21 Mart 2012 13:06
Okan Gündüz

Her geçen gün bir eğitim sorunu tartışması, yeni reformlar ya da birilerinin söz düelloları gündemde. 4+4+4 modeli en çok konuşulan başlık. Peki, yüksek öğretim çok mu rahat? Genç Hayat okurları bilirler ki üniversite öğrenciliği de ayrı bir sorun. Bologna Süreci ile yeni tanışmıyoruz. Son 4 yılımızı neredeyse bu başlığa ayırdık. Gelin görün ki araştıranlar ya da üniversitede bu sistemin işleyişini sağlayanlar dahi ne olduğunu bilmiyor. Kim bilir belki de anlatmak istemiyorlar.

1999’da İtalya’nın Bologna kentinde resmileşen süreç… Hikâyenin bu kısmını geçiyorum. Bologna Süreci, bugün karşımızda ilk etkisini AKTS ve harçlarda oynanan “küçük” artışlarla göstererek nefes almaya başladı. Eğitimi Avrupa kriterlerine çıkaracağız diyenler, önce harçlardaki artışlarla okuma hakkına göz dikti. Sene başında harcını ödeyemeyen ve okulu bırakmak zorunda kalan veya bu parayı temin etmek için çalışan gençleri biliyoruz. Bu nasıl bir hak pek anlamadık. Sanırım yanlış duyduk; okumama hakkını sunmak istediler bize, biz de yanlış anladık. Süleyman Demirel Üniversitesi Öğrencileri de tüm Türkiye gençliği gibi bu uygulamayı kınadı. Gelin görün ki okumama hakkımızı en açık şekilde kullanmamızda inatçılar. 52 öğrenciye 15’er gün uzaklaştırma!

Bütün Avrupa’da ortak sistem olacak. Bunun yolu da Avrupa Kredi Transfer Sistemi(AKTS) dediler. Bu AKTS’nin bir yüzü var ki o da içindeki transferin asıl yanı. Gelişmekte olan ülkelerdeki başarılı öğrenci ya da akademisyenleri serbest dolaşma hakkı dedikleri bir yöntemle gelişmiş ülkelere ‘transfer’ edecekler. “Sanayi ile üniversite bağını kuvvetlendireceğiz” dediler, patronları rektör, dekan vs yapmayı seçtiler (bunun pratiği yakında; fakat biz gözümüzle görmeden inanmayız, o kadar güveniriz ki birilerine!).

Polislikten gelme yöneticileri atamadık üniversitelerimizden henüz; bir de başımıza ceylan derisi koltuklu patronlar gelecek. Sanırım burada da yanlış anladık. “Üniversiteleri, fabrikaya; öğrencileri de ücretsiz işçiye dönüştüreceğiz” dediler.

Kız çocukları eve, erkek çocukları fabrikaya hapsetmek isteyen zihniyet, üniversite öğrencilerini ve mezunlarını da geleceksizleştirme çabasını göstermektedir. Karşı çıkan, söz söyleyen, düşünen ve eyleme geçen gençliğe saldırılar bunun göstergesidir. 52 öğrenciye verilen uzaklaştırma da bunun görünen küçük bir kısmı olsa gerek; çünkü Uludere’de yaşanan katliamı kınamak Süleyman Demirel Üniversitesi’nde 100 öğrenciye soruşturma açmakla karşılanırken nasıl bir gençlik yetiştirme planı olduğu ayrıca sorgulanacak düzeydedir.
Soruşturmalar, cezalar, halka değil kapitalizme hizmet etmesi istenen eğitim, paralı olan eğitim üniversitelerde yılların mücadele birikimiydi. Şimdi Bologna da tuz biber oldu. O zaman oldu sana tartışmalar 4+4+4 eğitim sorunu. Gelin biz reklamlardan yola çıkarak 4x4 diyelim bu işleme. Sonucunda da 4 çeker eğitim sistemiyle kapitalizm öğrencilere en kral hareketi çekmeye çalışıyor. Parasız eğitim hakkımızken parasızlıktan okuyamıyoruz. Toplum için bilim üretecek bir nesilden bahsediyoruz, fikrini ve hakkını savunmakta olan gençleri okula almıyoruz. Oldu ya insanlığı bıraktık dindar bir koyun sürüsü olduk, sadece verilenle sisteme uyum sağladık diyelim. O zaman da serbest dolaşımlı beyin göçüne tabiiyiz. Harcınıza da, yöneticinize de, Bologna Sürecinize de kanmıyoruz. Eğitim hakkımız için de geleceğimiz için de mücadeleden geri durmuyoruz.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et