Biraz da kırmızı
Cömert Uygar ERDEM
Yıllar öncesinde bir arkadaşımın tavsiyesiyle varlığından haberdar olduğum Meluses’in ilk albümü nihayet çıktı. Epey emek harcadıkları Ghadulik1 isimli albüm günahıyla sevabıyla aramızda. Şimdi ona bir yer ayarlamak gerekiyor, değil mi?
Müzik raflarımızdaki yerini kastetmiyorum. Albüm CD’sinin orada alacağı seyri tahmin etmek zor değil. Rock albümlerinin değil, Karadeniz müziği yapılan albümlerin yanına konulacak. Peki, sorunumuz bu mu? Bence hayır. Ayrıca, onlar da yer kavgası vermiyor. Yine de söz açılmışken, sormadan duramayacağım; Meluses’in “Karadeniz müziği yapmıyoruz” beyanının esas alınmamasının nedenleri nelerdir?
Şarkı sözlerinin Hemşince olması, neden müziğin kendisini arka planda bırakır? Neden hep buradan çalışır kafalarımız? Ayrıca,“Karadeniz müziği yapmıyoruz” demekte haklılar da. Halk şarkılarını yorumlamıyorlar, bestelerinin Hemşin halk şarkılarının formlarıyla bağlantısı bulunmuyor. Tulum ya da kemençe gibi otantik enstrümanları kullanmıyorlar. Peki, neden inanmıyoruz Meluses’e?
MÜZİĞİN İFADE SORUNU
Üretilen ya da dinlenilen şarkılar ile oluşan kimliğin, diğer kimlikler içerisinde edindiği mertebe ifade sorunlarının derecesini belirliyor. Daha yaygın kitlelerce dinlenen, benimsenen müzikler içerisinde, farklı bir noktada durduğunuz anda müziğinizin ötekileştirilmesini hissetmeniz mümkün. Bu ötekileştirmenin müzik âlemindeki yansıması, yaptığınız müziğin kitlelerce farklı tanımlanması ve müziğinizi anlatmadan önce bu önyargıyı yıkma sorunuyla baş başa bırakılmanızdır. Yakın tarihte Laz ya da Kürt müzisyenlerin yaşadığı bu sorun; uyum yasaları, demokratikleşme süreçlerine karşın Meluses’in de karşısında duruyor. Hemşinliler özelinde, halkların otantik olmayan müzikler de yapabilme hakkı olduğu fikrine alışmak gerekiyor sanırım.
Meluses’in yaşadığı sorunun kaynaklarından birisi, yaptıkları her müziği otantik müzik olarak değerlendiren genel toplumsal algı, diğeriyse müzik piyasasının dayattığı genel Karadeniz müziği algısı.
2005 sonrasında Karadeniz müziğinde başka bir döneme girildiği hepimizin malumu. Davut Güloğlu furyasının kaybolduğu bu dönemde, ekseriyetle anonim şarkıları rock ya da akustik altyapılarla düzenleyen müzisyenler ön plana çıktı. Yeni dönem Karadeniz müziği hakkındaki olumlu ya da olumsuz eleştiriler Kazım Koyuncu ve müziği üzerinden temellenince; Kazım, yeni kuşak Karadenizli müzisyenlerin önünde bir çıta olarak durdu. Kazım örneği, yeni kuşak müzisyenlerin bir yandan benzetilmekle onur duydukları diğer yandansa özgünlüklerini perde arkasında bırakan bir hal aldı. Bazı şeyler birbirine çok benziyordu ve bu benzerlik Karadeniz müziğini durağanlaştırdı. Yeni Kazım Koyuncuları bekledikçe mutsuz mu oluyoruz acaba? Peki, neden vazgeçmiyoruz, benzetmelerden, karşılaştırmalardan?
Yeni kuşak Karadeniz müziği yapan müzisyenler Kazım’a benzetilirken; Meluses’in payına Zuğaşi Berepe2 düştü.
2009 yılında kurulan grup, doğal akışını bozmadan kendisini geliştirmeye çalıştı. İmkânsızlıklar içerisinde yarattıkları çözümlerle Ghadulik albümünü yayınladı. Albümlerindeki şarkıların söz- müzik ve düzenlemeleri grup üyelerine ait. Albümdeki çoğu enstrüman gruptaki müzisyenler3 tarafından icra edildi. Yazarak, üreterek dillerini yaşıyorlar. Yer kavgası da vermiyorlar.Evet, buradan bakınca Meluses, Zuğaşi Berepe’yi andırıyor. Zuğaşi Berepe’nin emek süreçlerini örnek almışlar. Bu yüzden, kendi özgünlüklerini inşa edebilmişler. Bu yüzden, Meluses’e adalet istiyorum.
KENDİNE GEL ŞAŞKIN ÇOCUK
Meluses “Garmi”4 adlı şarkısında,güneşten ya da koşmaktan yanakları kızarmış yayla çocuğuna diyor ki, “Kendine gel şaşkın çocuk, içindekiler kırmızı değil.”
Grubun Hemşince müzik yapmasının nedenleri üzerine akla birçok şey geliyor. Ben sormadan kendileri anlattı, “Biz Hemşince düşünüyoruz ve Hemşince konuşuyoruz. Düşündüğümüz dilde şarkı söylemenin doğal olduğuna inanıyoruz.” Bu kaygılarıyla, albüme bir tane Lazca, bir tane de Gürcüce şarkı koyalım da dememişler. Hemşince sözlü rock müzik yapmanın zorluklarını ekliyorlar sözlerine.
Tek dilin hâkim olduğu mahallelerde yaşamak nasip olmadı. Ama evdeki dilin sokaktaki diller arasında yer alması da hemen mümkün olmadı. Türk, Manav,Muhacir, Boşnak, Çerkeş, Gürcü ve Laz ailelerin yaşadığı mahallemizin dilleri arasına Kurmanci, mahallede “kiracı” sıfatıyla yaşayan bir Muşlu aile vesilesiyle gelmişti. Vakit uzayınca sabırsızlandım, Zazakinin gelişini bekleyemedim. Bir dili öğrenmek, o dilde düşünmek zaman alıyor. Cesaret istiyor.
Meluses kendi müziğini, Hemşince sözlü rock müzik diye adlandırıyor. Bu hissiyatla oluşan Ghadulik albümü ile Meluses kendini kimliğini oluşturuyor. Görünen o ki, bu kimliğin mahallemize gelmesi de biraz vakit alacak. Bu kez sabırsızlık etmeden beklemek istiyorum.
Meluses’in engellerini konuşmaktan albümü konuşmaya sıra gelmedi. Onca engele karşı, kendi emekleri ile çıkardıkları Ghadulik albümü, Türkçe ve Hemşince sözlü 8 şarkıdan oluşuyor. Albümü dinlediğimde “Meluses büyüyor” diyorum. Garmi şarkısı gözlerime gülümseyerek soruyor,“Büyümemi bekleyecek misin?”
Kafamı kaldırıp dağlara bakıyorum. Yayla zamanı gelmiş. Meluses, Hemşinlilerin temel ulaşım ve taşıma aracı Dodge’un5 yükünü hafifletmek için kasadan atlamış, koşarak devam ediyor yoluna.
Heyecanlılar. Biraz nefes nefese. Biraz da kırmızı…
1 Hemşince’de rengârenk anlamına geliyor. Ghadulik aynı zamanda albümde yer alan bir şarkının ismi.
2 Kazım Koyuncu’nun kurucuları arasında yer aldığı Zuğaşi Berepe (Denizin Çocukları) Lazca sözlü rock müzik yapan gruptu.
3 Grup elemanları Ata Erdem Şimşek- Gökhan Ölke-Arif Kara -Mağruf Kibar-Koray Çelik
4 Hemşince’de kırmızı anlamına geliyor.
5 Dodge bir kamyon markası.Hemşince şarkılarda ve Hemşin hikâyelerinde önemli bir semboldür.