22 Mart 2012 05:26

Mutlu olacağımız bir hayat için...

İŞÇİLER OY VERDİKLERİ PATRONLAR TARAFINDAN MUHATAP ALINMADILARBugüne kadar duyduklarım, okuduklarım pratik olarak Hey Tekstil direnişinde karşıma çıktı. Partinin söyledikleri doğruydu, birgün böyle bir hareket olduğunda olacak şeyleri parti bana söylemişti. Yaşamışlığımdan değil de teorik olarak biriktirdiklerimi işçiler

Mutlu olacağımız bir hayat için...
Paylaş
Masum Baş

Bugüne kadar duyduklarım, okuduklarım pratik olarak Hey Tekstil direnişinde karşıma çıktı. Partinin söyledikleri doğruydu, birgün böyle bir hareket olduğunda olacak şeyleri parti bana söylemişti. Yaşamışlığımdan değil de teorik olarak biriktirdiklerimi işçilere anlattım; bölge çalışmaya gidilmesi gerektiği, izin kağıdının alınması gerektiği, birlikte hareket etmenin önemi gibi. Daha sonra bölge çalışmaya da gidildi, izin kağıtları da alındı. İlk başta işçilerin kafasında şu vardı; oy verdiğimiz parti bizi kurtarır. Zaten büyük bir çoğunluğu AKP’ye oy veren işçilerden oluşuyordu. Çok küçük bir bölümü BDP ya da CHP’liydi. Bölge çalışmaya gidildikten izin kağıtları alındıktan sonra işçileri partilerine yönlendirdik, partilerine gittiklerinde CHP  karışamayız dedi. AKP zaten muhatap bile almadı. Burda işçiler ilk uyanışı yaşadılar. Oy verdikleri insanların yalnızca oy almak için onlara yanaştıklarını, başlarına bir şey geldiğinde ortada olmadıklarını gördüler. Büyük bir bölümü partilerinden medet umuyordu.

GENÇLERE AŞILANAN BİREYCİLİK FİKRİNE KARŞI HEY TEKSTİL DİRENİŞİNE DESTEK VERDİM

Biz zaten kalabalık bir aileyiz, bana söylenen, okuyabiliyorsan oku, okuyamıyorsan çalış, evlen. Kendi aileni kur. Ama dedikleri şeyler olmuyor. Çalışmakla, işçilikle artık bir yere varılmıyor. Bir yere varılmayacağını gördüm. 6 erkek kardeşiz, 6 erkek kardeş çalışarak bir yere varamıyorsa yarın öbür gün sen kendi hayatımı kuracağım dediğinde ne yapabilirsin? Hiçbir şey! Ben ortaokulu bitirdikten sonra tekstile girdim. Hâlâ çalışıyorum 9 yıl oldu. Bu sürede yenemeyecek yemekler bize layık görüldü. Düşük ücretle çalıştırıldım. Uzun çalışma saatleri... Tüm bunlar bir saatten sonra seni sıkıyor. Bir süre sonra bakıyorsun, aldığın para sana yetmiyor, işten eve evden işe. Başka bir şey yapamaz oluyorsun. Bu dönemleri yaşım genç olmasına rağmen yaşadım. Bir çok işyerinde de bu sorunlarla çarpıştım. Ama bir sonuca varamadım. Ta ki  bundan yaklaşık 3 sene öncesine, partiyle tanışana kadar. Bundan önce bunları bilmiyordum, ne nedir ne değildir, nasıl yürür... Bunlara kafa yoracak, takip edecek bunları öğrenecek zamanımız yoktu. Bir robot misali çalışmaya programlanmıştık. Ama şimdi farkettim ki sorun, benimle patron arasında değil ya da sadece bir işyerinde değil. Partiyle tanıştıktan sonra bunun bir yaşam şekli haline geldiğini, bir hayat kuralı olarak kabul ettirildiğini fark ettim.

BUGÜN HEY TEKSTİL’DE YAŞANAN DİRENİŞ YARIN BENİM İŞYERİMDE DE YAŞANABİLİR

Parti, yaşanan sorundan kaçmak yerine onlarla mücadele etmek gerektiğini öğretti. Bugün Hey Tekstil bir direniş içerisinde. İşçilerin kendi kendilerine örgütlenme şansları yok aslında. Bunu dışarıdan bir gücün onlara göstermesi gerekiyor. Hey Tekstil direnişinde 32 . güne giriliyor. İlk gününden itibaren günde iki saatlik uykuyla yanlarında oldum. Hey Tekstil, bu direniş kazanılırsa bir çok işyerine örnek olacağından yarın benim de geleceğimi sağlama alacağından orada bulundum.

GENÇLER POLİTİKA YAPMAKTAN KORKUYORLAR

Emek Genci olmadan önceki arkadaşlarımı kaybettim. Çünkü insanlar politika yapmaktan korkar haldeler. Niye korkuyorlar? Çünkü; hükümet kendisine karşı gördüğü muhalif kesimleri çok sert biçimde eziyor. Bu insanları ürkütüyor. Hükümetin yaptıklarını, zararlarını görüyorlar, fark ediyorlar. Ama diyorlar ki ben bunun karşısında durursam ezilirim. Kendilerini güçsüz görüyorlar. Emek Genci olduktan sonra zamanımın büyük kısmını partiye ayırmaya başladım, zaten ilk katıldığım zaman seçim zamanında da sürekli bir çalışma içinde olduğum için arkadaşlarım korktular ve geri çekildiler. Ben de üstlerine gidemedim. Eski Masum ile Emek Genci olduktan sonraki Masum’un arkadaş çevresinde çok büyük değişim var.

İLETİŞİM VE SOSYAL AĞLAR ÇOK ÖNEMLİ

Sosyal medyayı önemli görmemin ve buna yönelmemin sebebi  insanlar çok rahat İnternet’e girebiliyorlar.  İnternet sitelerinde konuşup tartışmayı tercih ediyorlar. Ben de yaklaşık yedi ay önce bir sayfa açtım.Yararını da görmeye başladım çünkü birçok kişi yediden yetmişe bu siteleri kullanıyor. Aynı şeyi Hey Tekstil işçileri için de yaptım. İşçiler etraflarına duyurmaya çalışıyorlar. Ancak daha geniş duyurulması gerektiğini düşündüm. Sayfayı açtıktan iki gün sonra Çankırı ve Nevşehirdeki işçiler buradan bizle iletişime geçtiler. Salı günü ücretli izne çıkartıldıklarını ve sonlarının ne olacağını bize oradan sordular. Biz de Güneşli’de Hey Tekstil’in bir avukatı var, ona danışıp buradan bu işçilere bilgi veriyoruz. O yüzden önem veriyorum çünkü büyük bir kitle sosyal medyayı kullanıyor.

DİRENİŞ, İŞÇİLERDE VE BENDE DEĞİŞİM YARATTI

Bugüne kadar bizi hep bir şekilde böldüler. Kürt-Türk diye böldüler, bu da insanların birlikte mücadele etmesine bir şekilde engel oluyordu, hâlâ da oluyor. Bugün Hey Tekstil bunu aştı. Ama nasıl aştı? Patronun vurduğu son darbeyle tek çarenin birleşmek olduğunu gördükten sonra birleşmek zorunda kaldılar. Ve birleşince ayrım yapılmaması gerektiğini herkesin aslında aynı olduğunu gördüler. Aynı şartlarda yaşayan aynı insanlar olduklarını farkettiler. Onlara benimsetilmiş ayrımcılık düşüncelerini yıkmaları için bir kıvılcım gerekiyordu. Bildiğim kadarıyla Emek Partisinin Hey Tekstil işçileri üzerinde çalışması bundan önce de vardı. Farklı bölümlerde çalışanlar arasında bir bütünlük sağlanamamıştı. Son olaydan sonra bu birliktelik sağlandı. Bende nasıl bir değişiklik olduğuna gelince, üzerimde çok karamsarlık vardı. Ama Hey Tekstil’den sonra, 4 işçiden başlayıp 4 bin işçiye ulaşan direnişçi var ve 32 gündür büyük bir kararlılıkla direniyor. Bunu görmek de beni heyecanlandırıyor. Aralarındaki birliği kararlılığı gördükçe ben de mücadeleye daha bir sarılıyorum. Daha çok bağlanıyorum.

İŞÇİLERİN DİRENİŞİ BENİ HEYECANLANDIRIYOR

O işçilerin çalıştığı şartlarda ben de çalışıyorum. Onlar işten atılmış ben atılmamış olabilirim ama , onlara patronun yaptığı baskıyı ben de yaşadım. Ve hâlâ da yaşıyorum. Ben de işçiyim, onlar da işçi. Onların bu mücadelesi bu direnişi, benim işyerimde de olabilir. Bunu daha da yaygınlaştırabiliriz. Bugünkü işçiler bir şey görmeden maalesef uygulamaya geçmiyorlar. Patronlar herşeyi ortaklaşa yapabiliyorlar. Bizi kendilerine kenetliyorlar, sen onlara muhtaç oluyorsun. Ama  işçiler örgütlü olsa, bu şartlar tersine çevrilebilir. Hey Tekstil direnişinde bu durumun tersine çevrilebileceğini görmeye başladık. Bunlar da haliyle gününü değil de geleceğini düşünen insanları heyecanlandırır. Bugünü değil de geleceği düşünmek fedakarlıklar gerektirir.

SON OLARAK

Bir şey yaparken bir şeye inanırken, ortaklaşmamız gerekir. Yanlış olduğunu bildiğimiz şeyin karşısında durmamız  mücadele etmemiz gerekir. Mücadele etmezsen bir şekilde ezilirsin. Gelecek gençlerin derler ya, günlük eğlencelerimizden vazgeçip, her gününde her anında mutlu olacağımız bir hayat için mücadele etmeliyiz. Güzel şeyler yaşamak istiyorsak emek vermemiz gerekir.

ÖNCEKİ HABER

An azadi an azadi

SONRAKİ HABER

George Orwell’ın korku ütopyasını hatırlayarak...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa