Diplomalı işsizler ülkesine doğru
Gül yüzlü gençlere... Üniversite mezunlarının işsizlik sorununu ele alacağımız bu dosyanın hazırlıklarını sürdürdüğümüz sırada, pırıl pırıl gençlerimizi kaybettik. TIR’larla silah gönderenlerin tırmandırdığı bir savaşın yaralarını oyuncaklarla sarmak, en çok da çocukları sevindirmek için yola düşen gençlerimizi... Çoğu üniversite öğrencisiydi. Mezun olduklarında işsizlik sorunuyla onlar da muhtemelen karşılaşacaklardı. Keşke yaşasalardı, keşke karşılaşsalardı. Hiç şüphe yok, “herkes için güvenceli istihdam mücadelesi”nde en ön saflarda yer alacaklardı. O sımsıcak gülümsediği fotoğrafıyla hafızalarımıza kazanan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi 2. sınıf öğrencisi olan Hatice Ezgi Sadet, sanat tarihi bölümünü kazandığında, “İşsiz olacağım ben. Mutluyum” diye not düşmüştü. Radikal’den Hakkı Özdal’ın deyişiyle, “Barbarlık, işsiz kalmasına bile izin vermeyecekti”… Bu naçizane çalışmayı, izninizle, gül yüzlü gençlerin anısına ithaf ediyorum… Hazırlayan: Onur Bakır

Türkiye’de nüfusun ve dolayısıyla istihdam içindeki nüfusun eğitim göstergeleri giderek iyileşiyor. 25 yıl önce Türkiye’de 15 yaş üstü nüfusun yüzde 3’ü üniversite mezunu iken bugün bu oran yüzde 13 (üniversite mezunu derken, yükseköğretim mezunu herkesi -2 yıllık, 4 yıllık, lisans üstü, açıköğretim- kastediyoruz). Üniversite mezunlarının çalışma yaşamına katılımı daha yüksek olduğu için, istihdam içindeki payları, nüfus içindeki paylarından çok daha yüksek. 1990 yılında Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 11’i üniversite mezunuydu. Bugün bu oran yüzde 26’yı bulmuş durumda. Yani istihdam içindeki her dört kişiden biri üniversite mezunu...
Bu tablonun oluşmasında özellikle de son yıllarda üniversite ve üniversite öğrencisi sayısının artması etkili oldu. Türkiye’de 2005 yılında 80 üniversite ve 2 milyonun biraz üzerinde üniversite öğrencisi vardı. 2014 yılında üniversite sayısı 193’e ulaşırken, öğrenci sayısı 6 milyonu geçti. Üniversite sayısındaki bu sağlıksız artış ayrı bir tartışma konusu… Ancak şurası açık ki önümüzdeki yıllarda, üniversite mezunlarının hem nüfus hem işgücü içindeki payı artmaya devam edecek…
Türkiye genelinde işgücüne (çalışma yaşamına) katılım oranı 2014 yılı itibariyle yüzde 55,1. Üniversite mezunlarında ise bu oran yüzde 81,4! Dolayısıyla üniversite mezuniyeti ile işgücüne katılım arasında çok sıkı bağlar var. Üniversite mezunu kadın ve erkeklerin çalışma eğilimi çok daha yüksek. O halde iki önemli soru gündeme geliyor: Üniversite mezunları, bugün yeterince istihdam edilebiliyor mu? Sayıları her geçen gün artan ve çalışma yaşamına girmeye son derece istekli olan üniversite mezunlarına yeterli istihdam olanakları gelecekte sağlanabilecek mi?
Birinci sorunun yanıtını bugün, ikinci sorunun yanıtını yarın vermeye çalışacağız…
ÜNİVERSİTE İŞSİZLİĞE ÇARE Mİ?
“Üniversite okursan iş bulursun, işsiz kalmazsın!” Bu denklem aslında 25 yıl önce geçerliydi. 1990 yılında ortaokul mezunlarında işsizlik oranı yüzde 12,2, genel lise mezunlarında işsizlik oranı yüzde 18,2 iken, üniversite mezunlarının işsizlik oranı yüzde 6,9’du. Üniversite mezunlarının işsizlik oranı, ülke ortalamasının altındaydı. Ortaokul, lise veya meslek okulu mezunlarına göre üniversite mezunları işsizlik sorununu daha az yaşıyordu.
Bugüne gelindiğinde tablo değişti. Üniversite mezunlarında işsizlik oranı 2014 yılı itibariyle yüzde 10,6 ve ülke ortalamasının (yüzde 10,1) üzerinde. Son 25 yılda ortaokul ve lise mezunlarının işsizlik oranı düşerken, üniversite mezunlarının işsizlik oranı yüzde 50’lik bir artış gösterdi (yüzde 6,9’dan 10,6’ya). Üniversite mezunları, işsizlik sorunu bakımından ortaokul, lise ve meslek okulu mezunlarıyla eşitlendi.
İşsizlik, üniversite mezunları için daha önceleri istisnai ve geçici bir durumken bugün üniversite mezunlarının gündelik hayatının bir parçası… Üniversite eğitimi aldığında istihdam edileceğini, işsiz kalmayacağını varsayan yüz binlerce üniversite mezununun “boşuna mı okuduk” sorusunu her geçen gün daha fazla dillendirmesi tesadüfi değil…
MAKAS GİDEREK AÇILIYOR…
En genel hatlarıyla ifade etmek gerekirse, bu değişimin temel nedeni şu: Üniversite mezunlarının işgücüne katılım eğilimi çok daha yüksek, üniversite mezunu sayısı ve oranı hızla artıyor ancak yeterli sayıda istihdam olanağı sağlanmıyor. Diğer eğitim düzeylerinde uzun süre iş bulamayanlar umudunu kaybedip işgücünden çekilirken, “boşuna mı okuduk” diyen üniversite mezunları iş aramakta ısrar ediyor. Özetle üniversite mezunu işgücü arzı, üniversite mezunu işgücü talebinin üstünde ve aradaki makas giderek açılıyor. Türkiye’de 1980 darbesinden bu yana şiddetli biçimde uygulanan yeni-liberal politikalar ve benimsenen “kalkınma” modeli, eğitim düzeyi yüksek işgücüne yeterli istihdam olanakları yaratmıyor. Üniversite okumak, işsizlik sorununa merhem olmuyor!
Bugün resmi verilere göre her 10 üniversite mezunundan biri işsiz. Halihazırda 600 binden fazla üniversite mezunu işsiz var. Son 10 yılda üniversite öğrencisi sayısının 2 milyondan 6 milyona çıktığı Türkiye, “diplomalı işsizler ülkesi” olmak yolunda emin adımlarla ilerliyor…
GENİŞ TANIMLI ÜNİVERSİTELİ İŞSİZLİĞİ: YÜZDE 15
İşsizlik verilerini hazırlayan Türkiye İstatistik Kurumu, son 3 ayda en az bir kere iş arama kanallarından birini kullanmış ve 15 gün içinde işbaşı yapmaya hazır olanları, “işsiz” kabul ediyor. Dolayısıyla, iş bulma ümidi kalmadığı için artık iş aramayanlar (ümitsiz işsizler) ile çeşitli nedenlerle iş aramayıp 15 gün içinde çalışmaya hazır olanlar işsiz sayılmıyor. Bu anlamda TÜİK’in işsizliğini “dar tanımlı işsizlik” olarak değerlendirebiliriz. Bu iki grubu da dahil ettiğimizde yani “geniş tanımlı işsizliğe” baktığımızda, üniversite mezunlarının işsizlik oranının yüzde 15, üniversite mezunu işsiz sayısının ise 865 bin olduğunu görüyoruz. Üniversiteyi bitirdikten sonra KPSS ve kurum sınavlarına hazırlandığı için iş aramayan ve çalışmaya hazır olmayanları da dâhil edersek, diplomalı işsiz sayısı 1 milyonu fazlasıyla geçiyor.
KADINLARDA İŞSİZLİK ERKEKLERİN İKİ KATI
Türkiye’de kadınlar ve erkeklerin işgücüne katılımı arasında adeta bir uçurum var. Erkeklerin işgücüne katılım oranı yüzde 77,6 iken, kadınlarda bu oran yüzde 33,6. Ancak üniversite mezunları bakıldığında, kadınların işgücüne katılımı 2 katından fazlasına çıkıyor ve yüzde 72,6’ya ulaşıyor. Erkek üniversite mezunlarının işgücüne katılımı ise yüzde 88,3 düzeyinde. İşgücüne katılım bakımından kadın-erkek farkının en çok kapandığı grup, üniversite mezunları. İşgücüne katılımda fark kapanıyor belki ama bu sefer de işsizlik de kadınlar aleyhine artıyor! Üniversite mezunu erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7,7 iken kadınlarda bu oran tam iki katı: yüzde 15,5! Erkeklerde üniversite mezunlarının işsizlik oranı, genel erkek işsizliğinin altında. Ancak kadınlarda tam tersi. Sonuç olarak, üniversite okumak, erkeklerin işsizlik sorununu kısmen çözerken, kadınlarının işsizlik sorununu daha da artırıyor.
ÜÇ YENİ MEZUNDAN BİRİ İŞSİZ
Üniversite mezunları arasında işsizliğin en yoğun yaşandığı dönem mezuniyet sonrası. 25 yaşından küçük, bir başka deyişle yeni mezun erkeklerde işsizlik oranı yüzde 24, kadınlarda ise yüzde 34. Bin bir zahmetle üniversiteyi kazanan, bin bir zahmetle bitiren gençleri, ciddi ve ağır bir işsizlik sorunu bekliyor…
Yarın: Böyle giderse ne olacak?
Evrensel'i Takip Et