Documentarist 2015’te Türk Sineması
Ezgi GÖRGÜ
İstanbul
Documentarist 8. İstanbul Belgesel Günleri, belgesel filmlerinin gösterimleriyle devam ediyor. 18 Haziran’da son bulacak belgesel günlerinde 32 belgesel yer alıyor.
Geniş salonlarda izleme olanağı bulamayacağımız belgesel filmleri kamusal alanda ve cüzi fiyatlarda veya ücretsiz olarak izleme olanağı sunan festivalle dünyadan örnekleri izleyebiliyoruz.
ANNE MUTSUZSA HERKES MUTSUZ
Kadınların bağımsızlığı üzerine kafa yoran Mea de Jong, kendi ailesinden yola çıkıyor. Annesinin bağımsızlığı üzerine eğilen Jong’un çekimlerinde, köklerinde de bu bağımsızlığın olduğunu görüyoruz. Büyükannelerinin eşleri tarafından terk edilmesi sonucunda çocuklarını da yalnız büyüten annelerin zorlu yaşamlarına çok kısa bir biçimde değinen Jong, kamera karşısında kendi annesinin deneyimini anlatmasını ister. Aynı zamanda okulu bitirme tezi de olan bu projeyle kendi durumunu da sorgulayan yönetmen, ailesinin bu geleneğine de son verme konusunda düşünüyordur. Çünkü sonsuza dek olmasa da biriyle beraber olma konusunda annesinden daha emindir. Anne kızın karşılıklı konuşmasıyla ilerleyen film, ilişkiler konusunda anne veya babaya soramadığımız soruları sordurtması açısından izlenebilir.
MOTÖR: KOPYA KÜLTÜRÜ&POPÜLER TÜRK SİNEMASI
Türk sinemasının kimsenin elinde bulunmayan ‘Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı’ filmiyle birlikte 100. yılını kutladığı 2015’te sinema adına kutlamalar yapıldı, törenler düzenlendi, belediyeler de dahil olmak üzere bir çok kurum 100. yıl etkinlikleri yaptı. Ama Türkiye sinemasında da en çok tartışmanın olduğu da bir yıl oldu aynı zamanda. Altın Portakal’da başlayan sansür tartışmalarıyla devam eden süreçte popüler sinemanın, Kültür Bakanlığı da dahil olmak üzere 100 yılda ‘Türk Sineması’ neler yapmış, neler etmiş sorularına hakkıyla cevap verebilen de olmadı. Ancak varsa yoksa nostaljik hatıralar, sinemaya damga vurmuş yıldızlar ve de şaşaalı kutlamalar.
İşte burada bir eksiği gidermiş yönetmen Cem Kaya, hazırladığı bu belgeselle. 7 yıl süren çekimlerde kimler yok ki. Bugün hayatta olmayan Rekin Teksoy, Metin Erksan da dahil olmak üzere Fikret Hakan, Yeşilçam’ın sultanı Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit, Çirkin Kral Yılmaz Güney, Kunt Tulgar, yapımcılar, yönetmenler yer alıyor.
PARASIZLIK VE TEKNİK YETERSİZLİKLERLE FİLMLER NASIL ÇEKİLMİŞ?
Uyarlamaların çokça yapıldığı Dünya sinemasında, Türkiye’de henüz telif hakları problemi olmadığı için yurtdışında çok bilinen bir çok film ve müziğin Yeşilçam’da kullanıldığı, parasızlık ve teknik gelişmenin geri olduğu bir dönemde sinema yapmaya çalışanların hangi buluşlarla set araçları oluşturulduğu, klişeleri, fikirleri ve olanakların olması halinde neler yapılabileceğini az çok görebiliyoruz. Zaten yönetmen de söyleşiden sonra, yurtdışından aldığı yapımcı desteğiyle bu filmi ortaya çıkarmış ki kendisi de bir çok filmden alıntı yapıp müziklerini kullandığı için telif hakkı problemini yaşayacağını anlatıyor.
Kalabalık bir izleyici kitlesinin olduğu gösterim SALT Beyoğlu’da yapıldı, filmden sonra yönetmen Cem Kaya da dahil Kunt Tulgar, Selahattin Gelgeç’in de olduğu bir söyleşi gerçekleştirildi. Kaya, Türkiye sinemasının önemli yönetmenleriyle ve kamera önü ve arkasında çalışan önemli isimlerle söyleşilerin yer aldığı belgeselde bir dönemin de sansür fotoğrafını çekmiş oluyor.
‘FİLM ÇEKMEDİM BEN...’
Metin Erksan, Rekin Teksoy, Çetin İnanç, Kunt Tulgar, Fikret Hakan, Duygu Sağıroğlu da dahil çok sayıda kişiyle görüşen Kaya, film için Berlin’de de çekimler yapmış. 60’lı, 70’li yıllarda çekilen filmlerden kesitlere yer veren yönetmen, salonu kahkahaya boğarken Dünyayı Kurtaran Adam’ı, Kilink İstanbul’da’yı, çekimlerini, yönetmen Çetin İnanç’ın Hollywood sinemasından Süpermen, Örümcek Adam, Kızıl Maske’yi nasıl bir araya getirdiğini, ilginçlikleri ve Çetin İnanç’ın kafasının bizde de olmasını isteyerek izliyoruz. Ayrıca dönemin sansür kurulunu da anlatan yönetmen Çetin İnanç belgeselde, Cemo ile Cemile filminden dolayı 15 gün boyunca kurulun adamlarının dövdüğünü de söylüyor. Şöyle ilginç bir anısını da paylaşıyor; Yönetmen İnanç, desteğin olmadığını, siyah beyaz filmlerin işletmecilerin renkli istemesi karşısında bir gecede renklere boyandığını anlatıyor. İnanç’ın şu cümlesi de izleyenler de derin bir ah çektiriyor, ‘Film çekmedim ben, hani pavyona düştün, neden derler ya, ekmek parası içindir’