Sosyalizm iyi bir şey olsa devlet getirirdi!
ROTA
Eğer savaş coğrafyasında doğmadıysanız, yani köyleriniz yakılmadı, diliniz yasaklanmadıysa… Bütün eğitim sistemi içerisinde devletin o kadar da kötü bir şey olmadığını öğrenirsiniz. Vizontele'de jandarma komutanının kütüphane müdürü olan Tarık Akan'a, "Sosyalizm iyi bir şey olsa devlet getirirdi." dediği sahne bu yüzden çok da yabancı değildir yaşamımıza. Devlet neden kötünün yanında olsundu ki?
YGS-LYS çıkmazında, kendi kafalarını yemekten vakti kalan arkadaşlarımız bu soruyu soruyor. Çoğumuz ilk kez devletle bu kadar cepheden karşı karşıya kalıyoruz. Bir eğitim sistemi bu kadar adaletsiz olabilir mi? Gerçekten bütün hayatım böyle bir sınavla belirlenebilir, yeteneklerim, bilincim, öğrendiklerim bu sınavla ölçülebilir mi?
NİYE VARLAR?
Sorular daha sorulmadan devletlülerimizin propaganda ettiği cevaplar var: "Sınavla ölçmeyelim de herkesi üniversiteye mi alalım? Ve takiben o işsizlik daha da artmayacak mı?"
İlk gençlik yıllarında 'devlettir, bakandır, öğretmendir vardır bir bildiği' dediğimiz zamanlar artık geride kaldı. Sanki üniversiteye daha az genç gidince, işsizlik azalıyor. Üniversite elemelerden geçirilerek eğitim verilen bir yer mi olmalıdır, yoksa devlet her gencin üniversite hakkından yararlanması için özel bir çaba mı harcamalıdır? Ayrıca işsizliği çözmek için kurulmuyorsa bu hükümetler, binlerce gencin üretime katılmasını sağlayamıyorsa, niye varlar?
BİR HÜKÜMET DÜŞÜNÜN...
Nasıl bir iktidar, nasıl bir hükümet, nasıl bir devlet yapısı? Milyonlarca gencin okumak için çalışmak zorunda olduğunu, yüzbinlerce çocuğun eğitimini yarım bırakıp çalışma hayatına atıldığını unutarak, yüz bin genç girişimciye yüz bin lira teşvik vermekle gençliğe dönük yükümlülüklerini yerine getirdiği düşünür!
Nasıl bir hükümet akademik misyonunu, bilimsel gelişimini, büyük sanayi kuruluşlarına CEO yetiştirmek olarak bilir? Dahası bir avuç gencin kazanacağı yarışı bir umut tacirliğine dönüştürerek, üniversitelerin döner sermayesinden kar etme pişkinliği gösterir!
Nasıl bir devlet, halkın ihtiyaçlarını karşılayabileceği fabrikalar açmak yerine, var olan fabrikaları da özelleştirerek işsizliğin artmasına kaynaklık eder? Nasıl bir devlet 4 yıllık üniversiteleri işsizleri gizlemenin bir yolu olarak kullanmayı dener? Bir bina dikerek içinde profesör olmayan üniversiteler açar dört bir yana?
Nasıl bir hükümet, nasıl bir iktidar; toplum sorunlarına değinen, çözüm arayan, halk için bilim yapan akademisyenleri cezalandırır, soruşturma açar, akademiden uzaklaştırır?
GÖREVLERİNİN VE SINIFLARININ İNSANLARI!
Bir avuç zenginin tekelinde bulunan bir devlet, egemen sınıfların, emperyalist ülkelerin hizmetinde olan bir hükümet ancak böyle bir tutum alır. Ancak böyle bir hükümet halkın ve gençliğin çıkarlarının yerine, sermaye sınıfının, burjuvazinin çıkarlarını koyar.
Bu nedenle Milli Eğitim Bakanımız Avcı, vakıf üniversiteleriyle, devlet üniversiteleri arasındaki kar endeksini hesaplamakla, ucuz iş gücü oranını çıkarmakla, hangi sektörde ne derecede vasıflı elemana ihtiyaç vardır, bunu bulmakla ve koordine etmekle sorumludur. ÖSYM başkanımız da, Milli Eğitim Bakanımız da, YÖK başkanımız da kötü insanlar olmanın ötesinde, görevlerinin, sınıflarının insanlarıdır!
MÜCADELE ETMEDEN MÜMKÜN DEĞİL
Türkiye gençliği bu nedenle devletin daha iyi bir bakanının eğitim sistemini değiştireceği yanılgısından kurtulmuştur. Başka bir düzen partisinin işsizlik sorununu çözeceğine dairde bir beklentimiz yok. En başta sorduğumuz soruyu yenileyelim, zenginlerin hizmetindeki devlet,neden işçi ve emekçilerin gençliği için iyi olanı yapsın?
Elbette böyle bir beklenti boşunadır.
İşsizliğin çözümü, parasız, bilimsel, anadilde, demokratik bir eğitimin kazanılması biz taleplerimiz için birleşmeden, geleceksizliğe karşı mücadele etmeden mümkün olmayacak!