Cömert Uygar ERDEM
-Ankara nasıl ?
-Yağmur yağıyor.
-Memleket nasıl ?
-Yağmur yağıyor.
-Peki yollar, dağlar, yaylalar nasıl ?
-Yeşil
Bu satırlar alt alta dizilince bir şiiri andırsa da sizi yanıtlmasın, geçtiğimiz Haziran ayı sohbetlerinden kısa bir kesit sadece. Ankara Haziran ayını yağmurlu geçirdi. Karadeniz’deki gibi her an yağma ihtimali olmasına karşın yağdığında beklenmedik bir halin hissini yaratmıyor. Ankara memur kenti diyorlar ya, yağmurun yağacağı saatler de tıpkı maaşları gibi baştan belli.
Temmuz geldi. Yağmur dindi. Cemil Qoçgiri & Tara Jaff ‘ın Tembur& Harp albümü yayınlandı. Re1 isimli şarkıyla başlıyor hikaye. Birden yağmur yağıyor. Ama bu yağmur, Ankara’nın yağmuru gibi hiç değil. Ne zaman yazmaya niyetlensem böyle şeyler düşünürken buluyorum kendimi. Albümü yazarken, albümü dinlememe kararı aldım. Bir yazı yazma süresi kadar ara verdim. Evdeyim.
EVDE KİM VAR?
Tembur var. Tembur, Mezopotamya kökenli, geçmişinin 6 bin yıl öncesine dayandığı söylenen bir enstrüman. Tekne (gövde) ve klavyesi (sap) itibariyle ilk bakışta bağlama ile curayı andırırsa da herşey göründüğü gibi değil. Tınısı, tel sayısı, perde sayısı gibi farklılıklar var. 16. yüzyılda yaşamış şair ve müzisyen Derwêş Eli Çengî’nin tanımına göre tembur, “kalbi temizleyen / arındıran” anlamına geliyor2.
Doğru, tembur kalbi arındırıyor. Öyle ya; sizi sürüklediği yolda yağmur yağıyor. Yazı yazıyorum, evdeyim. İçeriden harp sesleri geliyor.
TEMBUR YALNIZ GELMEMİŞ MİYDİ?
Harp sesleri derken, harp kelimesinin sesteşliğine aldırmayın diyeceğim ama kendimi tutamıyorum. Bu sesteşliğin tesadüfü ve alakasızlığı ile hangi sesi duymak istemediğimiz üzerine de konuşabiliriz. Daha güzel şeyleri akla getirmesini önlemek adına sözlüğe “arp” olarak kaydetmiş olabilirler. Harp sesi duyduğumuzda aklımıza yolların, ormanların, yaylaların gelmesini; tüm bunlardaki harp seslerinin değişmesini umut edelim.
Harpın dışarıdan görünüşünü, biçimini anlatması zor. Telli enstrümanlardan. Farklı coğrafyalarda, farklı harp modellerinin kullanıldığını söylemek mümkün. Örneğin, albümdeki harp, celtic harpı. Bir kısmımız harpı, Tara Jaff ile tanıdı, sevdi. Tara Jaff’ın parmaklarında, kendi yeşiline dönen harp sesleri var. Yaylaya göç hikayesini anlatan Malan Bar Kır isimli Kürt halk şarkısının kaydında olduğu gibi. Harpa albümdeki yeri itibariyle baktığımızda; biz varlığından mutluyuz. Biraz da can çekiyor. Nasıl mı?
Yurtdışında yaşayan kuzeninizin / kardeşinizin /sevgilinizin / sevdiğinizin / arkadaşınızın bir yaz tatilinde size geldiğini, onu gördüğünüzde hissettiklerinizi, ona nasıl sarıldığınızı düşünün. Harp, tembura gelmiş ve bir yazı birlikte geçirmişler.
Tembur ile harpi sokağa çıkarken sıkı sıkıya tembihlemişler; “birbirinizin elini bırakmayın”. Çoğu yerde aynı hizada yürüyorlar. Zaman zaman yolu bilen önden yürüyebiliyor. Eller ise hiç bırakılmıyor.
-Harp önden yürürken yolu nasıl buluyorlar?
- Harp ilk defa gelmiyor evimize. Fırsat buldukça Tara Jaff ile geldi.
-Peki bu gelişindeki fark ne ?
-Dedim ya yağmur yağıyor
YAĞMUR YAĞIYOR
Re şarkısının devamında, “Baran Bari” isimli Kürt halk şarkısı geliyor3. Cemil ile Aynur (Doğan)’un söylediği, Tara’nın da desteklediği üzere yağmur yağıyor. Birçok Kurmanci şarkıda bu sözlerle karşılaşmanız mümkün. Daha öncesinde, Şiwan Perwer’den de dinlemiş olabilirsiniz. Yağmurun tane tane yağdığından, gül ve lalelerin renklendiğinden, dağ ve yaylarının hepten süslendiğinden, çeşme ve toprak üstünün dolup taştığından söz ediyor.
Kürt müziğindeki doğa tasviri her zaman bir yaşam belirtisi sunmayabilir. Fırat’ın, Dicle’nin, Munzur’un ve diğerlerinin acıyı çağrıştıran hikayelerini bugünlük konu dışında bırakalım.
Kürt müziğindeki, biz fanilerin hikayelerinden bağımsız doğa tasfirleri ise kışın ya da baharın doğada yarattığı farklılıklar üzerinedir. Baharın gelişi; dağlar ve yaylarının süslenişi üzerinden anlatılmaya çalışılır. Bahar, yağmur, sular, süslenmiş ve yeşillenmiş dağlar ve yaylalar. Örneğin, Aram Tigran’ın seyretmek istediği tabiatta, dağlar arasından çağlayan çeşmeler dünyayı mutluluğun tahtı kılıyor.
Albümün doğa algısını sordum, “mistik ve meditatif yolculuk aynı zamanda doğayla bütünleşmedir” yanıtını aldım. Düşündüm. Evet, albümde su ile konuşmak an meselesi.
Av isimli şarkıdan söz ediyorum. Kurmanci ve Zazaki’de su anlamına gelen bu kelimeyi, Türkçe’de mesleğimin kısaltması olarak her gün ismimin önüne yazıyorum. Tara Jaff’ın sesinden Av’ı dinliyoruz, Kürt şair Feqiye Teyran’ın suya sorduğu soruları tekrarlıyoruz; “Ey su, Ey su / Sen de mi aşıksın, dertlisin? / Dalgaları etrafa savurur / Durmaksızın akar, mutsuz musun?4. Suyun yanıtını beklemeden uzaklaşıyoruz. Karlar eriyor, kaçıyoruz. Can çekiyor, harp’e sarılıyoruz.
Tembur kalbi arındırıyor. Öyle ya sizi sürüklediği yolda, yağmur yağıyor, bir hana sığınıp sakiyle şarap üzerine konuşuyorsunuz. Tembur ile Harp’in gazeli çalıyor arka fonda. Yazı yazıyorum, evdeyim. Şarap için susuzluk çekiyorum, biraz da ruhsal mevzularım var. Dışarı çıkacağım, yağmur yağıyor. Yaylalar yeşillenmiş…
-Nereye bakıyorsun
-Yollara
-Yollar, dağlar, yaylalar nasıl.
-Yağmur yağıyor.
-Evde ne yapıyorsun ?
- Suya sorular soruyorum.
- Sonrası ?
-Karlar eriyor.
-Albümü dinlemeye mi başladın
-Evet, TînuySerab5 çalıyor
- Yani ?
- Evden kaçıyoruz.
1 Re, Kurmanci’de yol anlamına geliyor
2 http://politi kart1.blogspot.com.tr/2012/01/kadim-tnlarn-saz-tembur-dersim-oremar.html
3 Baran bari,Kurmanci’de yağmur yağıyor anlamına geliyor
4Feqiye Teyran’ın “Ey av û av”şiirinden bir dörtlük.
5Soranice’deŞarap için Susuzluk anlamına geliyor.
Evrensel'i Takip Et