‘Ötekinin ötekisi’: Trans mülteciler
İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, sokağa çıktıkları anda açık hedef haline gelen ve çalışamayacak durumda olan trans kadınların barınabilmesi için yaklaşık 2 yıl önce açtıkları trans misafirhanesinin kapılarını, trans mültecilere açtı.
Cansu PİŞKİN
İstanbul
İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği, sokağa çıktıkları anda açık hedef haline gelen ve çalışamayacak durumda olan trans kadınların barınabilmesi için yaklaşık 2 yıl önce açtıkları trans misafirhanesinin kapılarını, trans mültecilere açtı.
Cinsel yönelimleri ve cinsiyet kimlikleri nedeniyle neredeyse her güne bir nefret suçu ile uyanan Türkiye’de trans olmak başlı başına bir zorluk iken trans mülteci olma halinin getirdiği zorluklara şahit olan dernek, mültecilere psikiyatr ve hukuki destek de sağlıyor.
‘KOMŞULARIMIN TACİZİNE UĞRADIM’
Misafirhanede 20’ye yakın trans mülteci kalıyor. Onlardan biri de Suudi Arabistan’dan gelen 23 yaşındaki Mesha. Yaklaşık 10 ay önce mülteci olarak geldiği Türkiye’de şiddet ve tacize maruz kalmış.
Mesha, ‘ insanlar çok tehlikeli. LGBTİ insanlara fiziksel olarak saldırıda bulunuyorlar. İlk geldiğim zamanlar çok mutluydum. 2 ay sonra kötü durumlar görmeye başladım. 600 liraya bir oda kiraladım. Birkaç gün sonra sokaktaki komşular kaldığım odanın kapısını ve camlarını taşlayarak taciz etti, eşyalarımı çalmaya çalıştı. Polisten yardım istedim ama herhangi bir şekilde yardım etmedi’ dedi.
7 aydır misafirhanede kaldığını söyleyen Mesha, ABD’ye gidebilmesi için azul süresinin dolmasını bekliyor.
Ülkelerindeki iç savaşlar, işgaller ve IŞİD zulmünden kaçıp dilini, kültürünü bilmedikleri bambaşka bir coğrafyaya yerleşen trans mülteciler Türkiye’de de ağır şartlarla karşılaşıyor. Tüm bu süreçte onlara trans misafirhanesinin kapılarını açan İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği Aktivistlerinden Kıvılcım Arat ile trans mültecilerin sorunlarını konuştuk.
MÜLTECİ TRANS OLMAK ÇOK DAHA ZOR
Türkiye’deki transların yüzde 99’unun seks işçiliği yaparak yaşamlarını sürdürdüğünü belirten Arat, şöyle devam etti: “Türkiye’de trans kadınlara başka bir iş yapma hakkı verilmiyor. Bu da hasta, sakat, yaşlı oldukları için çalışamayacak durumda olan trans kadınların sokakta kalması anlamına geliyor. Çünkü devlet, aile, arkadaş yok yani senin barınmanı sağlayacak toplumsal hiçbir mekanizma yok. Bugün cebinde 15 bin lira da olsa bir trans kadının ev bulması 2 ayı bulabiliyor. Biz de şiddetin önüne geçebilmek arkadaşlarımıza barınabilecekleri bir alan sağlayabilmek amacıyla misafirhaneyi kurduk. Fakat daha sonra fark ettik ki Irak’tan ve Suriye’den hem iç savaş dolayısıyla hem de DAİŞ zulmü yüzünden kaçan bir sürü trans kadın var. Ve bunların işi iki kat daha zor. Çünkü devletin mültecilere sağladığı haklardan faydalanamıyorlar. Bundan dolayı sadece translara, hayati tehlike ve acil durumlar için LGBİ bireylere açık tuttuğumuz misafirhaneyi mülteci translara açma kararı aldık. Tabii bu durum beraberinde iletişim sorunu, barınma, sağlık, beslenme sorunu ve azul süreçlerinin takibi gibi sorumlulukları derken derneğin sorumlulukları arttı. Bu konuda derneğimizin avukatı Sayın Eren Keskin bize çok destek sağlıyor, onun aracılığıyla azul sürecindeki hukuki süreci takip ediyoruz.”
KURTARILMIŞ BİR KALE MİSAFİRHANE
Türkiye’de trans olma halleri, nasıl ki Ermenilerin, Alevilerin ve Kürtlerin içerisinde de öteki olma hali üzerinden şekilleniyorsa daha katmerlisi ne yazık ki gelen mülteciler üzerinden işleniyor.
Yine de Türkiye’de bir şekilde yaratılabilmiş alternatif kanalların var olduğuna dikkat çeken Kıvılcım Arat sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir demokrasi kültürü, sınıf mücadelesi tarihi, Kürt ulusal hareketinin mücadelesi var ve bizim bu kanalları zorlayabilme şansımız var. Ama Ortadoğu’dan gelen toplumlar için böyle bir durum söz konusu değil. O yüzden misafirhaneyi faşizm koşulları içinde kurtarılmış bir kale olarak görüyorum”.
MİSAFİRHANENİN MASRAFLARI DAYANIŞMAYLA SAĞLANIYOR
Misafirhanenin masrafları düzenlenin dayanışma gecelerinde toplanan para ile gidermeye çalışılıyor.
“Avrupa’dan, bugüne kadar, çok yardım gördüğümüz söylenemez” diyen Kıvılcım Arat, bu durumun biraz değiştiğini söylüyor. “Hukuki ve psikiyatr desteğimizi Hollanda Konsolosluğu sağlıyor. Şu an sadece gıda sıkıntımız var. Bunun için de gönüllülerin desteğine ihtiyacımız var” diyor.
UYDU KENTLER
Sığınmacı ve mülteci LGBT bireylerin yerleştirildiği 5 uydu kent var (Kayseri, Niğde, Nevşehir, Eskişehir ve Isparta).
Bu şehirler, sadece trans bireylerin değil mülteci olarak sığınan herkesin sorun yaşayabileceği küçük şehirler buralar. Eşcinsel ve trans bireyler ve kaldıkları binalar bu bölgelerde halk tarafından taşlanıyor ve devlet bunun denetlemesini de yapmıyor.
LGBTİ Dayanışma Derneği aktivistlerinden Kıvılcım Arat, “Devletin ikiyüzlü bir politikası var. Bir yandan insan hakları ve mültecilerle ilgili uluslararası anlaşmalara imza atıp bir yandan da çektirebilecekleri çilenin en yükseğini çektiriyorlar” diyor.