24 Haziran 2015 16:53

Birlikte Öğreniyoruz

Eren ÖNER
Bursa

Bursa'da Renault fabrikasında başlayan direniş Türkiye'nin birçok şehrinde metal fabrikalarına ve Türk-Metal Sendikası'nın örgütlü olduğu fabrikalara yayıldı.
Elbette bütün bunlar daha önce dergimiz de dahil olmak üzere birçok kez yazıldı. Üzerine konuşuldu ve tartışıldı. Ancak eksik bıraktığımız bir tarafı vardı bu işin; genç işçilerin eylemlerdeki yeri ve durumu… Yaptığımız bu röportaj ile genç metal işçilerinin kurdukları cümleler ile metal direnişinde onların yeri ve durumunu anlamaya/anlatmaya uğraştık. Renault fabrikasındaki genç metal işçilerinin anlattıkları, geçmişin tecrübesi ve gençliğin dinamizminin buluşmasının nasıl yıkılmaz ve nasıl güçlü düzenli birlikler kurulmasına yol açtığını gösteriyor. Bize de bu buluşmadan kendimize dersler ve sorumluluklar çıkarmak düşüyor. 

ATEŞ BİZİM VARDİYADA!

İlk olarak Tofaş'ta çalışan genç bir arkadaşımızla buluştuk. Onun izin günü olduğu için buluşma yeri tercihimiz deniz kenarı oluyor. Yanında Gemlik Yazaki'de çalışan bir arkadaşıyla birlikte çay içiyorlar ben yanlarına vardığımda... Tofaş'taki arkadaşımız temsilciler de dahil olmak üzere Tofaş'ta çoğunlukla genç işçilerin ön planda olduğunu ve Renault'tan farklı olarak birikmiş bir tecrübeleri olmadığını ve eylem sırasında tecrübe kazanıldığını anlatıyor. Renault kadar sert ve kararlı duramayışlarını bununla açıklıyor. "Biz başlarken Renault'taki gibi uzun uzun süreçler atlatmadık. Elbette ufak tefek tartışmalar vardı. Ama vardiyalar birbirinden habersizdi. Mesela herkes diğer vardiyadan bekliyordu ilk kıvılcımı. Bizim vardiyada yandı ateş. Fabrika içerisinde direnişte fabrikanın en gençleri öndeydi. Aslında en gözü karalar, en korkusuzlar…"
 

'ABİ ÇOCUKLAR İNANMIŞTI?'

Fabrikalara eylemler yayıldığında, içeriye haber geldiğinde hissettiklerinden ve olanlardan sonra da son dönem yaşananlardan biraz buruk biraz da kızgın bahsediyor. "Diğer fabrikalar başladığında bir abimiz dedi ki bakın destek büyüyor; hep birlikte kazanacağız. İçerde kimler kimler vardı! Eşi hamile abilerden, çocuğu lösemili abilere... 
İnancımız o kadar yerindeydi ki. Bir abimiz dedi; 'Çocuklar inanın.' Biz de o şarkıyı söylemeye başladık. İçerde dışarda Texas'tan da arkadaşlarımız vardı. Sonra o abiler, 'sendika şu bu tartışması' derken ayrıştılar. Ben de ‘çocuklar inanın’ diyen abiye gidip; 'abi çocuklar inanmıştı' dedim. Elbette bir sendika, bir dayanak şart. Ama hep birlikte karar verseydik daha güzel olurdu. Kazanımlarımızı da atılan arkadaşlarımızı da korurduk o zaman." Çelik-İş ve Birleşik Metal-İş'ten eylem sırasında hiç ses çıkmamasına çok kızıyor. Sendika değişmeden sendika olmaması gerektiğini ve Çelik-İş'in direnişteki temsilcilerle yakın olduğunu ve daha iyi durumda olduğunu vurguluyor. 
"Yine de Türk-Metal de bırakmaz bu işi" diyerek daha uzun bir kavganın başlayacağını söylüyor. Renault fabrikasını örnek veriyor bize "Bak adamlar bölünmez parçalanmaz. Atılanı geri aldırdı. Zammını her şeyini takip ediyor. Sendikasızlar ama Türkiye'de ki sendikalı fabrikalardan daha iyiler." Şimdi Renault'tan işçi bir arkadaşla buluşmamız gerekiyor. Çay içtiğimiz arkadaşlarla vedalaşıp Gemlik'ten ayrılıyoruz. 

Renault'tan işçi arkadaşımızla konuştuğumda 'dergimize bir röportaj hazırlayacağız' demiştim. O da heyecanla vardiyasının gündüz olduğunu akşam buluşabileceğimizi söylemişti. Nitekim yolun başında belirdiğinde yorgun argın yürüyerek geldiğini fark ediyorum.. İlk cümlesi "olacak, olacak" oldu. Ardından sohbet etmeye başladık. Zaten telefonda konuşmuştuk. Neleri konuşacağımızı kendisi parça parça anlattı. "Ben direniş başlayacağı gün fabrikaya girecek ekipteydim. Kimse kimseyle konuşmuyordu. Ama herkes birbirinden haberdardı ve bir elin havaya kalkmasına bakıyorduk. Türk-Metal'ciler saldırana kadar iş bu kadar bilenmemişti. Biz söylüyorduk ama ikna edemiyorduk. Eski abilerimiz de 98'i anlatıp duruyor; 'dikkat etmek gerekir; bu itler durmaz dikkatli olun' diyordu. Yalan yok; korktuklarını düşündük. Hatta sizden bir şey olmaz deyip küfürler ettik."
Direnişin nasıl cıvata cıvata sıkıldığını montajın nasıl yapıldığını anlatıyordu. Öyle hemen üç günde oluşmuş bir şey olmadığını; kendisinin de ancak iş bırakıldıktan sonra farkına vardığından bahsediyor. "Bize kalsa biz yanıp sönerdik. Onu eylemlerin ikinci günü anladım. Ama bu abiler harbi metale kafa atan adamlarmış biz onları geç anladık. Renault şimdi direnişin birlikteliğin en güçlü olduğu fabrika. Bu yaşlısıyla gencinin kenetlenmesiyle, her UET(*)'de bu denetimin sağlanmasıyla oldu.

NE OLURSA OLSUN BİRLİK BOZULMAMALI

Bunları daha önce daha detaylı aktardığımız için açıkçası şimdiki süreci irdelemek istedim. Bağımsız sendika ve sendika tartışmaları devam ederken ne düşündüğünü soruyoruz. "Nasıl olacak? Ne yapacaksınız?" diyoruz. Epeyce düşünüyor. Kafasında net olan şeyi de şöyle tanımlıyor "Biz ne olursa olsun bu birliği bozmamalıyız. Tofaş'taki tehlike veya Kocaeli Ford Otosan'daki tehlikeye dikkat edeceğiz. Sendikaya gidilecekse de öyle güçsüz değil, tıpkı eylemlerimiz gibi firesiz, yeri göğü sarsarak gitmeliyiz. Diğer türlü Tofaş'ta ve Ford'ta olduğu gibi kıyım karşısında güçsüz kalırız. Bölünür parçalanırız. Bağımsız sendika da olacaksa öyle olacak. Her şeyini biz yaparsak olur. Yoksa olmaz!"

SOLUNAN HAVA BİLE DEĞİŞTİ

Fabrikada birçok kazanımlarının olduğunu, içerde soludukları havanın bile değiştiğini söylüyor. Artık daha başka şeyler tartıştıklarını ifade ediyor. "Sendika, temsilci seçimleri yapacaklar. Tamam ama biz artık eski çalışanlarla aramızda ki maaş dengesizliğini, çalışma koşullarımızı dahi tartışır olduk. Onların da (eski çalışanların) büyük kısmı artık alınacak her zam da biz yenilerin daha fazla alıp maaşların dengelenmesini bunun hem onların elini hem de birliğimizi güçlendireceğini düşünüyorlar. Birliğimiz güçlenirse biz zaten kazanırız. Zam da alırız koşullarımızı da düzeltiriz. Yeterki her konuda bu sağlam birliğimiz olsun. Yıkar geçeriz". Aralarında bir çekişme olmaması gerektiğini vurguluyor. Bu yüzden temsilcilerin de dahil olmak üzere seçildikten sonra çok iyi denetlenmesi gerektiğini ve tartışmaların bütün işçilerle sürekli canlı tutulmasının gerektiğini söylüyor.
Bizim de sohbetimiz burada bitiyor. 
(*) en küçük üretim birimi


BİLENİYORUZ; KESİP ATACAĞIZ!

Türk-Metal'in hala örgütlü olduğu bir işyeri Yazaki. Yazaki işçisi genç arkadaşımız sendikadan yakınıyor. O konuşurken Tofaş'ta ki arkadaşı da gülümsüyor. Aynı şeyler olduğunu söylüyor. Yazaki'deki arkadaş verilen sözlerin tutulmadığından bahsediyor. "Bize verilen hiçbir söz tutulmadı ne zam ne yemek fişi ne başka bir şey. Fabrikada direnişler başladığında çok büyük bir baskı vardı. Birkaç arkadaş Türk-Metal karşıtı konuştuğu ve bir şeyler yaptığı için işten atıldı." Ancak bunun böyle devam etmeyeceğini Renault, Tofaş başta olmak üzere birçok fabrikada Türk-Metal'in cenaze namazının kılındığını vurguluyor. "Biz gördük ama ders alıyoruz. Eğer yapabilirsek çok sağlam başlayacağız bu işe. Temsilciler belirleyip, birlikler kurup başlayacağız. Biz bileniyoruz. Kesip atacağız…"

Evrensel'i Takip Et