01 Şubat 2007 00:00

Trabzon’da tırmandırılan milliyetçiliğin perde arkası - 3 -

Devletin ‘güvenlik algılamasının’ içine giren bu bölgedeki gelişmeleri, insanının özellikleriyle açıklamak haksızlık olur

Paylaş

Bu bölge, Türkler’in Anadolu’da ilk yerleştikleri coğrafyadır. Bu bölgenin insanı iddiacı, özgüveni yüksek, savaşçı, çelikleşmiş insan profiliyle Türk ulusunu ortaya çıkarmıştır. Buralarda yaşayacağımız bir kriz, ülkenin genelini ağır biçimde etkiler. Bunun için düşman karargahlar 15 seneden beri Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi’ne yönelik saldırılar planlamaktadır. Bu bölgede yaşananlar, istihbarat örgütlerinin eş güdümlü savaşını da yansıtmaktadır. Bu savaşın temel amacı, Karadeniz insanının dokusunu tahrip etmektir.”
Bu sözler, Prof. Dr. Ümit Özdağ’a ait. MHP Genel Başkanlığı için de epey uğraşmış olan Özdağ, bu sözleri 26 Şubat 2006’da Trabzon’da söyledi. 15 yıl önce Türk Devleti’nin güvenlik birimlerinin, kendisine başvurarak Karadeniz Bölgesi’nde psikolojik operasyonlara karşı konferanslar vermesini istediğini söyleyen Özdağ, “Bu bölge, devletin güvenlik algılaması içine girmiştir” dedi.
Bu konuşmasında, “Trabzon-Erzurum hattının güçlü insan yapısıyla Türkiye güvenliği için hayati öneme sahip olduğunu” da savunan Özdağ, şu vurguyu yaptı: “Bu bölgenin insanı, İstiklal Savaşı’nda Pontus ve Ermeni çetelerini yardım almadan ezmiştir. Onlara hak ettiği cezayı vermiştir.”
Devletin “güvenlik algılamasının” içine bu kadar girmiş olan bu bölgedeki gelişmeleri, sadece bölge insanının özellikleriyle açıklamak da elbette haksızlık olur.
Trabzon’da görüşlerine başvurduğumuz pek çok kişi de bu gerçeği doğruluyor. Sağcısından solcusuna kadar herkes, Trabzonluların “tez canlı” bir yapıya sahip olduklarında birleşiyor. Linç olayları gibi girişimlerin ise ancak oluşturulan iklimin, TAYAD olayında görüldüğü gibi özel olarak tetiklendiği koşullarda gerçekleştiğine vurgu yapılıyor.
‘Oğlumu zor kurtardım’
Bunun izleri, aslında farklı biçimlerde, son cinayette de kendisini gösteriyor. Pelitli beldesinde, Ogün Samast’ın mahallesinde oturan ve olayın ardından gözaltına alınarak bırakılan bir gencin babası ile konuştuk. Olayın psikolojik etkisinde olan baba, adını vermek istemedi ve oğlunun sadece, basına olayla ilgili yaptığı açıklamalar üzerine gözaltına alınmış olduğunu söyledi. Baba, oğlunu bu ilişkilerden uzak tutmak için de uğraştığını belirterek bunun üzerine Ogün Samast’ın kendisine “Sen ne s..im babasın!” diyerek tepki gösterdiğini de söyledi. Oğlunun siyasi eğilimini sorduğumuzda ise “MHP’ye eğilimli olduğunu tahmin ediyorum” dedi.
Yani Trabzon’da biçilen özel “misyona” uygun olarak politize edilmiş bir genç, böylesine bir olayın belki merkezine çekileceği bir zamanda, ailesinin uyanık davranması ile kurtulabiliyor ancak.

NOT: Dizinin ilk bölümünde “Bu mahallede oturanların çok büyük bölümü de Trabzon’un diğer bölgelerinde olduğu gibi Rum kökenli Türklerden oluşuyor” cümlesine yer vermiştik. Kimi okurlarımız, bunun yanlış anlaşılabileceği uyarısında bulundu. Amacımız spekülatif bir tartışmaya yol açmak olmadığı için “çok büyük bölümü” vurgusunu, “azımsanmayacak bir nüfus” olarak düzeltiyoruz.
Rahip Santoro cinayeti yeniden ele alınmalı
Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Ahmet Şefik Mollamehmetoğlu:

Hrant Dink cinayetiyle ilgili olarak yaygın bir biçimde dile getirilen bir görüş var; “Rahip Santoro cinayetinin üzerine gerektiği gibi gidilseydi, Hrant Dink cinayeti olmazdı.” Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Santoro cinayetinden sonra gerekenler yapılmadı. Onun devamı bu zaten. Burada bir hücre yapısı oluşmuş. Adına ne derseniz deyin, yapı aynı. Bu açıdan Santoro cinayeti de yeniden ele alınmalı. Bu zamanında yapılsaydı, daha sonra yaşananlar olmazdı.

Peki bu açıdan Trabzon’a dışarıdan gösterilen yaklaşımı nasıl buluyorsunuz?

Marjinal ve magazinel buluyorum. Elbette ciddi basın yayın organları bunu yapmıyor. Trabzon’un her tarafı terör örgütleri, çeteler tarafından paylaşılmış gibi sunuluyor. Sonuçta öyle bir noktaya gelindi ki cinayeti tartışmak yerine Trabzon’u tartışmaya başladık. Tüm bu yaklaşımlar, burada savunma duygularını da harekete geçirdi. Avni Aker Stadı’nda bazı grupların ırkçı sloganlar atmalarının nedeni de bu.

Buradan çeteleşme olgusuna gelirsek. Son dönemlerde siz, çeteleşme olgusunda burada bir artış gözlüyor musunuz?

İki olguyu ayırmak lazım. Siyasi olaylarla çeteleşme eğilimini ayırmak gerekir. Trabzon, Türkiye’nin suç haritasında güvenlikli bölgeler arasında yer alıyor. Bu açıdan 30’uncu sıralarda. Gençliğin amaçsızlığı, başı boşluğu… Bu, Türkiye’nin genel sorunu.

Vali ile emniyet müdürünün görevden alınmasıyla ilgili görüşleriniz...

Madem validen kaynaklı bir sorun var, neden bu hükümet bu valiyi bugüne kadar bu görevde tuttu? Bu emniyet müdürünü bu hükümet atamadı mı? Kaldı ki emniyet müdürü göreve geldiğinden bu yana Trabzon’daki çeşitli çeteleşmelerin üzerine gitti. Bu konuda genel bir kanaat var. Hakkını yememek lazım. O zaman tüm bunlardaki sorumluluğundan ötürü İçişleri Bakanı da derhal istifa etmelidir.

Bundan sonra ne yapmalı?

Trabzon’a, iç sıkıntılarını aşması için ona uygun davranmak gerekiyor. Bir ‘savunma kompleksi’nin gelişmemesi biraz da dışarıdan gösterilecek özenli tutuma bağlı. Trabzon’un, geleneksel oyun biçimlerini bile “şiddet potansiyeli”nin kaynağı gibi gösteren medya organları oldu, “Ordu Trabzon’un üzerine gönderilmeli” gibi yayınlar yapanlar oldu. Bunlar çok yanlış. Bu tür tutumlar, Trabzon’un sıkıntılarını aşmasına yardımcı olmaz, daha da artırır.
“Trabzon’un milli refleksini kırmak istiyorlar”
MHP Trabzon İl Başkanı Muhammet Öztürk:

Gazeteci Hrant Dink’in katledilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Üzücü buluyoruz. Bu tür olayların olması herkesi üzer. Faili açısından da düşünülmesi gereken bir olay. Gençlerimizin bu tür hadiselerle karşı karşıya kalışı her aileyi üzer. Bir Türk milliyetçisi olarak, hiçbir kişinin bu tür cinayetlere kurban gitmesini istemeyiz. Tepki duyuyoruz.

Daha önce Trabzon’da işlenen Rahip Santoro cinayetinde de bu cinayetin arka planında da “milliyetçi” bir zemin ve yapı olduğuna işaret ediliyor, böyle bir ilişki kuruluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Kim kuruyorsa şerefsizlik yapıyor.

Peki kim var bu cinayetlerin arkasında?

Onu devlet bulup ortaya çıkaracak. Her vatandaşımızın can ve mal emniyetinden, hükümetin başındaki kişi sorumludur. Bu cinayet ferdi bir cinayet mi, yoksa arkasında dış güçler mi var, bunu ortaya çıkarması gereken hükümettir. Hem hukuk hem hükümet.

Başbakan “derin devletin” varlığını kabul etti. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Başbakan’a ‘günaydın’ demek lazım. 4 yıldır bu devleti kim yönetiyor? Bu devletin derinliğinin, yumuşaklığının; sığlığının bilgisine sahip olması gereken hükümettir. Hükümet, sorumlu olduğu güvenliği sağlayamamışsa onun sorumluluğunu yerine getirerek özür diler ve istifa eder.

Trabzon’da TAYAD’lıların linç edilmek istenmesinden başlayarak Rahip Santoro cinayeti ve son olarak da Gazeteci Hrant Dink’i katledenlerin Trabzonlu olması, bir tesadüf mü? Trabzon’da bu olayların gelişmesine kaynaklık eden bir zemin olduğunu söyleyenler art niyetli mi sizce?

Trabzon, milli refleksleri gelişkin bir şehirdir. Devlet olarak, millet olarak sıkıntı yaşadığımızda hep Trabzonlu vatandaşlarımızdan istifade edilmiştir. Nerede bir sorun olsa, oraya Trabzonlular gönderilmiştir. Kıbrıs’ta sorun olmuş Trabzonlular gönderilmiş, Güneydoğu’da bir sorun olmuş Trabzonlular gönderilmiş. Ermeniler Trabzon’a talip olmuş, 1990’lı yıllarda Pontus devletini kışkırtmak için misyonerlik faaliyetleri yürütülmüş; sonra aşırı sol uçlar Trabzon’da eylem yapmış, Trabzon’a PKK sızmaları yapılmak istenmiş, Trabzon halkının bu olaylar karşısında tavrı, fevri ya da ideolojik bakış açısıyla değil topyekün Trabzon halkı olarak tepki gösterilmiştir.
Şimdi Trabzon halkının bu milli refleksini kırmak için operasyon yapıyorlar. Trabzon halkı bu oyunu bozacaktır.

Solcular eylem yapıyor, dediniz. Bu sizi rahatsız mı ediyor?

Normal eylemler bizi rahatsız etmiyor. Biz; kanunların bize tanıdığı sınırlar içinde faaliyet yürüten ve tek başına iktidar olma mücadelesi içindeki bir partiyiz.

Hrant Dink cinayetinin aydınlığa kavuşturulması için sizin öneriniz ne?

İçişleri Bakanı’nın istifa etmesi lazım. Olay, İstanbul’da oluyor ve üstelik failin yakalandığı yer de İstanbul değil. İşini yapıyor ve silahıyla, beresiyle birlikte elini kolunu sallaya sallaya buraya gelirken Samsun’da yakalanıyor. Ama Trabzon Emniyet Müdürü görevinden alınıyor. İstanbul Emniyet Müdürü neden hâlâ koltuğunda oturuyor?..
YARIN: İHD Trabzon Şube Başkanı ve Türk-İş Trabzon İl Temsilcisi ile röportaj.
Hazırlayan: Fatih Polat
ÖNCEKİ HABER

Anaya ikinci evlat acısı

SONRAKİ HABER

Halklar kardeştir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa