01 Şubat 2007 00:00

Anaya ikinci evlat acısı

ODTÜ öğrencisi oğlu Ertuğrul Karakaya’yı 1977 yılında jandarma kurşunuyla kurban veren Ayşe Karakaya’ya bir kez daha evlat acısı yaşatılıyor. Oğlunu, Manisa-Salihli’deki mezarı başında anan gözleri görmeyen anne Karakaya’ya, bir oğlu ve iki torununun da aralarında bulunduğu 18 kişi ile birlikte “suçu ve suçluyu övme” iddiasıyla dava açıldı.

Paylaş

ODTÜ öğrencisi oğlu Ertuğrul Karakaya’yı 1977 yılında jandarma kurşunuyla kurban veren Ayşe Karakaya’ya bir kez daha evlat acısı yaşatılıyor. Oğlunu, Manisa-Salihli’deki mezarı başında anan gözleri görmeyen anne Karakaya’ya, bir oğlu ve iki torununun da aralarında bulunduğu 18 kişi ile birlikte “suçu ve suçluyu övme” iddiasıyla dava açıldı.
Ertuğrul Karakaya’nın 29’ncu ölüm yıldönümü nedeniyle, 8 Haziran 2006’da memleketi Manisa-Salihli’de bir anma düzenlendi. Salihli Asri Mezarlığı’nda bulunan mezarı başında yapılan anmaya, Karakaya’nın annesi Ayşe Karakaya’nın yanı sıra EMEP, ÖDP ve TKP ilçe başkan ve üyeleri de katıldı.
Anmada, anne Ayşe Karakaya “Benim oğlumun ne suçu vardı? Ne günahı vardı da oğlumu öldürdüler? Niye kıydılar?” diye konuştu.
Komik iddianame!
Etkinliğin ardından görevli polislerin, etkinlikte tuttukları notlar ve mezarlık çıkışına ait kamera görüntülerine dayanarak bir iddianame hazırlandı. Salihli Savcısı Seyfullah Öselmiş tarafından hazırlanan iddianamede; anmayla ilgili kayıt bulunmadığı, sadece iddialar üzerine dayandığı açık açık belirtiliyor. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü’nün o dönemki yazısına dayanarak, Karakaya’nın, “ODTÜ A-1 kapısında güvenlik kuvvetleriyle girdiği çatışmada ölü olarak ele geçirildiği” iddia edilen iddianamede, Karakaya, önce öğrenci temsilcisi, daha sonra ise “yasadışı örgüt üyesi” ilan ediliyor.
İddianamede, anmaya katılan 19 kişi hakkında “Güvenlik kuvvetlerine silahlı direnme göstermek suretiyle suç işleyen Ertuğrul Karakaya’nın ölüm yıldönümü olan suç tarihinde umuma açık mezarlık içerisinde aleni olarak kendisini ve yaptıklarını övmek, slogan atma suretiyle işlenen suçu ve suçluyu övdükleri” kanaatine varılıyor. Bu nedenlerle anne Ayşe Karakaya ile birlikte toplam 19 kişinin yargılanması istendi. Yargılama gerekçesi, iddialardan daha da komik; TCK’nın 215’inci maddesinin 1’inci bendi; yani “suçu ve suçluyu övme”. İddianamede ayrıca TCK’nın 53’üncü maddesi gereğince tüm şüpheliler hakkında güvenlik tedbirlerinin uygulanması da talep edildi.
Savcıya ifade veren 19 kişi, asıl polisin gizli çekim yapmasının yasadışı olduğunu hatırlatarak, “Karakaya’nın suç işlediğine dair herhangi bir resmi kayıt bulunmadığını, olay yerinde şüpheliler haricinde kimse olmadığından övme suçunun kimseye karşı işlenmemiş olduğunu” bildirdiler.
İddianameyi kabul edilebilir bulan Salihli Sulh Ceza Mahkemesi de bu ayıbı daha da büyüterek, 19 kişi hakkında dava açılmasına karar verdi. Karakaya ailesi ve arkadaşları, 9 Mart 2007’de hakim karşısına çıkacak.
‘Mezarına gitmesem uyuyamıyorum’
Gazetemizin görüştüğü Anne Karakaya, 29 senedir her cuma ve her yıldönümünde mezarlığa gittiğini dile getirerek, “Bu yıl neden oldu bilemiyom. Mezarının yolunu incecik yol yapmışım. Ben onun mezarına gitmesem uyuyamıyom” dedi. Karakaya, oğlunu ve öldüğü günü şöyle anlattı: “Soğan soymasını bilmeyen adamın, tuvaletleri yıkayarak para kazanan kadının çocuğu. Ankara’da Darüşşafaka Okulu’nu kazandı da gitti. Beş kuruş para biriktirip okuttuk. Ben hep onun yanına vardım. Okulu (üniversite) kazanınca, ‘Ana artık büyüdüm, gelme’ dedi. Daha da büyüyemedi. Bir buçuk yıl olmuştu daha. O zamanda ne anladı, ne bildi de bir kurşunu verdiler? Gelip de annesinin haline baksınlar. Annesi daha hâlâ bir şey bilemedi. Hâlâ yavrusunun acısını çekiyor” diye konuştu. Ankara’dan haber gelince kendini kaybettiğini, hiçbir şey hatırlamadığını anlatan Karakaya, “Akşam üçe kadar cenazeyi bulamadık. 20 gün akılsız yatmışım. Bir ana evlat acısı görmesin. Babası dayanamadı, altı yıl önce öldü. Ben körü körüne geziyorum. Ayaklarım tutmuyor. Çayları içiremedim. Üç öğün yemeğini yediremedim. Mahkemeye gidip bunları anlatacağım. Başka bir şey bilmiyorum ki. Hepsi yalan onların, hepsi yalan!” dedi. (Ankara/EVRENSEL)
Öğrenci temsilcisine kurşun
İkinci Milliyetçi Cephe hükümeti, 10 Ağustos 1976’da Aydınlar Ocağı Ankara Şubesi Başkanı Ahmet Sonel’i, ODTÜ Mütevelli Heyeti Başkanlığı’na getirir. Ahmet Sonel, öğrenciler ve akademisyenlerle iyi ilişkiler kuran Rektör Ilgaz Alyanak’ı görevden alarak yerine 14 Şubat 1977’de Aydınlar Ocağı Yönetim Kurulu üyesi Hasan Tan’ı rektörlüğe atar. Bunun üzerine dekanlar istifa etti, öğrenciler boykota çıktı. Rektör Hasan Tan, 23 Şubat’ta üniversiteyi kapatır, bu sefer de ODTܒden “Hasan Tan ODTܒyü kapatamaz” sesi yükselir. Tan’ın akademik takvimi değiştirme girişimi yargıdan döner, ODTܒde eğitim durur, protestolar devam eder. Direniş ilk şehidini 8 Haziran 1977’de verir. ODTÜ-ÖTK Sözcüsü Ertuğrul Karakaya, öğrencisi olduğu üniversiteye girmeye çalışırken, jandarma tarafından sırtından vurulur ve düştüğü yerde süngülenir.
Karakaya’nın ölümü Rektör Tan’ın 22 Haziran’da istifasına yol açar. Ancak Tan tarafından ODTܒye işçi adı altında alınan 350 faşist dehşet saçmaya devam eder. 2 Aralık’ta rektörlük önünde forum için toplanan öğrencilerin üzerine Rektörlük binasının 5’inci katından bomba atılır, ardından da yaylım ateşi açılır. 52 öğrenci yaralanırken, İbrahim Baloğlu adlı öğrenci yaşamını yitirir. Bugün rektörlük binasının yanında, öğrencilerin üzerine bombanın düştüğü yerde, gökyüzüne yükselen 9 direkten oluşan bir anıt var. Bu anıt, yitirilenlerin anısını simgeliyor. Şair Gülten Akın’ın, ‘Ertuğrul Ağıdı’ adıyla yazdığı şiir daha sonra bestelenerek dilden dile söylenir.
Müge Tuzcuoğlu
ÖNCEKİ HABER

ÖZGÜRLÜKLER

SONRAKİ HABER

Trabzon’da tırmandırılan milliyetçiliğin perde arkası - 3 -

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa