‘Hain’ ve kutsal dağın yanışı
Cudi neden havan toplarının hedefi yapıldıysa, aslında o nedenle de söndürülmesi için havadan devlet tarafından özel bir çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulmamıştı. Cudi, havadan sulanacak değil, bombalanacak bir dağdı devlete göre. (Fotoğraf: DİHA)
Fatih POLAT
‘#CudideDoğaKatliamıVar’
Bu hashtagi çarşamba akşamı Twitter’da art arda yapılan paylaşımlarda gördüm. Ormanlar bu ülkede batıda rant için, gerilla faaliyetinin etkin olduğu bölgelerde de devlet politikasına bağlı olarak yakılır.
Kürt sorununda yeniden sertleşme sürecinin içine doğru giriyor olmamız nedeniyle bu yangının devlet tarafından çıkarılmış olması şaşırtıcı değildi. Ancak bir tweetin şöyle bir bakılıp, 3 saniye içinde ‘rt’ yapılarak paylaşıldığı bir ortamda, insan mesleki bir titizlikle önce ne olduğunu anlama ihtiyacı duyuyor.
İnternetten Silopi Belediyesinin sitesine girdim ve iletişim bölümünde yazan telefonu aradım. Karşıma çıkan kişiye gazeteci olduğumu ve Cudi’deki yangınla ilgili haber yapmak için aradığımı belirtince, aşama aşama bir iki telefondan sonra Silopi İtfaiyesi Müdürü Mahmut Olgun’a, ardından da Silopi Belediyesi Eş Başkanı Seyfettin Aydemir’e ulaştım.
HAVADAN SULANACAK DEĞİL BOMBALANACAK DAĞ
Her ikisi de, yangının belediyenin imkanları ile söndürülememesi nedeniyle endişeliydi. Yangın, ilk iki günde sarp ve karadan itfaiye araçları ile ulaşılıp söndürülemeyecek noktalara yayılmıştı. Her ikisi de, devletin helikopterlerle havadan müdahale etmesi gerektiğine dikkat çekiyorlardı. Ama bu yapılmıyordu. Bu şikayetler basına yansıdıktan sonra da devlet helikopterlerle müdahale etmedi.
Nedenini Cudi’yi bilenler bilir. Silopi Belediyesi Eş Başkanı Seyfettin Aydemir de, köylülerin, yangının askerlerin havan topu atışlarının hemen sonrasında başladığını söylediğini aktarmıştı. Evet Cudi neden havan toplarının hedefi yapıldıysa, aslında o nedenle de söndürülmesi için havadan devlet tarafından özel bir çalışma yapılmasına ihtiyaç duyulmamıştı. Cudi, havadan sulanacak değil, bombalanacak bir dağdı devlete göre.
HEM ‘HAİN’, HEM KUTSAL
Yine bilenler bilir. Cudi, ülke sınırları içinde gerillaya ev sahipliği yapan, onu saklayan ve gerilla mücadelesi tarihinde de simgesel değeri olan bir dağdır. Hem evdir, hem yardır, hem arkadaştır. Kandil’de röportaj yaptığım gerillalardan birinin kod adının Cudi olmasına bu nedenle hiç şaşırmamıştım. Cudi dağı onun yoldaşıydı.
Cudi, İslami inanışlara göre de kutsal bir dağdır. Örneğin, bu konuda ‘Wikipedia’ bize şu bilgileri veriyor: “İslamî inanışlara göre, Tufan’dan sonra Nuh’un Gemisi bu dağın üzerine oturmuştur. Sözü geçen geminin Ağrı’da bulunduğu konusunda söylentiler vardır. Austen Henry Layard ve L. King, bu dağın dolaylarında çivi yazısıyla hazırlanmış Asur yazıtlarına rastladılar. Kur’an’da geminin Cudi dağına oturduğu söylenmektedir. Hud Sûresi’nde “Ey yeryüzü! Yut suyunu. Ey gök! Tut suyunu” denildi. Su çekildi, iş bitirildi. Gemi de Cûdî’ye oturdu ve ‘Zalimler topluluğu Allah’ın rahmetinden uzak olsun” denildi, şeklinde anlatılır.
Kur’an tefsirlerinde Cudi’nin Musul’a yakın bir yerde olduğundan bahsedilir. Bahsedilen dağ, bugün Silopi sınırları içinde bulunan dağ, günümüzde Türkiye Cumhuriyeti’nin Şırnak ili sınırları içine düşmektedir.”
AĞAÇLAR YANDI, HAYVANLAR KAÇIŞTI
Bu yazıyı yazarken Silopi Belediye Eş Başkanı Seyfettin Aydemir’i yeniden aradım ve Cudi’ye dair yeni sorular sordum. Cudi’nin Cizre’den başladığını ve Irak sınırına kadar devam ettiğini belirten Aydemir, “Cudi, Şırnak’tan, Silopi ve Cizre’den net olarak görülür. Çok büyük bir dağdır. Çatışma dönemlerinde de çok yoğun çatışmaların yaşandığı bir dağdır” dedi.
Aydemir’e, Cudi’deki yangında Asuri köyü Herbul’da kül olan 5 bine yakın meyve ağacı ile birlikte, başka canlılara dair bilgilerin olup olmadığını da sordum. Yabani tavşan, keçi, tilki, yılan gibi bir sürü canlının yangının olduğu bölgeden kaçarken görüldüğünü anlattı. Dışarıdan ve uzaktan bakanlar açısından da ormanların yoğun olduğu bir dağın yanışı kuşkusuz çok tirajiktir. Ama oradaki ağaçlar ve orada doğan, büyüyen ve yaşayan yabani hayvanlar için ise tahmin edilebileceği gibi tam bir cehennemdir.
Türkiye’de devletin zirvesinin Kürt sorununda yeniden askeri politikaları öne aldığı bir ortamda Cudi’nin canının bu kadar yakılması da şaşırtıcı olmuyor. Aralarına alarak tartakladıkları Roboskî’nin seçilmiş vekili Ferhat Encü’ye “Sen bizim değil, hainlerin vekilisin” diyenlerin, ‘hainleri’ sakladığına inandıkları Cudi’yi ateşe vermiş olmalarına neden şaşıralım ki! ‘Hainlere’ ev sahipliği yaptığı sabit görüldükten sonra o dağın inandıkları dinin kitabında kutsal sayılması bile teferruattır.