Yusuf Gürsucu*
“Uludağ Ekonomi Zirvesi adı altında Türk siyaset, ekonomi ve iş dünyasının en önemli isimleri her yıl bir araya gelecek. Türkiye’nin Davos’u olacak bu etkinlikte Türk ve dünya ekonomisi değerlendirilecek, Türkiye’nin ve dünyanın en önemli fikir insanlarının katkılarıyla bugünün ve geleceğin stratejilerini şekillendirecek önemli adımlar atılacak” sözleri ile lanse edilen ve Türkiye’nin para babaları olan 50 kişinin konuşmacı olarak katılacağı zirvedeki bazı konuşmacı isimler şöyle; Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Abdülkadir Konukoğlu, Ahmet Zorlu, Ali Ağaoğlu, Ali Kibar, Başaran Ulusoy, Begümhan Doğan Faralyalı, Durmuş Yılmaz, Ethem Sancak, Eugenio Bonomi, Faik Açıkalın, Jan Nahum, Lucien Arkas, M. Rauf Ateş, Mark Spelman, Mustafa Boydak, Nihat Özdemir, Suzan Sabancı Dinçer, Temel Kotil, Ümit Boyner, Vuslat Doğan Sabancı ile “dünyaca ünlü” Strateji Profesörü Ghemawat, yeni dünya düzenini ve iş yapma modellerini anlatacakmış. Sayın Bursa Valisi Harput toplantının içeriğini basına açıklarken, CEO’nun yeni ajandasının oluşacağını, İstanbul’un Finans merkezi olma yolunda ciddi adımlar atıldığını ve Otomobilsiz bir Bursa, Bursa’sız otomobilin düşünülemeyeceğini böbürlenerek anlattı. Ayrıca 2023 yılında Türkiye’nin ekonomik açıdan dünyada ilk 10’a gireceğine inandığını AKP’li bir bakan edasıyla vurguladı. Yapılacak toplantıyla Uludağ’ın sıkıntılarını göreceklerini ve şu an konaklama sıkıntısı çektiklerini açıklayan Sayın Vali Uludağ’ın bir Milli Park olduğunu her nedense hiç aklına getirmeyerek, bu yolla yıllardır hayallerini kurdukları Uludağ’ın talanına zemin hazırlamayı da satır aralarında gerçekleştiriyor. Tabii burada konumuz yalnızca Uludağ’ın talanı değil. CEO’lara yeni ajanda oluşturma perspektifi ve konuşmacıların içeriği konunun çok daha geniş ölçekte incelenmesi gerektiğini bize gösteriyor. Vali bey incilerine şöyle devam ediyor, “Davos’u Davos yapan burada yapılan ekonomi zirvesidir, bizim Davos’umuz da Uludağ olacaktır. Türkiye’nin krizde uyguladığı başarılı ekonomi politikaları Davos zirvesinde övgüler aldı, Sayın Babacan bu yıl katıldığı zirvede takdir edildi” peki ne yapmış da takdir edilmiş Türkiye ve Sayın Babacan.
Türkiye’de son yıllarda uygulanan ekonomi politikaları sonucu neler yaşanmakta ve bundan kimler nasıl yararlanmakta! SGK yasası, kıdem tazminatlarına el koyma gayreti, güvencesiz ve esnek çalışma, doğanın ve çevrenin talan edilme yasaları, 2b orman yasası, Tarım alanlarının ve meraların talanı vb. birçok örnek saymak mümkün. Tüm bu hazırlanan yasalar sermayenin birikim sürecine hizmet eden ve karşısında emekçilerin ve doğanın kaybettiği bir süreci gösteriyor. Sayın Babacan’a övgülerin de bu nedenle yapıldığı aşikar. Emperyalist-kapitalist sistemin ihtiyaçlarını ve politikalarını hayata geçirmekteki başarılarının sermaye tarafından övülmesi kadar daha normal bir şey olamaz.
Davos’ta “one minute” diyen Başbakanın, Libya’ya saldırılırken ve Suriye’ye saldırı hazırlıkları yapılırken Filistinlileri savunduğunu düşünmek ne kadar da abes. Orada İsrail cumhurbaşkanına Filistin üzerinden dikilirken, Filistin sorununda Filistin’in her zaman öyle ya da böyle yanında yer almış olan, Libya ve Suriye’ye yönelik politikalar nasıl açıklanabilir. Davos’a bir daha gelmem derken, Uludağ’ın kendi Davos’umuz olmasına yönelik çabalarını iyi okumamız gerekiyor. Bu girişim sermayenin daha derli toplu ve daha saldırgan olacağı bir yeni döneme işaret ediyor. 4+4+4 adı verilen yeni milli eğitim düzeninde yapmaya çalıştıkları iki şeyi de göz ardı edemeyiz. İlk dörtten mezun olan bir çocuk ucuz iş gücü haline getirilmek isteniyor, kuran kursları falan da buna hizmet edecek olan en önemli arzularıdır. İkincisi ise özelleştirme sürecinde katkı payları ile başlayan eğitimin sermayenin eline terk edilmesi sürecinin de hızlanacağı adımlar atılmakta. CEO’lar için oluşturulacak yeni ajandaların başında eğitimin ve sağlığın tamamen özelleştirilmesi ile doğanın amansız bir biçimde sömürülmesi süreci gelmekte. Yeni yürürlüğe giren SGK yasasında işsizlere de prim ödeme zorunluluğu getirilmesi, işverenlerin ukdesinde çalışanların primini ödeme uygulamasının esnetilerek işçilerin kendi kendine bu ödemeleri yapmaları süreçlerini de içeriyor. Burada amaç SGK’nin özelleştirilmesi ve özel sigorta şirketlerine yeni bir talan alanı açılması en önemli hedefleri. Ne kadar prim o kadar sağlık dönemine çok az kaldı.
Emperyal hayaller pompalayarak emperyalizmin payandalığını yapan hükümet sermayenin iştahını yeni sömürü alanları açarak sürdürmeye çalışıyor. Uludağ’ın Davos yapılmak istenmesinin daha birçok nedenleri tabii ki vardır. Sivas’ta yakılarak öldürülen insanlarımızın zanlılarının zaman aşımı nedeniyle yargılandıkları davanın düştüğü ve katliamın üstünün örtülmek istendiği günde, aynı kaderi paylaşan 11 işçinin yanarak ölmeleri içimizi fena acıtıyor. Yapabileceğimiz bir tek şey kalıyor Uludağ Davos’unu başlarına yıkmak, emeğin ve doğanın özgürleşeceği yeni bir dünya kurmak…
* HDK Meclis Üyesi
Evrensel'i Takip Et