1998'den 2015'e bir çağrı: haydi kampa!
Türkiye gençliği ilk kez uluslararası gençlik kampını yapacaktı! Bütün üniversitelerin her türden öğrenci örgütüne, lise birliklerine, mahalle derneklerine, spor kulüplerine çağrı yapıldı. Kampın sadece katılımcıları değil düzenleyicileri de olmaları istendi. Toplantılarda kamp projesi anlatıldı tartışıldı, atölyeler, gece etkinlikleri, her şey buralarda tartışıldı, kararlar alındı.
Öznur OĞUZ(*)
90lı yılların sonu.. Gençlik hareketi dar bir alanda sıkışmış. Gençlik yığınları arayış içinde. Üniversiteler, konsey örgütlenmesine uyum sağlamaya çalışıyor. Kol, kulüp, topluluk örgütleri aktif siyasi mücadele yürütmek isteyenlerin mekanları olmuş. Liseliler, öğrenci birlikleri deneyimlerinin çok başındalar; birlikler hızla yayılıyor. İşçi gençlik örgütsüz ancak sanayi sitelerindeki huzursuzluklar, acil taleplere dönüştüğünde genç işçiler hızla mücadelenin önüne atılıyorlar. Mahallelerde işçi işsiz gençler uyuşturucu çetelerinin hedefi durumunda. Yerel yönetimler gençler için sportif, kültürel etkinlikler için yatırımlar yapmıyorlar.
KAPİTALİZMİN HEDEFİ
Devrimci gençlerin güçleri oranında yaptığı spor turnuvaları, kardeşlik karşılaşmaları yüzlerce genci birleştiriyor her yerde. Bu birleşmeler ‘nasıl yaşamak istiyoruz, nasıl bir dünya istiyoruz, taleplerimiz neler’ sorularının tartışılmasına yol açıyor en çok. Öğrenci ve emekçi gençlik yığınlarının enerjisi yok ediliyor. Elbette kapitalizmin hedefiydi bu; düşünmeden, sorgulamadan kabul eden, itaat eden, inisiyatifsiz gençlik yığınlarını yönetmek. Üniversite ve lise kurumlarında disiplin yönetmelikleri baskıyı artırıyor, ağır çalışma koşulları hırpalıyor, işsizlik bunalıma sürüklüyordu.
EMEK GENÇLİĞİ İLE BİR İLKE ADIM ATILDI
Emek Gençliği işte bütün bu sorunların içinde tartışarak aldı bir gençlik kampı düzenleme kararını. Elbette Emek Gençliği’nin temsilcilerinin katıldığı uluslararası gençlik kampları deneyimleri vardı. Ancak Türkiye’de bir ilk olacaktı. Mücadele dinamikleri farklıydı ancak talepler ortaktı dünya gençleriyle: Barış, kardeşlik, iş, eğitim, gelecek! Fransa, Latin Amerika ülkeleri, İngiltere, Almanya’da gençlik muhalefeti gelişiyordu. Sokaklar gençliğin talepleriyle yankılanıyordu. Bir araya gelmenin tam zamanıydı. Geriye kampı yapacak özgüven gerekiyordu, Emek Gençliği bu özgüvene sahipti hatta daha da ötesi de vardı: Türkiye gençliği ilk kez uluslararası gençlik kampını yapacaktı! Bütün üniversitelerin her türden öğrenci örgütüne, lise birliklerine, mahalle derneklerine, spor kulüplerine çağrı yapıldı. Kampın sadece katılımcıları değil düzenleyicileri de olmaları istendi. Toplantılarda kamp projesi anlatıldı tartışıldı, atölyeler, gece etkinlikleri, her şey buralarda tartışıldı, kararlar alındı. Liste uzamaya başlamıştı. Kamp yerini bulmak en önemli sorundu. Deniz kenarı olması çok önemliydi çünkü ilk kez yaz tatili yapma olanağı bulacak genç çok olacaktı. Alternatif bir deniz tatili yapmak da ihtiyaçtı.
İŞÇİ SINIFININ MÜCADELESİ BİZİM DE MÜCADELEMİZDİR
İşte bu arayış içerisinde görüşülen Bergama Belediyesi Başkanı’nı Sefa Taşkın’ın yaklaşımı çok önemli oldu. Bergama bir süredir siyanürle altın arama yöntemiyle talana açılmış bir alandı ve köylüler topraklarını, doğayı savunmak için ayaktaydılar. Emek Gençliği diğer özgüvenli kararını işte burada aldı: Doğayı savunma mücadelesi kapitalizme karşı mücadele demekti ve nasıl bir dünya istediklerini tartışacak gençler ile aynı mücadeleyi yürüten yiğit Bergama köylülerinin buluşması da işte bu kamp aracılığıyla olmalıydı. Ve bunu ancak Emek Gençliği başarabilirdi. Dünya gençliği de kendi gündemlerini taşıyacaktı elbette, deneyimler paylaşılacak, beraber mücadele kararları alınacaktı.
Yine aynı dönemde İngiltere Liverpool Limanı işçileri etkili bir grev süreci yaşıyorlardı. Bu grevi tüm dünyaya duyuran da Liverpool Futbol Klubü oyuncuları olmuştu. Rudi Fowler ve Steve Macmannaman, We Support Dock Workers ( Liman işçilerini destekliyoruz) pankartını açtığında direniş de uluslararası nitelik kazanacaktı. Emek Gençliği, İngiltere’den davet ettiği konuklarına bir davetiye daha göndermişti: “Macmannaman ve Fowler’ın aramızda olması dünya gençliğine umut verecektir! İşçi sınıfının mücadelesi bizim de mücadelemizdir!”
BU MÜCADELEYE DESTEK VERENLER...
Akşam etkinlikleri için hazırlanan programa katılması istenen sanatçı, müzik grupları ve tiyatrocu ve dansçılar artık gençlik kampına gelmenin uluslararası dayanışmaya ve doğa talanına dur demek için kapitalizme karşı mücadele olduğunu bilerek destekliyor ve katılacaklarını bildiriyorlardı. Kampın dayandığı bu siyasal-politik temeller, kampın katılımını, örgütlenmesini, içeriğini de belirledi. Binlerce genç kayıt oluyordu. Çok fazla ihtiyaç vardı. Sendikalar ve kitle örgütlerinin dışında ilk kez yerel yönetimlere, devlet kurumlarına, bakanlıklara destek vermeleri için gidiliyordu, evet bu da bir özgüvendi. Destek vermek zorundaydılar. Çadırlar, kimi etkinliklerin mali finansmanını karşılayan da oldu reddeden de.
Ancak Emek Gençliği bu tutumuyla sonraki yıllar için gençliğe bir gelenek de bıraktı. Halkın vergileri halkın çocuklarına verilmeli!
HER ŞEYİN EN GENÇ HALİ BERGAMA’DAYDI
Gençlik tarihi ve kültürel değerlere sahip çıkacak bilince sahipti. Bu bilinç ve özenle gençler her gece Asklepion Antik Amfitiyatrosu’nun kapılarını araladı, müthiş akustiğiyle duyurdu sesini. Kamp, ilk gününden sonuna kadar tam bir inisiyatif, özgüven süreci olarak yaşandı. Kararları gençler aldı, hatalarıyla yüzleşmeyi öğrendi, yönetebilme becerisini deneyimledi, sorumluluk üstlendi, sorunları çözmeyi öğrendi. Elbette eksikleri vardı, doğaldı. Tatil, boş zaman, dinlenme kavramlarını da eğitim alanlarındaki, işyerlerindeki sorunlarını da tartıştı. Her gününü, ekmeğini, yemeğini mücadeleci Bergama köylüleriyle paylaştı; onların lokmasına (meşhur bir İzmir tatlısı), suyuna ortak oldu. Binlerce gencin, belediye başkanlarının ve köylülerin katılımıyla toplantılar yapıldı. Bölgede direnişte olan belediye işçileri de geldi, taşıma işçileri de. İşçi sınıfının, emekçilerin mücadele halindeki kesimleri gençlikle buluştu.
BİR İLKTEN GELENEĞE
98 Bergama Dünya Gençliği Buluşması bütün bunlardan dolayı bir ilkti, bir gelenek yarattı. Gençlik kendi yeteneklerinin, enerjisinin, yapabileceklerinin farkına vardı. Mücadele etmeden kazanılamayacağını yaşayarak gördü. İşçisiyle, köylüsüyle aslında zaten Kapitalizme karşı mücadele eden kesimlerle yüzleşti. En gelişmiş kapitalist ülke gençliğinin de eğitim, iş, güvenli gelecek taleplerinin kendisininkiyle aynı olmasının bir çelişki olmadığına ikna oldu. Kampa katılan tüm gençler elbette farklı düzeylerde ancak geleceği kurma mücadelesinde gençliğin rolünü anlayarak döndüler memleketlerine. Türkiye gençliğinin buna ihtiyacı vardı.Kampın düzenlenmesinde sorumluluk üstlenen o gençlerin bir bölümü akademide bilim için mücadele veriyor, kimi gazeteci oldu, kimi televizyoncu, kimi başka mesleklerde, kimi Emek Partisi’nde çeşitli düzeylerde çalışıyor, biri de bu yazıyı yazdı. Ancak çok iyi biliyoruz ki, hepsi de sonraki yıllarda yapılan kampları heyecanla izliyor, haberlerini takip ediyorlar, etraflarındaki gençlere kampları tanıtıyorlar. O halde biz de böyle bitirelim: Haydi kampa!
(*) 1998 Uluslararası Gençlik Yaz Kampı Kamp Komite Üyesi