21 Şubat 2007 00:00

UZUN MESAFE

Eski Çin öykülerinden birisinde iyi hekimin kim olduğu sorgulanır. İkili sohbette soruya cevap bir hekimin dilinden şöyle gelişir:

Paylaş

Eski Çin öykülerinden birisinde iyi hekimin kim olduğu sorgulanır. İkili sohbette soruya cevap bir hekimin dilinden şöyle gelişir:
"En büyük ağabeyim hastalığın ruhunu daha şekillenmeden görüp uzaklaştırır; bu nedenle adı evin dışına çıkmamıştır. Ortanca ağabeyim hastalıkları daha çok başlangıcında sağaltır; bu nedenle adı mahallenin dışına çıkmamıştır. Bana gelince, ben damarları deler, ilaçları yazar, cilde masajlar yaparım; bu nedenle adım zaman zaman dışarıya çıkıp efendilerin kulağına kadar ulaşır." Öyküdeki üç kardeş günümüzdeki sağlık hizmetlerinde savunageldiğimiz birinci, ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerine denk geliyor. Sağlık ocaklarında dağ taş demeden onyıllardır büyük özverilerle yürütülen aşılama kampanyaları sonucu neredeyse bir kısmı görülmez kılınan çocukluk çağı bulaşıcı hastalıkları, sıtma ile savaşımın iniş çıkışlara rağmen birçok yörede kontrol altına alınmış olunması, içme sularının düzenli klorlanışı ile suyla bulaşabilecek hastalıkların önlenmesi emek veren birinci basamak sağlık çalışanları boyutuyla ne kadar da öyküdeki "sağduyusu nedeniyle hiç ünlenmeyen büyük ağabeye" benziyor.
Şimdi sağlıktaki sağduyumuzu yani sağlık ocaklarımızı yok ediyorlar. Aile hekimliği uygulamasında ancak bir ekip çalışması ile yürütülebilecek koruyucu sağlık hizmetleri adeta rafa kaldırılıyor. Geçen hafta İzmir'de düzenlenen bir panelde konuşan TTB Merkez Konsey Üyesi Dr. Erkan Kapaklı'nın aile hekimliği uygulamasına geçilen illerden birisine dair gözlemleri oldukça uyarıcıydı.
Hekim ziyaretlerinde aile hekimi işletmeciliğinden memnun hekimlerden birisine rahim içi araç dahil doğum kontrol yöntemleri hizmeti sunup sunamadığı sorulur. Cevabı "Hayır, gerektiğinde bazen ileri bir merkeze sevk ediyorum" olur. Sonrasında yan odadaki aile hekimi ile görüşülür. Koruyucu sağlık hizmetlerinin aksadığı yönünde deneyim paylaşımında bulunan diğer hekim ise benzer soruyu "doğum kontrolü için rahim içi spiral takıyorum" diye yanıtlar. Düşünsenize geçiş aşamasında şimdilik aynı binayı paylaşan daha bir yıl öncesinin ekibi yan odada spiral takılabildiğinin farkında değildir. Hasta bakış açısıyla aile hekimini seçmiş iki kadından birisi doğum kontrol hizmeti alamamakta. Oysa daha bir yıl öncesinde aynı sağlık ocağı bölgesi hastası olarak ekip çalışmasının hizmetlerinden eşit yararlanıyorlardı. Şimdi kaderleri göbeğine yandaki odada yapılabilenlerden dahi habersiz hale dönüştürülmüş aile hekimlerinin yerleştirildiği ve ticari terimlerle kurgulanmış bir sağlık organizasyonuna terk edilmiş durumda.
Sağlık ocaklarımız kapatılıp hekimin sözleşmeli bir küçük sağlık işletmesi patronluğuna indirgendiği, ebe ve hemşire adına rastlanmayan bu modele henüz vakit varken dur demek gerekiyor. Birilerinin para kazanılamayan aşılama vb. koruyucu sağlık hizmetlerinin adeta göz ardı edilmesini fısıldadığı bu süreçte halkın "gölgeye tutunmak" yerine itirazın öznesi olacağı yeni bir süreçte buluşmak dileğiyle!
...
Seçim sathında hipertiroidi hastası olmak
Ülkemizde yeni bir seçim sürecine girilirken basının değerli yazarları, siyasetçiler, son dönemlerin yükselen değeri kamuoyu araştırma şirketlerinin anketörleri yeniden yollara düşecekler. Bizler için seçmen davranışlarını inceleyecek, yorumlayıp yazacak ya da demeçler verecekler. Ben de yazılarımda erken davranıp henüz onlar yollara dökülmeden hekim gözüyle seçmen tipleri konusunda elimden geldiğince işlerini kolaylaştırmaya çalışacağım.
Muhtemeldir ki bazı yörelerden insan manzaraları aktaracaklar. Mesela "küçük bir Anadolu kahvesinde seçimleri konuşuyorduk" diyecekler. Belki de sonrasında şöyle bir yazı okuyacağız:
"Fonda duyulan radyoda spiker havaların mevsim normallerinin altında seyredeceğinden bahsederken sohbet konusunun yaklaşan seçimler olduğu ortamda kahve müdavimlerden bazıları ilginç biçimde aynı anda havanın sıcak olduğunu mırıldanarak yakalarını açtılar. O an yakalarına giden ellerinin titrediğini fark ettim. Konuştukça yerlerinde duramıyorlardı; oldukça sinirli ve huzursuzdular. Boncuk boncuk terliyorlardı. Güçsüz, yorgun bedenleri vücut hatlarındaki kırışıklıklarla son dönemde oldukça zayıfladıklarını ele veriyordu. Sohbetin yavaşladığı bir anda durup dururken çarpıntı bastı diye oturdukları yerden kalktılar, birkaçının gözbebeği yerinden fırlamışçasına belirgindi, göz kapakları güçlükle kapanıyordu, acaba işsizlik miydi uykularını kaçıran. İçlerinden birisi işsizlik ve yoksulluk bizi erkekliğimizden de etti, cinsel yaşam hak getire derken bir diğeri bende var da neye yarıyor baksanıza erkek halimle sol memem ne kadar da büyüdü diyerek şakalaşıyordu. Bir başkası mahçup olmayın eşlerinize karşı, hanımlarımızın da adet düzeni bozuldu diye söze girdi. Sohbet uzayınca tuvalet önünde neredeyse kuyruk oluşunca bu genç halinizle prostat mı diye sorunca hayır uzun zamandır ishaliz deyip strestendir herhalde diye eklediler. Bu arada yeniden kahveciye çaylar geciktiği için çıkıştılar. Oysa çayların hiç eksik olmadığı masada kahveciye fırlatılan çay tabağını görünce sadece kahveciye değil birbirlerine karşı da son derece tahammülsüz, aceleci, kontrolden kolay çıkar halleri aklıma geçmişte başbakanlara yazar kasa fırlatan seçmenler getirdi ve anladım ki bu yıl seçimler oldukça zorlu geçecek"
Öyküyü isterseniz bir de benden dinleyin. Ülkemizin bazı yörelerinde guatr hastalıkları oldukça yaygın. Boyun bölgemizdeki tiroid bezinin ihtiyaçtan fazla çalışması sonucu düşünsel fonksiyonlardan cilde, kalpten bağırsaklara adeta tüm vücutta sistemin hızlanmasıyla giden guatr tipine hipertiroidi diyoruz. Buna bazen boyun bölgesinde gözle görülür şişkinlik de eklenebiliyor. Yukarıda anlatılanlar hipertiroidi hastalarında sıkça izlenebilen bulgulardan bazıları.
Sözüm seçim telaşıyla Anadolu yollarına düşenlere olacak. Son beş yılın seçmen yaşanmışlığında siz siz olun guatrın endemik olduğu hipertiroidi hastası yoğun mahallerden uzak durun. Biz de geçen haftaki yazınızda ele aldığınız guatrın bedensel ve düşünsel fonksiyonlarda yavaşlamayla seyreden ve bu haftaki hastalığın tam zıddı bulgularla giden hipotiroidi hastası yoğun mahallere gideriz derseniz cevabım sonucuna pek güvenmeyin olacak. Hipotiroidi hastalarının algıda ve eylemde yavaşlığı sandıkta boş oy olarak dönebilir. Bu arada işsizlikle sosyal güvenceden ve dolayısıyla sağlık hakkından yoksun bırakılmış ve henüz tanı dahi alamamış bir hipertiroidili seçmen yaşadıklarından sorumlu tuttuğu ve geleceğe dair güven vermeyen bir seçilmişe bir şey fırlattığında ne olur derseniz bir hekim olarak bilimsel ve objektif değerlendirme ile ceza almaması gerektiğini düşünürüm. Bu arada haydi Adli Tıpçılar tartışmaya demeden önce geçen haftaki yazımda belirttiğim "sofranızdan iyotlu tuz eksik etmeyin" cümlesine bir şerh koymak istiyorum. Eğer hipertiroidi hastası olursanız guatrdan koruyucu olarak önerdiğimiz iyottan uzak durmanız gerekiyor. Sizleri üzmek istemezdim ama iyotsuz tuz kullanmanın yeterli olamayacağını, yanı sıra iyot içerdiğinden balık dahil deniz ürünlerinden uzak durmanızı salık vermek zorundayım.
Sağlıcakla kalın.
Dr. Zeki Gül
ÖNCEKİ HABER

Trabzonspor çıkışını sürdürmek istiyor

SONRAKİ HABER

Her yaşta bol bol brokoli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa