22 Mart 2012 06:36
Ümit Kartal

CHP ESKİ VE YAŞLI OLAN SINIFIN, YANİ BURJUVAZİNİN SESİ

“Çürümüş düzenin bekçisi” CHP’nin, genel başkanının değişmesi sonrasında, kendisini sürekli ‘yeni’ kelimesi ile birlikte anmaya çalışması, tarafların bu kadar net olduğu bir dönemde bile özellikle gençlik yığınları içerisindeki bazı çevrelerde bir kafa karışıklığına sebep olabiliyor.

AKP’nin yıllardır uyguladığı gerici politikalardan doğal olarak bunalan ve kendisini ‘solcu’ olarak tanımlayan gençlerin bir kısmının CHP’nin bu ‘yeni görüntüsü’nden etkilendiğini söyleyebiliriz. Bu arkadaşlar için sanırım etkileyici olan, kurultaylardaki Che Guevera şapkası takmış Kılıçdaroğlu fotoğrafları, ’68 gençlik önderlerimizden Deniz Gezmiş’in fotoğrafları, Onur Akın’ın ‘ıslıklı’ ve ‘devrimci’ marşları olabilir. Bunların yanına, ‘sos’ olarak yerleştirildiği belli olan Sezgin Tanrıkulu ve Hüseyin Aygün’ün, Kürt Sorunu ve Dersim katliamı ile ilgili, ‘mehter takımı’ gibi, 2 ileri 1 gerili çıkışları da etkili olmuş olabilir. Ama CHP’nin değişmesinin yegâne koşulu olan sınıfsal konumu, ‘mehter takımı’nın ilerlemesini de güçleştiriyor. Ve kendisine “sosyalist CHP’li” gibi ilginç bir tanımlama koyan gençlerin, dönem dönem ‘sol yumruk havada’ yaptığı basın açıklamaları da bu gerçeği değiştirmeye yetmiyor.

Evet, şekildeki bu ve benzeri değişiklilerin hiçbiri özdeki gerçeği değiştirmiyor.  Çünkü CHP hala, -bunun tersini düşünmek zaten fazla Polyannacılık olur- patron partisi olmaya, yıllarca çözülmemiş sorunların çözümsüzlüğünde direten parti olmaya devam ediyor. Aslında CHP, AKP’nin gerici politikalarına karşı olma durumunu, ‘düzenin bekçiliği’nden ibaret koruyor.

EMİNE ÜLKER TARHAN ‘ÇILDIRMIŞ’ OLMALI (!)

CHP Kayseri İl Örgütü geçtiğimiz hafta bir söyleşi düzenledi. Konuşmacı olarak da CHP Grup Başkan Vekili Emine Ülker Tarhan katıldı. Önce güncel gelişmeleri değerlendiren Tarhan, sonra partililerden gelen soruları yanıtladı. Parti üyeleri Tarhan’dan daha duyarlı olacak ki, sorular memleketin en can yakıcı sorunları ile ilgili geldi. Örneğin, Uludere Katliamı ile ilgili CHP’nin bir çalışması olup olmadığını sordu partililer. Tarhan, Uludere Katliamı’nı ‘Büyük Kürdistan Projesi ile birlikte düşünmek lazım’ gibi bir cevap verdi. Sanırım Bahçeli’ye de sorulsa, 35 köylünün doğrudan devlet eliyle katledilmesi ile ilgili, üç aşağı beş yukarı böyle bir şey söylerdi.

Yeni Anayasa’da kimlik tanımlamasını nasıl olması gerektiğini sordu partililer. Tarhan; “Nasıl ki Amerika’da yaşayan insanlara Amerikalı diyorsak ve bu normalse, Türkiye’de yaşayan insanlara ise Türk dememiz o kadar normal” dedi. Kendisinin Türkiye’de doğduğunu dedelerinin başka topraklarda doğmasına rağmen Türk’üm demekten gurur duyduğunu söyleyen Tarhan, “Ülkemizdeki herkes kendisine Türk demekten gurur duymalı, Anayasa da elbette böyle olmalı” dedi.

Emine Ülker Tarhan, Amerika’nın bir etnisite ya da milliyet ismi olmadığını, kıta ismi olduğunu bilmiyor değildir muhtemelen. Ancak o böyle bir cevap vermeyi tercih etti ve 90 yıldır tekrarlanan ve ülkemize, acı, savaş, ölümden başka hiç ama hiçbir şey kazandırmayan o nakaratı tekrarladı:  “Tek, tek, tek! Gurur duyun!

Sonrasında Dersim Katliamı ile ilgili ne düşündüklerini sordu partililer; “Dersim’de yaşanan olaylarla yüzleşmeye kalkmak aslında Türk Kurtuluş Savaşı’nı sorgulamak olur. Dersim’de yaşananların üzerine gidenler Dersim’le değil Kurtuluş Savaşıyla hesaplaşmak istiyor”  şeklinde cevap verdi Tarhan. Grup Başkan Vekili olarak, Emine Ülker Tarhan ‘çıldırmış’ olamayacağına ya da kişisel fikirlerini söylüyor olamayacağına göre, CHP’nin de özünde yeni bir şey barındırmadığı ortaya çıkıyor! Tarhan, konuşmasında ‘halka ve varoşlara inmeliyiz’ diyerek de ne kadar ‘yukarı’larda olduklarını da itiraf etmiş oluyor.

CHP’NİN ‘NAMUSLU PATRONLAR’I VAR

Tarhan konuşmasında, AKP’nin ‘namuslu patronlara’ çok çektirdiğinden de bahsetti. Haklı! CHP için; ‘çok namuslu çünkü Kemalist olan patronlar’, ‘namussuz çünkü kaçakçı’ yoksul Kürt köylülerinden ve ‘namussuz çünkü sendikalı’ Türk işçilerinden daha değerli!

Mersin’de CHP İl binasını neden işgal etmişti, DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş üyesi çivi işçileri? ‘Çok namuslu’ CHP’li patron, işçilerin en doğal hakkı olan sendikalaşmayı kabul etmeyip, işçilere baskı uyguladığı için. Patronun has adamları, CHP Mersin İl Başkanlığı görevinde bulunduğu için… Ve CHP, bu zulme karşı iki kelam ses etmediği için!

Onur Akın’ın ‘ıslıklı’ marşları eşliğinde “taşeronu kaldıracağım” nutuklarını atan genel başkan Kılıçdaroğlu, sözünü bir türlü CHP’li Belediyelere dinletememişti (!) Taşerona karşı sendikalaşan ve mücadele eden belediye işçileri, CHP’li belediyelerden az çekmedi… Konu işçilere gelince, bu ve benzeri onlarca yüzlerce örneğe gelince, CHP’liler işçilere karşı ‘AKP ağzı’ ile konuşmaktan utanmadılar hiç! Kayseri CHP Gençlik Yönetimi’nden bir gencin, bir Emek Gençliği üyesine, “İşçi sınıfı, burjuvazi falan diyerek toplumu sınıflara bölmeyin. Ondan sonra Türk-Kürt diye ayrım da çıkıyor” şeklindeki sözleri, CHP’nin yukarıdaki örneklerdeki gibi bilinçli patron yanlısı tutumunun, bilinçsiz hatta cahilce bir yansıması olarak CHP’li gençlerde kendisini gösteriyor!

CHP’NİN ÖZÜNDE ELLE TUTULUR YAN YOK!

Barış, demokrasi, özgürlükler ve temel insan hakları konusunda CHP eski geri kafalı inatçılığını korumaya devam ediyor. İşçiler, işçilerin ekmek mücadelesi, sendikalaşma vs konularında ise CHP’nin ne tutum alacağını, işçilerin karşı çıktığı patronun ‘siyasi rengi’ belirliyor. Yani işçi sınıfı, AKP’li bir patron ya da belediye ile kapışıyorsa, CHP ‘devrimci’ kesiliyor ama CHP’li Kemalist bir patron ya da belediye ile mücadele ediyorsa,  CHP ya 3 maymunu oynuyor (görmüyor-duymuyor-konuşmuyor) ya da AKP’yi aratmayacak şekilde saldırganlaşıyor.

ANTİ-EMPERYALİST OLMADAN DEVRİMCİ OLUNMAZ

Peki, anti-emperyalizm konusunda ne durumda CHP?  Öyle ya, devrimci olmanın temel kıstaslarından biri de bu! Hele ki Deniz Gezmiş, Che Guevera isimlerini ağzına alıyorsan, doğal olarak insanlar da kısmen de olsa bir antiemperyalist tutum bekliyor. Kabul etmek lazım ki, Che Guevera şapkası, herkese olabileceği kadar Kılıçdaroğlu’na da bir hava katmış. CHP’li gençlerin ‘büyük yaratıcılık’la photoshopta Kılıçdaroğlu’na giydirdikleri Deniz Gezmiş parkalı fotoğraf için ise, söylemek istediklerimiz, dergimizin seviyesinin altında kalıyor! Neyse, anti-emperyalizm diyorduk. AKP ve MHP’nin olduğu gibi, CHP’nin ‘vatan sevgisi’ ve ‘emperyalizm düşmanlığı’ da sadece Kürt halkına çalışıyor. Hani onlara göre, Kürtler emperyalizmin uşağı ve vatan haini ya, emperyalizmi ağızlarına sadece Kürtler mevzu bahis olduğunda alıyorlar. Emine Ülker Tarhan gibi, ABD’nin Ortadoğu’daki emelleri sadece Kürt halkının yaşadığı acılar ve talepleri konu edildiğinde gündemlerine giriyor. Seçimlerden hemen önce, ABD ziyareti öncesinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Turkish Policy Quarterly dergisine verdiği röportajda ne demişti?  “AKP, ABD ile ilişkilerimiz konusunda sorumluluk üstlenmekten kaçınmış, bunun yerine tek yönlü politikalarını başka yerlerde daha rahat bir şekilde sürdürebilmek için ve diğer iç politika ama emelleri doğrultusunda kamuoyunu ABD aleyhine kışkırtmıştır. Türk-Amerikan ilişkileri yeniden, eşitlik, karşılıklı güven ve saygı ile birbirinin meşru çıkarlarını gözetmeye dayalı işlevsel bir yola sokulmalıdır. CHP olarak Amerikalı müttefiklerimizle, anlaştığımız alanlar üzerine yoğunlaşmaya ve anlaşmazlık alanlarımızı da azaltmaya yönelik saydam bir ilişki tesis etmeye çaba sarf edeceğiz.” Yani güya AKP Türkiye’de Amerikan düşmanlığını yayıyormuş. CHP ise, ABD-Türkiye ilişkilerini düzene sokacakmış. ‘Yeni CHP’ kendisi ABD uşaklığına yeltenmeye utanmıyormuş gibi, neredeyse AKP’yi Amerikan düşmanı ilan edecek!

Yine seçimler hemen öncesinde, AKP-CHP ve MHP NATO’nun İzmir’den Libya’yı vurmayı isteyen teskeresine ne oy kullanmışlardı?  Temel meselelerde birbirlerinden hiçbir farkı olmadığını, üçünün de emperyalizme ve ülkemizdeki temsilcilerine hizmette kusursuz hareket ettiklerini göstermek istercesine, üçü de seçim öncesinde, kendilerini ‘lavaboya süpürmeyip’ kullanmaya devam eden ABD’ye bağlılıklarını göstermek istercesine ‘evet’ oyu kullandılar. Sonrasında AKP, CHP ve MHP, ‘dindar’lıklarına, ‘solcu’luklarına ve ‘milliyetçilik’lerine kaldıkları yerden devam ederken, teskereye mecliste tek ‘hayır’ oyu kullanan BDP’yi ise ‘vatan haini’ ilan etme konusunda da ağız birliği yapmaya devam ettiler.

YENİ OLANIN ONURLU MÜCADELESİ SENİ DE ÇAĞIRIYOR

Ne desek, nereden tutsak, ne kadar örnek versek çürüyor. CHP’ye nereden ‘sarılsak’ elimizde kalıyor. Aslına bakarsanız, güncel politikayı az çok takip eden birçok genç de neyin ne olduğunu biliyor. Bize yine de, kendisini ‘sosyalist CHP’li olarak tanımlayan, ama henüz arayış ve algılamaya başlama sürecinde olduğu, dürüst ve samimi olduğu çok belli olan, arkadaşlarımıza; Deniz Gezmiş’in ülkemizin tüm mücadeleci gençlerine miras bıraktığı “Yaşasın tam bağımsız Türkiye. Yaşasın Marksizm-Leninizm’in yüce ideolojisi. Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi. Kahrolsun emperyalizm. Yaşasın işçiler, köylüler” sözlerini hatırlatmak kalıyor.

Yeni olanın onurlu mücadelesi ise, Mersin’deki Çivi işçileriyle, Bursa’daki, Kayseri’deki metal işçileriyle, İstanbul’daki tekstil işçileriyle, İzmir’deki deri işçileriyle, memleketin dört bir tarafındaki mücadelelerle kavgasını vermeye devam ediyor! Yeni olanın samimi mücadelesi, Türk, Kürt, Arap Çerkes; Sünni, Alevi; inanan inanmayan; her milliyetten ve inançtan ülkemiz halklarının barış ve kardeşlikte mayalanan birlikleriyle, emperyalizmin ve ülkemizdeki tüm temsilcilerinin suratlarına patlamak üzere güçlenmeye devam ediyor!

Boş ver şimdi, sembollerle gençleri kafalamaya çalışan, köhnemiş kapitalist düzenin vefalı bekçisi patron partisi CHP’yi… İşçi sınıfının devrimci partisi ve gençlik örgütü ile ülkemizin tüm ezilenlerinin mücadele birliği olan Halkların Demokratik Kongresi, seni de yeni olanın, yarının barış, kardeşlik ve eşitlik dünyasının mücadelesine çağırıyor!

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et