En iyi dostum Küçük Prens
Büyük ihtimalle liseli arkadaşımız damisafirimize dershanelerin ve okulların içine sıkışmış, sürekli test çözüp ‘rakip’ elemesi gereken öğrencilerin çizimini yapardı.
Dilan ORTAKCI
Gazi Anadolu Lisesi
Ankara
Küçük Prens… Birçoğumuzun çocukluk anılarının tozlu raflarında yer almış bir kitap… Antoine de Saint-Exupery’in naif diliyle bir çocuğun gözünden yetişkinlerin yaşamını, toplumsal kuralları, masum duyguları anlatan okudukça okunası bir eser. Küçük Prens’i her elime aldığımda içindeki cümlelerin daha farklı anlamlarını keşfediyorum. Birçok makalede ‘yetişkinlere eleştiri’ olarak geçen bu kitabı bitirdiğimde ben de herkes gibi Küçük Prens ile bir gün yolumun kesişmesini hayal ediyorum. Gelin hep birlikte Küçük Prens’le tanışalım.
KÜÇÜK PRENS TÜRKİYE’DE OLSA
Kitapta bahsedildiği gibi kahramanımızla çölde değil, Türkiye’nin herhangi bir yerinde karşılaşmış olalım. Büyük ihtimalle ilk karşılaşmamızda bizi merakla süzecek ve samimi sorularıyla tanımaya çalışacaktır. Hele de Küçük Prens’in karşısında liseli bir genç varsa muhabbet daha da koyulaşacaktır. Çünkü Küçük Prens tanıştığı kişilerin derdini paylaşmayı seven bir karakterdir ve gün geçtikçe gerici eğitim politikalarıyla kıskaca alınmış, sınav stresiyle boğuşan bir genci gördüğünde de konuşulacak konular artacaktır. Kitabın başında Küçük Prens’in karşılaştığı pilot yeni dostuna çocukken çizdiği ‘boa yılanının içinde sindirilmeyi bekleyen fili’ gösteriyordu. Büyük ihtimalle liseli arkadaşımız da misafirimize dershanelerin ve okulların içine sıkışmış, sürekli test çözüp ‘rakip’ elemesi gereken öğrencilerin çizimini yapardı. Bu çizimden sonra ev sahibi arkadaşımız ona temel lise mevzusundan bahsederdi. Cemaat ve AKP’nin koltuk kavgasından şekillenerek dershanelerin kapatılması olarak karşımıza çıkan bu durumun doğrudan liseli gençlerin geleceğini etkilediğini anlatırdı. Gün geçtikçe eğitimin paralı hale geldiğini ve emekçi çocuklarını kapı dışarı ettiğini söylerdi. Ayrıca bu temel liselerin meslek liselerindeki öğrencilere eğitim hakkı tanımadığını anlatırdı. Küçük Prens de duyduklarına şaşırırdı ama en çok gençlerin ne düşündüğünü önemsemeden, gençlere sormadan öğrencilerin hayatına dair söz söyleyenlere sinirlenirdi.
UMUT DOLU GÜNLER BİZİ BEKLEMEKTE
Sohbetin koyulaşmasının ardından son dakika haberi olarak dershanelerin AYM kararıyla kapatılmadığını öğrenirlerdi. Bu durumda ne yapacağını şaşıran liseli arkadaşımız sevinsin mi üzülsün mü bilemezdi. Belki ateş pahasına ücreti olan temel liselere gitmeyebilirdi ama yine dershanelere mecbur bırakılmıştı. Ama Küçük Prens de biliyordu ki mesele dershanelerin açılıp kapanması değil mesele okullarda nitelikli, eşit ve bilimsel bir eğitim alabilmekti. Küçük Prens merak edip sınav sistemini sorardı yeni arkadaşına. Bu durumdan pek muzdarip liseli arkadaşımız da anlatırdı ona yıllarca verilen emeğin birkaç saate sığdırılmasını. Bir de buna karşın yapılan sınavların ya sorularında ya sonuçlarının açıklanmasında ya da yerleştirmelerde her sene hata yapıldığını söylerdi. En son TEOG sınavının sonuçlarını yanlış hesaplayan bakanlığın acemiliğini anlatırdı.
Sohbetin ardından ayrılma vakti gelirdi. Belki konuşmalarda umutsuz bir tablo çizilmiş gibi gelebilir. Ama tam tersi umut dolu günler bizi beklemektedir. Kitapta geçen ”Koyun gülü yedi mi?” sorusunun cevabını belki tam veremeyebiliriz ama liseli arkadaşımızın anlattığı ve hepimizin aşina olduğu bu sorunların üstesinden gelmek için mücadele etmenin gerekliliğini net bir şekilde söyleyebiliriz. Bu konuda da misafirimizin mücadeleci ruhu da örnek olacaktır…