kadına yönelik şiddet, savaş, militarizm, neoliberal politikaların kadınlara yansımaları işgal etti. Namus cinayetleri, kadın intiharları, her alanda kadına yönelik şiddet, ayrımcılık artış gösterdi. Erkek egemenliğinin beslendiği ve yeniden üretildiği militarizm ve milliyetçilik, son bir yıl içerisinde kadınların gündemine oturdu. Kirli savaş ve gerekse Ortadoğu’daki emperyalist işgal, kadınların hayatını karartmaya devam etti. Hrant Dink cinayetiyle de görünürlüğü artan milliyetçiliğin tırmanması nedeniyle, kendisini düşmanlık üzerinden var eden erkek egemenliğine, şiddete, linç kültürünü besleyen milliyetçiliğe kadın cephesinden itirazı gerekli kılıyor. Biz bu 8 Mart’ta öncelikle bu milliyetçilik, militarizmle kadına yönelik şiddetin ve emekçi kadınların sorununun bağını kuran bir yerden taleplerimizi gündeme taşıyacağız.
Kadınlara seçim dönemlerinde oy deposu olarak bakılıyor. Siyasette temsiliyeti sağlanamıyor. Seçim döneminde emekten, barıştan, demokrasiden yana; Kürt sorununda demokratik çözümden yana olan emek, barış, demokrasi talepleri çerçevesinde güç birliği yapan siyasi partilerden kadınlarla birlikte; kadın kurumlarının, feministlerin bir araya gelerek siyasi partiler ve seçim yasasının antidemokratik ve kadınlar aleyhine uygulamalarının teşhirine yönelik kampanyalar örgütlemesini, kadınların kadın bakış açısıyla temsiliyetinin önemine işaret eden faaliyet yürütmesini anlamlı buluyoruz.
Kotayı yüzde 50’ye çıkarttık
Hamiyet Kızıler (ÖDP GMYK Üyesi)
Irak işgalinde kadınların yaşadıkları, tecavüz, taciz, ciddi bir biçimde açığa çıkan bir başlıktır. Savaş meselesine vurgu yapılması gerekmektedir. Özellikle Irak’taki işgal, kadın ve çocukları vuruyor. Tabii diğer yandan töre cinayetleri gündemimizde yoğun olarak karşımıza çıkan bir diğer sorundu. Aile içi şiddetin devam ettiğini de görüyoruz, fakat kadınların sesi diğer yıllara göre daha fazla yükseldi. Bu sesin yükselmesi karşısında aile içi şiddetin tüm yönleri öne çıkar oldu. Kadın mücadelesi, kadının kendini görünür kılmasını sağladı. Artık kadınlar töre cinayetlerinden kurtulmak için kurumlara başvuruyorlar. Bunların olumlu olduğu düşünüyorum.
İş yaşamındaki adaletsizlik ciddi biçimde devam ediyor. Eşit ücretin ödenmediği, ev içi emeğin görünür kılınmasında bir ilerleme olmadığı ortadadır.
Kadınlar siyasette aktif görev almalılar. Sol partiler ve kadın kuruluşları ile ortak faaliyetler yürütüyoruz. Kadınların siyasete aktif katılımlarını kolaylaştırmak için 2006 Nisan ayında kadın kotasını yüzde 50’ye çıkardık. Bütün seçimlerde “eşitlik haklarnı istiyoruz” diye bir kampanyamız var. Kadınlar 2007’de sözlerini daha yüksek söyleyebileceklerdir. Umudumuz, 2007 seçimlerinin önümüzdeki dönem, eşitlik ve demokrasi mücadelesinde kadının da yer alacağı önemli bir adım olacağıdır.
Birliği sağlamalıyız
Öznur Oğuz (EMEP GYK üyesi)
Kronolojik bir sıralamada çok şey söylenebilir, ancak 2006’ya girerken yaşanan en trajik olay, Bursa’da gece vardiyasında çalışan kadın işçilerin, üzerlerine kilitlenmiş kapılardan çıkamadıkları için, çıkan yangında can vermeleriydi. Yüzyıllar önce diri diri yakılarak 8 Mart’ı yaratan kadınları hatırlatan bu acı olay, binlerce kadını ayağa kaldırdı.
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’daki olaylarda ölenlerin ardından “Kadın da, çocuk da olsa güvenlik güçlerimiz, terörün maşası haline gelmiş olanlar için gerekli müdahale ne ise onu yapacaktır” sözleri de en az Bursa yangını kadar ürkütücüydü.
Barış Anneleri’nin çağrıları, asker annelerinin feryadı, Türk kadınlarının 23 Nisan’da çocuklarıyla Kürt analarını ziyareti ve bütün bu çabaları ilerletecek ateşkes ilanı 2006’dan 2007’ye devreden mücadelenin hattını da belirledi.
Töre ve namus cinayetleri, kadın intiharları kadınların medyada magazin dışında en çok yer bulduğu konulardan oldu. İşsizlik ve yoksulluğun tırmandığı bir yıl olan 2006’da kadınlar daha da yoksullaştı, sağlık ve eğitimin özelleştirilmesiyle üzerlerindeki yük arttı.
2007 seçim yılı. Bu aynı zamanda Türk ve Kürt kadınlarının iradesini gösterebilmesi için bir fırsat. Savaş rantçılarına, şovenizmi kullanarak oy avcılığı yapan AKP’den CHP’ye sermaye partilerine karşı emekçi kadınlar olarak barış, emek ve demokrasi savunucuları ile birleşmeliyiz. Ülkenin de, emekçi kadınların da geleceği, bu birliğin sağlanmasındadır. Kadına yönelik şiddetin, töre ve namus cinayetlerinin önlenmesi için hükümeti zorlayan tutumumuzu ve şiddete maruz kalan kadınlarla dayanışmamızı güçlendirmeliyiz.
En vahimi intiharlar
Emine Özmen (DTP Kadın Meclisi Sözcüsü)
Geçtiğimiz yıl ön plana çıkan temel olgu kadına dönük her alanda uygulanan şiddetti. Şiddetin sistematikliği devletten tutalım devletin bir nevi en küçük hücresi sayabileceğimiz aileye kadar sirayet etmesidir. Şiddet tarihsel akış içinde edinilen bir kültür olduğu kadar bir sonuçtur. Fakat her sonuç, ilerleyen aşamalar içerisinde farklı bir sonuç olarak da karşımıza dikilir ve bu neden haline gelir. Neden sonuç ilişkisi çerçevesinde ele aldığımızda şiddetin bu yıl açısından ön plana çıkan sonucu, yaşanan kadın intiharlarıydı. Şiddet kültürünün doğurduğu sonuç, sadece intiharlar değil tabii ki ama bizce en temel ve vahim olan intiharlardı.
Ekonomik alandan tutalım sosyal alana kadar yansıyan sorunlarımız var. Ama bütün bu sorunların gelip dayandığı bir nokta var ki, bu da her alanda önemli bağlayıcı kararların alındığı ve yaptırım gücünün olduğu politik sahadır. Tabii ki mücadelemiz her alanda olmalı ancak her alandaki kazanımlarımızı kalıcılaştırmak için politik sahaya yüklenilmesi gerektiği inancındayım. Katılımcılık kadar yön vericilik birçok şeyi cephemizden değiştirebilir. Bu da ancak birleşik bir kadın gücüyle mümkün olur.
En önemlisi şiddet
Gülsüm Mansur - Sevim Kahraman
Değişik yaş ve mesleklerdeki kadınlara, 8 Mart’ı, şiddeti ve milliyetçiliği sorduk. 8 Mart’ın bir mücadele günü olduğunu söyleyen kadınların dile getirdiği sorunların başında kadına yönelik şiddet geliyor. İkinci sırada ekonomik bağımsızlık var.
Kadınların da payı var
Gönül Yolcu (ADANA): 8 Mart’ı, sömürülen biz kadınların birlik günü olarak düşünüyorum. Ancak bugün layıkıyla kutlanmıyor. Sanırım bunda biz kadınların da bir payı var. Ülkemizde ne yazık ki hâlâ namus cinayetleri işleniyor. Bunun yanında cinsel taciz ve şiddet, kadınların en önemli sorunları arasında bence.
İkisi de aynı şey
Suna Türk (ADANA): Bu gün sadece erkeklerin kadınlara hediye aldığı bir güne dönüştü. 8 Mart, kadınların töreye, şiddete ve bütün baskılara başkaldırmaları, birlik olmaları gereken bir gün. Memlekette kadınların en büyük sorunu şiddetin her türlüsüdür. Çünkü korkan insanlar kendilerini ifade edemez ve haklarını arayamazlar. Milliyetçilik ve ırkçılık benim için aynı şey, ikisi de insanları birbirinden ayıran, kendinden olmayanı yok etmeye sevk eden düşünceler.
Baba eline bakıyoruz
Zeynep Uçan (ADANA): 8 Mart’ı, kadınların hakları için mücadele ettiği gün olarak görüyorum ancak kadınları yaşadıkları sorunların öyle bir gün de çözüleceğini de düşünmüyorum. Ülkemizde kadınların yaşadığı en önemli sorunlardan birisi ekonomik bağımsızlıklarının olmaması. Genç kızlığında babasına evlenince de eşinin eline bakıyor. Milliyetçilik, ırkçılık deyince MHP ve yaptıkları geliyor.
Milliyetçiliği çok kaşıdılar
Hacer Elçin (Emekli-İSTANBUL): 8 Mart denilince aklıma ilk önce kadın sonra da mücadele geliyor. Kadınlar ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyorlar. Yatak odası ve mutfaktan dışarı çıkamıyorlar. Kazançlarının çoğunu eşine vermek zorunda kalıyorlar. Ekonomik özgürlükleri yok. Milliyetçilik ve ırkçılık sorununu bu dönemde çok kaşıdılar. Önüne gelen ‘milliyetçiyim, ulusalcıyım’ demeye başladı. Bence bunun altında diğer halklara karşı bir düşmanlık yatıyor.
En önemlisi şiddet
Burcu Tüfekçioğlu (Öğrenci-İSTANBUL): Kadınların bence en önemli sorunu şiddet. Türkiye’de yaşayan bir genç kız olarak, bir erkek kadar rahat edemediğin için rahatsızım. Kendi ailemde bile kadın ile erkek arasında ayrım yapıldığını görüyorum. Milliyetçilik ve ırkçılığı abartılmadığı sürece olumlu karşılayabilirim. Milletlerin birbirine bağlı şekilde bir arada yaşaması, bütünlük duygularını barındırmaları güzel ama, aşırıya kaçmayıp başka ırklara zarar verecek boyuta gidilmemeli.
İnsan hakları istiyoruz
Sultan Bozkurt (Ev hanımı- İSTANBUL): Kadını mal gibi kullanıyorlar. Kadınları insan gibi görsünler ve kadına da değer versinler. Milliyetçilik ve ırkçılığa karşıyım. Biz demokrasi, insan hakları istiyoruz. Herkesin dini, dili, ırkı ne olursa olsun insandır.
YARIN: Örgütsüzlük sorunları büyütüyor
Akyıl işçisi kadınlar yılmıyor
ÖNCEKİ HABER

Ben bir anneyim

SONRAKİ HABER

GÜNCEL

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa