05 Ocak 2007 00:00
Medyatikler 2006 - 4 -
Edebiyatçıların medyatik olarak anılmaları, örneğine çok sık rastlanan bir durum değil. Orhan Pamuk ise, elbette gördüğü ilgiyi hak eden biri isim olarak, çok farklı uçlara açılan bir medyatiklik grafiğine sahip oldu.
ORHAN PAMUK
Bir Nobel türküsü
Edebiyatçıların medyatik olarak anılmaları, örneğine çok sık rastlanan bir durum değil. Orhan Pamuk ise, elbette gördüğü ilgiyi hak eden biri isim olarak, çok farklı uçlara açılan bir medyatiklik grafiğine sahip oldu.
Kitapları en çok satılan, eserleri en büyük yankılar uyandıran bir yazar değil Orhan Pamuk, ama en çok tanınanı, tartışılanı olduğu kesin. Tartışma, yılın başlarında Pamukun yabancı bir gazeteye verdiği demeç üzerine başlamıştı. Kimse söylemiyor, ben söyleyeyim diye başlıyor ve ekliyordu: Türkler, 30 bin Kürt, 1 milyon Ermeni öldürdü.
Hatırlatmaya gerek yok, arkasından söylenmedik söz kalmadı, bunların duyulması üzerine. Ne Türklüğü bırakıldı, ne vatan hainliği... Yazılar yazıldı, en çirkin fotoğları seçilip basıldı, davalar açıldı. Ama asıl sürpriz haber, İsveçteki Nobel komitesinden geldi. Orhan Pamuk Nobel Edebiyat Ödülünü kazanmıştı.
İlk günler, ödülün eserlerine değil, o meşhur sözlerine verildiği tezleri o kadar çok tekrarlandı ki, aksini düşünenlere tuhaf gözle bakılıyordu. Ama bir başlık vardı ki, Orhan Pamuku tanımlamak için giderek daha fazla kullanılacaktı: Nobelli ilk Türk.
İşte, nasıl Pamukun neredeyse vatan haini muamelesi görmesine neden olan, Türklükle ilgili olumsuz sözleriyse, onu gazetecilerin peşinden koştuğu, haftalarda röportajlarının yayınlandığı, konuşmasına herkesin ağladığı bir yazar haline getiren sihirli sözcük de Türk olmuştu.
Yoksa, ne kimse sözlerin doğru olduğunu ya da en azından bir yazarın siyasi bir konuda söz söylemesinin onun hakkı, hatta görevi olduğunu kabul etmişti, ne de medyanın yıllarca ilgi göstermediği eserlerinin değeri yeni anlaşılmıştı.
Medya yalnızca, artık onu, ödülün neden verildiğini umursamadan, Nobel alan Türk olduğu için seviyordu.
PİGLET
Domuz vakası
O bir çizgi film kahramanı. Arkadaşlarıyla birlikte ormanda yaşıyor, dostluğun dayanışmanın öne çıktığı hikayeler canlandırıyor. Bütün dünyada çocuklar arasında da en çok sevilen çizgi filmlerden birinde yer alan bir çizgi kahraman, ülkemizde de öyleydi. Yassı bir burnu, küçük bir kuyruğu ve pembe bir teni olsa da, o bir armadillo. Ama domuz sanılmak, başına büyük dertler açtı.
Çünkü TRTnin gösterdiği Winnie the Pooh adlı çizgi filmin yayından kaldırılma gerekçesinin bu domuz olduğu gibi bir söylenti yayıldı. TRT bunu hiç kabul etmedi ancak tatmin edici bir açıklama da yapamayınca iddia giderek inandırıcılık kazandı. Demek çizgi filmin başını yakan, etinin haram sayıldığı bir hayvanın rol aldığı bir çizgi filmi çocuklara göstermek istemeyen bürokratlar olmuştu.
Öyle ya da böyle, AKP hükümeti kurulduğundan bu yana TRTnin yaptığı birçok uygulama o kadar çok dikkat çekmişti ki, sansürün bu boyuta gelmesi pes dedirtti. İşin içine dini bir gerekçenin girmiş olması da işin önemli bir yanına dikkat çekiyordu çünkü devlet televizyonun en tartışmalı uygulamalarından biri de, dini yayınların, programların miktarını artırmak olmuştu.
Sansür vakaları ise, saymakla bitmezdi. Ne Başbakan Tayyip Erdoğanın azarladığı köylüler, ne programlara katılmalarına izin verilmeyen savaş karşıtlarının görüşleri, ne de sendikacıların, profesörlerin hükümetin politikalarını eleştiren açıklamaları, gelişmeleri devlet televizyonundan takip eden izleyiciye ulaşmamıştı. Devlet televizyonunun güvenilirliği tartışma konusuydu.
TRT ile ilgili son skandal, Devlet Bakanı Beşir Atalayın TRT yönetim kurulu toplantısına katılmasıyla açığa çıktı. TRTnin özerkliğini düzenleyen bütün yasalara aykırı olan bu olaya tepki gösteren Haber-Sen sendikasının iddiaları da çok çarpıcı: Toplantıda bazı ihalelerin karara bağlandığı, daha önce istenmediğine karar verilen kimi programlara onay verildiği söyleniyor.
Kurumun yıllardır atanamayan genel müdürü de, devletin zirvesinde yaşanan bir mücadelenin alanı olmayı sürdürüyor.
Ancak TRTnin kamu televizyonu olma özelliğinden giderek uzaklaştığı gerçeği değişmiyor. Bütün manzara, Pigletin sansürlenmesinden belliydi aslında...
YARIN: M.Ali Erbil, R.Murdoch
Hazırlayan: Medya Servisi