Ebru Nihan CELKAN*
Bu dünyadan gitmek zorunda kalacağımız gün, arkamızda daha iyi bir dünya bırakmak, iyi bir insan olmuş olmaktan daha önemli olacaktır.
Hannah Arendt
‘BİZ İYİLERİN TARAFINDAYIZ!’
Call Of Duty: Modern Warfare 2 – Görev Çağrısı: Modern Savaş 2 adlı bilgisayar oyunu Call Of Duty serisinin devam oyunlarından biri. Oyun 2009 yılında piyasaya çıktığı gün ABD ile İngiltere’de 24 saatte 4.7 milyon adet satıldı ve 310 milyon dolarlık bir hasılat elde etti. Genel hatlarıyla düşman Vladimir Makarov (Rus)’a karşı General Shepherd (Amerikalı) tarafından oluşturulan Task Force 141 (Görev Gücü 141) savaştığı oyun (bu ana çatışma dışında oyunda ekip içi çatışmalar da mevcuttur)birçok oyun sever tarafından Call of Duty serisinin en iyi bölümlerinden biri olarak tanımlanır. “Öldürücü” bir mermi ile vurulmadığınız sürece ölmeden oyuna devam edebilir ve çok sayıda insanı öldürebilirsiniz.Hatta havalimanına girip sivilleri öldürerek puan topladığınız bir etap bile mevcuttur.
Bu oyunla ilk defa Adana’da kuzenlerim oynarken karşılaşmıştım. Kuzenlerim kulaklıklarını takmış dünyanın çeşitli noktalarından aynı anda oyuna bağlanan diğer çocuklarla birbirlerine tuzak kuruyor, sınırsız silah seçeneklerinden faydalanarak birbirlerini öldürme oyunu oynuyorlardı. Oyunun kendisi kadar onları eğlendiren diğer bir nokta bu çocuklara mikrofonları aracılığıyla küfür etmekti. Türkiye’den bağlanan “havlu kafalı” çocukları sanal olarak öldüren “gavur” çocuklar için de aynı şey geçerliydi. Oyunun kendisine dair ve çevrimiçi küfürleşmelerle ilgili eleştirilerimin çoğunluğu “Biz iyilerin tarafındayız Ebru abla!” itirazıyla havada kalıyor, kuzenlerime ulaşmıyordu.Oysa savaşta bütün askerler iyi tarafta olduklarına inanırlar. Savaşta iyi taraf yoktur.
Bütün savaşlar öldürür, bütün ordular öldürür.
SAVAŞ PAZARLAMASI
Suriye’de Mart 2011’de sivillerin başlattığı direniş Temmuz 2011’den bu yana silahlı birçok grubun dahil olduğu“iç savaş”olarak devam ediyor. Savaşın tarafları, hedefi ve biçimi göz önüne alındığında ne kadar “iç” olduğu başta olmak üzere her açıdan uzun yıllar tartışılacak bir savaş çok şiddetli ve acımasız bir şekilde sürüyor. Bu “iç savaş”ta yer almak üzere farklı gruplara Avrupa’dan, Amerika’dan katılımlar dünyanın ilgisini çekiyor.Katılımların sebepleri üzerine röportajlar yapılıyor, analizler yazılıyor. Avrupa ve Amerika bu katılımları anlamaya çalışıyor.Tabii ki katılımları tek bir sebeple ve/veya birkaç sebeple açıklamak mümkün değil, farklı boyutlarıyla derinlemesine tartışılması gerekiyor. Savaş pazarlaması bu katılımlara katkı sağlayan unsurlardan biri.Her grubun bilinçli uyguladığı veya kendilerinden bağımsız birileri tarafından bilinçli olarak uygulanan “pazarlama stratejileri” mevcut. Savaş pazarlaması çoğunlukla insanın içindeki kötülüğe veya kahramana seferberlik çağrısı gibidir. Basının servis ettiği fotoğraflar reklam kampanyalarını aratmayacak görsellikler içeriyor. Kadın savaşçılar mutluluk içinde silahlarıyla poz veriyor, portakal rengi kıyafetler içerisinde bir gazetecinin kafasının bedeninden ayrılma görüntüleri çok tanıdık bir bilgisayar oyununun fragmanı gibi hazırlanmış videolarla sosyal medyaya sürülüyor. Katılım için bir koşul öngörülmüyor, sizi sınava tabi tutan bir sistem yok, modern dünyanın iyi görünmek, güzel olmak, yakışıklı olmak, zengin olmak gibi başarı şartlarına tabi değilsiniz. Suriye iç savaşı vicdani ve/veya insani bir kısıtlamaya tabi olmadan ne isterseniz yapabileceğiniz bir yer gibi sunuluyor. Hiçbir şeyden sakınmadan güç kullanan, baş üstünde baş koymayan, siyah bayraklı, siyah giyimli acımasızlar ordusuna katılarak dünyanın türlü “nimet”lerinden faydalanabilir aynı zamanda bu fütursuz saf kötülüğe rağmen öte dünyada cenneti garantileyebilirsiniz veya bu korkunç kara renkle mücadele eden farklı renkteki ordulara katılıp yüksek tepelere maceraperver bir tutumla bayrak diken, güler yüzlü, iyi kalpli kahramanlardan biri olabilirsiniz.
Oysa savaşta hangi rengin peşine düşerseniz düşün yegane, tek ve en güçlü talibiniz ölümdür.Güzel savaş, cici ordu diye bir şey yoktur.
Bütün savaşlar öldürür, bütün ordular öldürür.
İTAATSİZLİĞİN TAM ZAMANI
Bugün Türkiye’nin Suriye sınırlarına girip girmemesi konuşulurken aslında bir süredir savaşın içinde olduğumuzu göz ardı ediyoruz. Türkiye’den savaşan gruplara katılımlar uzun bir süredir devam ediyor, savaş alanlarından cenazeler geliyor.Düzenli ordunun Suriye’ye girmemiş olması bizim savaşın içinde olmadığımız anlamına gelmiyor. AKP hükümetinin ideolojik fetişizmi vesilesiyle Süriye’de silahlı direnişe geçildiği andan beri Türkiye savaşın tarafı olarak anılıyor. Şimdi ise AKP Suriye’ye düzenli orduyu sürerek bu çarpık ideolojik saplantısını başka insanların hayatıyla bileyerek parlatmak istiyor. Başta kendi vicdanlarımız olmak üzere ülkeyi paylaşan tüm insanların vicdanlarını otomatik pilottan çıkarmalarını sağlamanın tam zamanı. İçinde bulunduğumuz koşulları değerlendirdiğimizde savaş oyunlarından, medyanın savaş güzellemelerine, 13 yıldır iktidarını şiddet diliyle sürdürenlerden, zorunlu askerliğe dört bir yanımız sarılmışken başka bir yaşam hayali kurmanın zorluğunun farkındayım. Fakat şimdi tam da burada tam da bu koşullar altında içinde “Barış” olan hayali tekrar ve yeni cümlelerle kurmaya başlamak mümkün. Emek Sineması protestolarında, Gezi’de, Validebağ’da, Kamp Armen’de, parti fark etmeksizin oylara sahip çıktığımız son seçimlerde ve zorbalıkla durdurulan Onur Yürüyüşünde de gördük ki Türkiye halkları ezber bozuyor. Dayatmalara karşı yeni cümleler kurma iradesini, şiddete karşı sakin kalarak “Barış” bilinciyle ve diliyle, haklı taleplerini iletmeyi sürdürüyor. Türkiye halkları zalimliğe, vicdansızlığa, adaletsizliğe itaat etmiyor. Savaş dayatmasına da etmeyecek.
*Oyun Yazarı
Evrensel'i Takip Et