8 Temmuz 2015 14:03

Metal fabrikasında bir üniversiteli

İlk önce ‘bu işçiler bu fabrikalarda nasıl oluyor da çalışabiliyor?’ sorusu aklıma geldi. İnsanların orada ölümü veya sakatlanmayı göze alarak, yüzlerce derecelik fırınların önünde sadece 1000 TL gibi komik bir ücretle çalıştığını görünce bu sorunun cevabını kendi içimde bulmuş oldum. Yapacakları başka bir şeyleri yoktu çünkü. Çocuklarını doyurmak, okutmak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak için çalışmak zorundaydılar.

Metal fabrikasında bir üniversiteli

Çalışan bir üniversite öğrencisi
Tuzla
İstanbul

Türkiye’de genç işsizlik oranı %27 imiş. Günde 4 işçi iş kazasında can veriyormuş. Asgari ücret 950 TL; ülkede var olan sendikaların hepsi ihanetçiymiş... İşte ben üniversite sıralarındayken bu söylemleri sadece gazete kupürlerinden okuyordum. Bu yaz tatilindeyse okul masraflarımı çıkarmak için bir metal fabrikasında işe başladığımda anladım ki bu söylemler gazete satırlarından ibaret değil. Türkiye’de en çok kazanın yaşandığı sektörün metal sektörü olduğunu biliyordum. Fakat fabrika kapısı bana açıldığında metal fabrikalarının ne denli ağır havası olduğunu gördüm. İlk önce ‘bu işçiler bu fabrikalarda nasıl oluyor da çalışabiliyor?’ sorusu aklıma geldi. İnsanların orada ölümü veya sakatlanmayı göze alarak, yüzlerce derecelik fırınların önünde sadece 1000 TL gibi komik bir ücretle çalıştığını görünce bu sorunun cevabını kendi içimde bulmuş oldum. Yapacakları başka bir şeyleri yoktu çünkü. Çocuklarını doyurmak, okutmak ve onlara daha iyi bir gelecek sunmak için çalışmak zorundaydılar.
HEM İŞÇİ HEM KADIN OLMAK   
Hayatın gerçeklerini ben burada gördüm. Bindiğimiz arabalardan, sabah kahvaltılarında kullandığımız tost makinelerine kadar hayatımızın her alanında fabrikadaki metal işçisinin emeğini görüyoruz. Bir işçi olarak emeğin sömürülmesinin yanında bir kadın olarak da fabrikada  ayrıca ezildiğimizi belirtmeliyim. Üstüne üstlük erkek egemen devletin baskısı ve ayrımcılığı yetmezmiş gibi fabrikalarda da bu ayrımcılık ve bu baskı kadın işçiler arasında  devamlılığını sürdürüyor. Kadın işçiler kendi aralarında bir rekabete tutuşmuşlar. Çünkü sistem bunu gerektiriyor.
GİDECEĞİMİZ YOL BELLİ
Ama tüm bunlara rağmen işçilerin gerekli bilince ulaştıklarında neler yapabileceklerini Renault, Tofaş ve daha birçok yerde metal direnişinde gördük. Türkiye işçi sınıfı eylemleriyle grevleriyle ve sendikal hak alma girişimlerini arttırarak açtığı bu yoldan ilerleyeceğini bize gösteriyor. Elbet bir gün dünyayı yaratan bu eller kendi ürettiklerine sahip olacaklardır. Nasıl ki köleler zincirlerinden kurtulduysalar işçi sınıfı da bu iğrenç çalışma koşularından ve bu pervasız sömürü düzeninden kurtulacak ve kurtuluşları dünyanın da kurtuluşu olacak. Hayatın gerçeklerini gördüğüm kadar bu kurtuluşun gerçekleşeceğinden de eminim.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Milyonlar ‘fitre’lik, iftar sofraları boş

Erdoğan-Şimşek programıyla ücretleri açlık sınırının altına inen asgari ücretli işçiler ve emekliler, ramazan ayının ilk iftarını boş sofralarda karşılıyor: “Kırmızı eti zaten görmüyorduk, bu sene orucu açacak zeytin bile alamıyoruz…” Diyanet İşleri Başkanlığı da ‘Asgari ücretliler ve emeklilere fitre verilebilir’ fetvası yayımlamıştı.

İftar sofrasına 1 yılda gelen zam: Yüzde 45

Dört sene içinde güllaça gelen zam: Yüzde 1100

Pideye 2 yılda gelen zam: Yüzde 150

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
1 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et