19 Mart 2012 15:00
Orhan Yüce

AKP iktidarında eğitim tam bir yap-boz tahtasına döndürüldü. Bu tahtada silinenler, hep eğitimde kazanılan haklar, yazılanlar ise özelleştirme, ticarileştirme ve bilimsel değerlerden uzaklaştırma oldu.
Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik 2004’te hazırlanan ilköğretim müfredatı ile ilgili açıklamasında, “öğrencilerimize ‘veya’cılığı değil ‘ve’ciliği öğretmek zorundayız” diyerek müfredattan evrim teorilerini çıkartıp, yaradılış teorisini yerleştirmeye başladı. OKS’yi kaldırarak SBS’yi getirdi. Dershane sayısı 1500’den
 4 bin 300’e çıktı.
Ücretsiz ders kitabı dağıtıyoruz diyerek milli eğitime ayrılan ödenekler yandaşlara aktarıldı. Veliler yardımcı ders kitaplarına kat kat  para vermeye başladı.
“Toplam Kalite Yönetimi” ile eğitimde rekabeti ve ticarileştirmeyi yerleştirdi.
Şimdi ise eğitime en büyük darbe vuruluyor.
FATİH projesi ile devlet kasasındaki milyar dolarlar şirketlere aktarılıyor.
Okullarda öğretmenler ve öğrencilere “yaratılış atlası” dağıtılıyor. Çocuklar, umreye götürülüp, okul yerine, kuran kurslarına ve camiye yönlendiriliyor. Artık, ”dindar nesil” devletin amacı haline getiriliyor.
Başbakan Erdoğan, ilköğretimdeki yeniden yapılanmayı savunurken “28 Şubatın izlerini siliyoruz, darbe ile getirilenleri, milletin iradesi ile kaldırıyoruz, sekiz yıllık kesintisiz eğitim ekonomiye çok zarar verdi” diyor.
Başbakan ve AKP, toplumu bölmeyi kendisine kazanç olarak görüyor ve bunda da başarılı oluyor.
Yapmak istediklerinin özünü tartıştırmıyor. Bu uygulamayı, referandumda, sağlıkta ve seçim meydanlarında yaptı. Yandaş medyayı da arkasına alarak istediği sonucu aldı. Eğitimde 4+4+4 modelinde de aynı yöntemi uyguluyor.
Şunlar neden tartışılmıyor?
222 sayılı ilköğretim ve eğitim kanununda eğitim komisyonunun teklifinde şunlar var.
 Önceki kanun, madde 22; İlköğretim 6-14 yaşındaki çocukların eğitim ve öğretimini kapsar. İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunlu ve devlet okullarında parasızdır.
Yeni kanun teklifinde; “Mecburi ilköğretim çağı 6-13 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar. 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter”  diyor. Hani ilköğretimin parasızlığı? İşte Başbakanın “Sekiz yıllık eğitim ekonomiye çok zarar verdi” demesinin bir anlamı da bu. Eğitim geç özelleştirildi, diyemediği için toplumun dini değerlerini sermayeye alet ediyor.
Komisyondan geçen kanun teklifinde, “ Dört yıl süreli ve zorunlu ilkokullar ile dört yıl süreli, zorunlu ve fark programlar arasında tercihe imkan veren ortaokullardan oluşur. ...Orta okullarda oluşturulacak program seçenekleri bakanlıkça belirlenir.”diyor.  Bakanlık bu programları neye göre belirleyecek ölçüsü ne olacak? Yoksa “Önlük bulamadık, türban verelim” mi diyecek?
Bakanlık istediği programı öğrencilerimizin önüne kayacak, biz veliler de seçmek zorunda kalacağız. Bu programlarda ne olacağını Başbakan “dindar nesil”le belirlemiştir zaten.
Başka bir kanun teklifinde, ”Ortaöğretim-lise-, ilköğretime dayalı, dört yıllık zorunlu örgün ve yaygın öğretim veren genel, mesleki ve teknik öğrenim kurumlarının tamamını kapsar.” Diyor.  Yani, son 4 yıl eğitim yok, öğretim var. Bu da  açık öğretimde olacak. Özellikle kız çocuklarının okula gelmeden öğrenimini sürdürmeleri sağlanacak. Erkek öğrenciler çıraklığa yönlendirilecekler. Ayrıca açık öğretimi seçenler, sınıf geçmek için dershanelere yönlenecekler.
 Bu kavga-dövüş içinde  FATİH projesi gibi projeler Kamu İhalesi Kurumu dışına çıkartıldı.
Vakıf üniversitelerine bağışlar vergiden muaf tutuldu.
Bakanlık milyar dolarlık projeleri istediği yandaşına verebilecek. Özel Üniversiteleri daha çok destekleyecek.
Şimdi soruyoruz; Hangi veli ya da vatandaş okulların paralı olmasını istiyor? Devlet kaynaklarının okullara değil, şirketlere aktarılmasını istiyor? Hangi anne- baba “Ben çocuğumu okula göndermeyeceğim, dershanede yetiştireceğim, 11 yaşında mesleki eğitim adı ile çıraklığa göndereceğim, sınavlar için dershaneye göndereceğim” der.
Başbakan “Dindar değil de tinerci mi olsun” diyor.
 Çocuklarımızı ve gençlerimizi tinerci yapan on yıldır iktidarda olan AKP hükümetinin icraatlarıdır.
 4+4+4 uygulaması ile çocuklarımız daha çok sokakta, daha fazla eğitimsiz olacaktır.

AKP HÜKÜMETİ DİNİ SERMAYEYE ALET EDİYOR

 Çocuklarımızın ve gençlerimizin, şirketlerin ve sistemin ihtiyacı olan, itaatkar, rekabetçi ve tüketici bireyler olmasını istiyorlar.
 Kadınların kocalarına, erkeklerin patronlarına karşı kul, köle olan bir toplum için “dindar nesil” yetiştirmek istiyorlar.
 Çocuklarımız siyasilerin üzerinde yazıp silecekleri yazı tahtası değildir.
Siyasi iktidarlar, çocuklarımız üstünden ellerini çekmelidir.
Din ve inancın sınırlarını çizmek, kimin hangi dini öğreneceğini ve inanacağını belirlemek devletin ve siyasilerin görevi değildir.
12 Eylülle hesaplaştığını söyleyen AKP, öncelikle 12 Eylülde zorunlu hale getirilen Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini kaldırmalıdır.
Çocuklarımızın bilimsel, demokratik, anadilde ve laik bir eğitimi, eşit ve nitelikli almasını sağlamak devletin ana görevidir.
 13 yıllık temel eğitimin zorunlu ve parasız olmasını, yüksek öğretimin ilgi ve yetenekler doğrultusunda sınavsız olmalıdır.

*ÖVDER Şube Başkanı/İzmir

Evrensel'i Takip Et