Devrimci öğretmen, bilinçli aydın, Mehmet Emin Özdemir
Gülsüm CENGİZ
Mehmet Emin Özdemir’i öğretmenliğimin üçüncü yılında, 1968’de Balıkesir Merkez Balıklı Köyü’ne atandığımda tanıdım. Kepsut yolu üzerindeki Balıklı, merkeze yakın olduğu için, lojmanda kalan okul müdürünün dışında hepimiz kentte yaşıyorduk. Kiraladığımız minibüs her sabah bizi köye götürür, akşam ders bitince de kente bırakırdı. Okulda, müdürün dışında 5 öğretmendik. Sabah başlayan paylaşımlarımız okulda ve akşam dönüşlerinde sürerdi. Zaman içinde, M. Emin Özdemir ve Şahin Oğuz’un TÖS’ün etkin üyeleri olduğunu öğrendim. Bir süre sonra, M. Emin Özdemir okul müdürü oldu. Ama tutumu, davranışları değişmedi. Kendisi TÖS üyesi olduğu halde farklı düşünceden öğretmenlerle ilişkisinde nesnel davrandı. Çok iyi bir yöneticiydi. Hiç ummadığım bir anda onun desteğini gördüm ve belki de yaşamımda ilk kez dayanışmanın gücünü duyumsadım. Kürse Köyü’ndeki öğretmenlik ve okul müdürlüğüm sırasında; “Penceredeki çiçek saksıları fazlaydı,” gibi nedenlerle stajyerliğimi kaldırmayan müfettiş, Balıklı Köyü’nde de bulmuştu beni. O yılın sonunda M. Emin Özdemir’den bana yetersiz rapor vermesini istediğini, M. Emin Özdemir’in bu emre uymadığını, dahası Şahin Oğuz ile ikisinin, kentte müfettişi bulup ona benimle uğraşmaktan vazgeçmesini söylediklerini çok sonra öğrendim. M. Emin Özdemir’in sakin görünüşüne karşın disiplinli, kararlı ve sağlam kişiliğini zaman içinde tanıdım.
1968 hareketinin ülkemizdeki etkisinin derinden duyumsandığı o günlerde, öğretmen odasında, ülke sorunları üzerine yapılan tartışmalar sırasında, M. Emin Özdemir’in farklı tutumu dikkatimi çekti. Konuşmaları sabırla dinler, söz aldığında söylemek istediklerini sakin bir tavırla anlatırdı; öfkelenmeden, kendi doğrusunu dayatmadan; soru sorarak, karşısındakinin düşünüp sorgulamasına fırsat vererek; öğrenmenin, düşünsel açıdan özgürleşmenin aracı olarak gördüğü kitapları önererek. Kitap okumayı sevdiğimi görünce, bana da Cengiz Aytmatov’un İlköğretmen adlı kitabını vermesi rastlantısal değildi. Kitabı okuduktan sonra üzerine konuşurken, bendeki değişimin ayrımına varınca yaşadığı sevinci unutamam. Onun yapıcı tutumu, benim üzerimde olumlu sonuç vermişti. Kim bilir daha kaç öğretmen arkadaşının, öğrencisinin ya da emekçinin değişip dönüşmesine yardımcı olmuştu. Onun yol gösterici ve birleştirici tutumu nedeniyle, paylaşımın güzelliğini de yaşadık; sefertaslarımızdaki yemeklerimizi paylaşırken, öğretmen odasındaki sobanın üzerinde demlenen çayı yudumlarken, karlı bir kış günü, bizi okula götürecek minibüsün gelmemesi üzerine tuttuğumuz faytonla okula giderken...
Bilinçli bir aydın, devrimci bir öğretmen, güvenilir bir dost, paylaşımcı bir arkadaş olan Mehmet Emin Özdemir; görevine bağlı, sorumluluk sahibi bir öğretmen olarak da örnek oldu bana... Bu tutumunda, bağlandığı dünya görüşünün ve paylaşımcı kişiliğinin yanı sıra aldığı eğitimin de etkisi olduğunu düşünüyorum. 1929 yılında Dursunbey Sarnıç’ta doğan Mehmet Emin Özdemir; adını ilk kez ondan duyduğum, “Yaparak yaşayarak öğrenme” ilkesine dayanan köy enstitülerinde eğitim görmüştü. 1950’de Savaştepe Köy Enstitüsü’nden mezun olduktan sonra toplumsal bilinç, görev ve sorumluluk duygusuyla çalıştı gittiği her yerde. Çocuklarla yaptığı koro ve folklor çalışması, ulusal bayramlarda sergilenen gösterilerde onlara mandoliniyle eşlik etmesi, Balıklı’dayken tanık olduğum etkinliklerden biriydi yalnızca.
M. Emin Özdemir, Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği Balıkesir Şubesi’nin hazırladığı Savaştepe Köy Enstitülü Yıllar adlı kitaptaki yazısında şöyle anlatmış enstitülerdeki yaşamı: “Müzik derslerinde ve dinlence saatlerinde mandolin çalmayı öğrenirken, birbirimize hep yardımcı olurduk.”, “Kültür derslerinde birlikte olduğumuz gibi tarım ve sanat derslerinde de yan yana, el ve işbirliği içinde çalışırdık. Zaten enstitü deyince imece, imece deyince de enstitü akla gelirdi. Bazen bir hafta atölyede, bazen Çomaklı’da çiftlikte, ortak proje etrafnda kafa yorar birbirimize güç verirdik./.../Kolektif bir çalışma içindeydik.”, “Köy Enstitüleri yurdumuzun 21 yerinde doğan birer güneşti. Buralardan mezun olanlar da Laik Demokratik Cumhuriyet’in Anadolu’yu aydınlatan ve hiç sönmeyen birer yıldızı, örgütlenmenin de öncüleriydiler...”
M. Emin Özdemir, örgütlenmenin öncüsü olma sorumluluğunu hep taşıdı. Öğretmenlikten emekli olmasına karşın mücadeleden emekli olmadı. 12 Mart döneminde kapatılan TÖS’ten sonra kurulan TÖB-DER’in; 12 Eylül darbesiyle o da kapatılınca EĞİT-DER’in kurucusu ve etkin üyesi oldu. YKKED’nin Balıkesir’deki çalışmalarına katıldı; şube başkanı olan kızı Mualla Orman ile mücadeleyi paylaşmanın sevincini yaşadı.
Balıklı Köyü’ndeki üç yıllık öğretmenliğim sırasında geçirdiğim değişim dönüşümün sonrasında, okuldaki iş arkadaşlığımız, düşünce ve mücadele arkadaşlığına evrildi. 12 Mart’tan sonra gözaltına alınıp işkence edilen arkadaşlarımız için kaygıyı paylaştığımız; 68 kuşağının önderlerinin art arda öldürülmesinin, Denizlerin idamının acısını yürekten duyumsadığımız; ülkenin demokratikleşmesi için meslek örgütlerimizde buluştuğumuz bir mücadele arkadaşlığı... TÖB-DER İstanbul Şubesi yöneticisi olarak Balıkesir’deki toplantıya katıldığımda evinde konuk etti beni eşiyle birlikte. 1993’te Kemal Özer ve ben, Susurluk Belediyesinin düzenlediği festivalin şair konuklarıydık; Balıkesir EĞİT-DER Şubesini ziyaret edip görüştük M. Emin öğretmenimle... Görüşmediğimiz zamanlarda da, kızının çalışmalarını uzaktan izleyen, başarısıyla gönenen bir baba ilgisini hep duyumsadım. Onunla yıllar sonra, YKKED Balıkesir Şubesi tarafından 18-19 Mayıs 2013’te Balıkesir Küçükkuyu’da gerçekleştirilen “Büyük Buluşma”da görüştük. Daha bir gün önce ayrılmışız gibi sıcak ve içten, etkinlik konuşmamı dikkatle dinleyen Mehmet Emin Özdemir hiç şaşırtmadı beni. Oradan ayrılırken son görüşmemiz olacağını bilmiyordum. Şimdi, yaşamımda acıların ve hüznün günü olan 2 Temmuz’a, M. Emin Özdemir öğretmenin yaşamdan gidişi de eklendi. Işıklı bir yaşam süren ve ışığını çevresindekilere cömertçe dağıtan dost, devrimci, arkadaş M. Emin Özdemir öğretmenin anısını saygıyla selamlıyorum...
Evrensel'i Takip Et