21 Şubat 2007 00:00

‘Sahipsiz Öyküler’in öyküsü

Uzun zamandır Seyhan Müzik’te birçok albümün genel koordinasyonunu yapan ve Seyhan Müzik etiketi ile çıkan albümlerin neredeyse bütününde emeği bulunan Seyfi Yerlikaya, üçüncü solo albümünü çıkardı.

Paylaş

Uzun zamandır Seyhan Müzik’te birçok albümün genel koordinasyonunu yapan ve Seyhan Müzik etiketi ile çıkan albümlerin neredeyse bütününde emeği bulunan Seyfi Yerlikaya, üçüncü solo albümünü çıkardı. “Sahipsiz Öyküler” isimli solo çalışmada, birçok tanınmış isim de Yerlikaya’dan desteğini esirgememiş. Seyfi Yerlikaya ile yeni çıkan albümünü konuştuk.

Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1977 yılında Tunceli’ye bağlı Ovacık ilçesinde doğdum. Müziğe, ilkokul yıllarında okul korosunda yer alarak başladım. Ortaokulda, babamın bana aldığı küçük bağlama sanırım bütün kaderimi değiştirdi. Sürekli dinlediğim Zülfü Livaneli’nin ‘Gökyüzü herkesindir’ ağıtı, bağlamayı sevmemdeki en büyük etken oldu. Bağlama çalmayı öğrendikten sonra türkü söylemeye başladım. Ortaokul üçüncü sınıfta ilk kez bir kitlenin karşısına çıkmıştım. Sağlık kolejinde okuduğum yıllarda sürekli müzikle uğraşıyordum. Kolej mezuniyetinin ardından İstanbul’a geldim. Bir süre türkü barlarda çalıştım. Burada bir süre çalıştıktan sonra Hüseyin Demirel Hoca ile tanıştım. O da beni Seyhan Müzik’e getirdi.

Dinlediğiniz sanatçıların albümlerinin yapımında bir gün söz sahibi olacağınızı düşünmüş müydünüz?
1999 yılının sonunda Bülent Seyhan ile tanıştım. Çıkardığım albümü dinledi. O dönem Seyhan Müzik bir prodüksiyon firması değildi. Türkiye’nin en büyük dağıtım firması idi. O güne kadar sadece birkaç kişiye albüm yapmışlardı.
Seyhan Müzik’le çalışmaya başlamamın ardından yapım işine hız verdik. Benim tarzıma yakın, benim beğenip dinlediğim özgün müzik dalındaki birçok sanatçı ile yapım aşamasında bir araya geldik, birlikte çalıştık. Bülent Bey bu konuda beni yetkilendirmişti.
Yapımcı olarak onlarca albüm çalışmalarında yer aldım. Beğenerek dinlediğim, hayran olduğum sanatçıların albümlerinin yapımlarında bir gün söz sahibi olacağım, onlarla oturup dertleşeceğim hiç aklıma gelmezdi. Tabii bunlar benim için büyük bir deneyim oldu.
Son albümünüz “Sahipsiz Öyküler” neyi anlatıyor? Sahipsiz öykülerin bir öyküsü var mı?
Albümdeki bir şarkının albüme adını vermesini pek doğru bulmuyorum. Albümüme, şu an televizyonlarda klibi dönen ve albümün en beğenilen parçası olan ‘dünya’ nın adını verebilirdim. Hatta bu ticari olarak da daha avantajlı olabilirdi. Televizyonlarda klibi izleyen, radyolardan parçayı dinleyen biri, bir müzik markete gittiğinde ‘dünya’ adını görünce daha çağrıştırıcı olabilirdi. Fakat ben bunu tercih etmedim. Bana göre albümün ismi, albümün genel atmosferini yansıtan, albümün teması ile örtüşebilecek bir isim olmalı. Bundan önceki iki albümün ismini ben koymuştum. Sahipsiz Öyküler ismini ise sevgili arkadaşım, menajerimiz Neşe Açıker koydu. Albüm bittikten sonra albümü Neşe’ye yolladım. Ona bu konularda çok güvenirim, çok yaratıcıdır. Beni yanıltmadı, albümü yolladıktan bir gün sonra aradı ve ‘Bu albümün adı Sahipsiz Öyküler olacak’ dedi. Neden Sahipsiz Öyküler, diye sordum Neşe’ye; ‘Bütün şarkıların içinde saklı olan bir isyan var. 14 eserden 10’u acıyla, sevdayla yoğrulmuş; bu yüzden adı Sahipsiz Öyküler olmalı’ dedi. Neşe’nin önerdiği ismi ben de beğendim ve böylece albümün ismi ortaya çıktı. Mutluluğumuzu bir şekilde ifade edebiliyoruz; fakat acıyı aynı rahatlıkla dışa vuramıyoruz. Bunu yapmaktan imtina ediyoruz. Sahipsiz Öyküler albümüne de bu duygular hakim.

Albümde ilk göze çarpan şeylerden biri de birçok deneyimli ismin çalışmanızda yer alması...
Çok uzun zamandır beğenerek dinlediğim, bir Ermeni kızı ile bir Müslüman gencin sevdasını anlatan ‘Ahçik’ türküsünü okumak istiyordum ve buna cesaret edemiyordum. Çünkü gerçekten okuması zor bir türkü. Bu türküyü Okan Murat Öztürk ya da Erkan Oğur hocam düzenlerse, söyleyebilirim dedim. Sağ olsun Okan Murat Öztürk, Ahçik’in bütün düzenlemelerini yapıp Ankara’da çalıp gönderdi; ben de burada üzerine okudum. Yine albümlerinin genel koordinatörlüğünü yaptığım birçok sanatçı dostum, benim albümümle kendi albümleriymişçesine ilgilendiler. Daha repertuvarı hazırlamaya başlamadan Servet Kocakaya bir eserini verdi. Zülfü Livaneli parçası okumak benim albümlerde bir klasik oldu. Bu albümde de sözleri Tamer Ülkü’ye ait olan ‘Mayın’ı okumak istedim. Zülfü Hoca bizi kırmadı, bir telefonda olur dedi. Yine Yavuz Bingöl’den bir türkü okudum. Eserlerini aldığım birçok sanatçı, arkadaşlarımın dışında birçoğu da biz ne yapabiliriz, diye sordular. Kimi benimle okudu, kimi düzenlemesini yaptı, kimi de vokal yaptı. Bir kez daha hepsine teşekkürlerimi sunuyorum.

Albüm bittikten sonra ilk dinlediğinizde nasıl bir tat aldınız? ‘Keşke şunu şöyle yapsaydık’ dediğiniz bir şey oldu mu?
Albümü şu hali ile alıp dinlediğim zaman bana çok samimi geliyor. Bana göre sıcak bir repertuvarı var. Müzik marketten albümü alan birinin, çok olumsuz noktalar görebileceğini sanmıyorum. Ama bir müzisyen, yaptığı albümü eleştirebilmelidir. Kendi kendime ‘Keşke şunu şöyle yapsaydık, şurada bağlamaya daha çok ses verseydik’ dediğim noktalar buluyorum. Zaten kendini eleştirmeyen birinin daha iyi bir iş yapması olanaksızdır, diye düşünüyorum. Ben bu albümümü kendi kendime eleştiremezsem, bir sonraki albümde aynı hataları bir kez daha tekrarlarım. O nedenle albümüme eleştirel bir gözle yaklaşmaya çalışıyorum. Şu da kesin ki bu albümde yaptığınız eksiklikleri tamamlasanız bile bir sonraki albümde mutlaka başka bir eksiklik olacaktır. Yani toplamında dinlendirici bir albüm olduğunu düşünüyorum.

Başka klip çekmeyi düşünüyor musunuz?
İlk olarak ‘Perişan’ ve ‘Zamansız Vurdun Sineme’ adlı eserlere klip çekmeyi düşünüyorum. Bunlardan sonra kendi anadilim Zazaca ile söylediğim ‘Dendar’ için başka türlü bir şey düşünüyorum. Ona daha farklı, alışılagelmişin dışında bir klip çekmek istiyorum.

Son olarak şunu sormak istiyorum: Seyfi Yerlikaya’nın ileriye dönük hedefleri nelerdir?
Aslına bakarsanız çok büyük hayaller kurmuyorum. Çok gösterişli bir hayat benim hedefim olamaz. Benim için en büyük hedef, şu an yaptığım işi iyi yapmak. Beni dinleyenlere, ‘Bu adam işini iyi yapıyor’ dedirtmek. Her zaman bir önceki albümden daha nitelikli, daha kaliteli, kısacası daha iyisini yapmak istiyorum. En çok istediğim şeylerden biri de senaryosunu beğendiğim, benim de severek izleyebileceğim bir filme müzik yapmak. (İstanbul/EVRENSEL)
Ersin Büyüktaş
ÖNCEKİ HABER

Bir ressamdan bir yazara...

SONRAKİ HABER

Filede derbi günü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa