01 Ağustos 2015 13:26

‘Ben çözdüm, babam da çözecek’

Emek Yaz Kampı’na doğru yola çıktığımızda bir başka işçi kadına “Herkes artık daha cesaretli. Birlikteliğimiz bozulmadığı sürece biz o fabrikaya da gireriz, haklarımızı da alırız" diye özgüvenle anlatıyordu Serapool işçilerinden Ayşe. Direnişleriyle ilgili anlatacak çok şeyi vardı Ayşe’nin; kamp boyunca ekmeğimizi, denizimizi paylaşırken öğreniyoruz.

Paylaş

Pınar YAVUZ
Pendik Kadın Dayanışma Derneği

Emek Yaz Kampı’na doğru yola çıktığımızda bir başka işçi kadına “Herkes artık daha cesaretli. Birlikteliğimiz bozulmadığı sürece biz o fabrikaya da gireriz, haklarımızı da alırız" diye özgüvenle anlatıyordu Serapool işçilerinden Ayşe. Direnişleriyle ilgili anlatacak çok şeyi vardı Ayşe’nin; kamp boyunca ekmeğimizi, denizimizi paylaşırken öğreniyoruz. Fakat Ayşe'yi tanıyalım önce.

14'ÜNDE İŞÇİ, 22'SİNDE DİRENİŞÇİ
Ayşe 14 yaşındayken çalışmaya başlamış. “Kendimi bildim bileli çalışıyorum. Belki de o yüzden 22 yaşında olduğum halde, yaşıtlarımdan farklı hissediyorum. Sanki daha olgunum" diyor. 14 yaşında çalışmaya başlayınca, elbette okulu yarım kalmış. “Gidemedim, şimdi açık liseye yazıldım. Ama sınavlarına giremedim bir türlü. Birinde ev taşımaya denk geldi, diğerinde grev başladı. Grev heyecanıyla, telaşıyla gününü unutmuşum” diye anlatıyor. Şimdi 22 yaşında ve 3 yıldır Serapool Seramik Fabrikası’nda çalışıyor. Ayşe şöyle diyor, şakayla karışık: “Tam ailenin borçları bitti, kaç senedir ilk defa kendim için kazanacaktım paramı şimdi de direniş başladı. Ama olsun. Kazanınca çok iyi olacak."
Ayşe kalite kontrol fileleme bölümünde. Bir fırının başında, çıkan seramikleri seri bir biçimde kontrol ederek paketleme yapıyorlar. Oldukça sıcak olan fırınlarla yarışıyorlar adeta, su içmeye bile vakit bulamıyorlar. İş başındayken bir kadın sıcaktan bayılsa bile ona su dahi veremediklerini söylüyor Ayşe, çünkü fırın hiç durmuyor. İşi artırmak için fırın ayarlarını sürekli yüksek tutuyorlar. Çalıştığı bölüm aslında kas gücü isteyen, kadınların zorlandığı bir bölüm ama buradaki işçilerin hepsi kadın ve çoğu 40-45 yaşlarında.
Diğer bölümlerde de benzer işler yapılıyor, 40-45 kiloluk kasaları kaldırmak zorunda kalıyorlar. Zaten az olmayan iş yükünü patron ve ustaların baskıları daha da artırıyor. İşçi sayısını az tutup üretimi artırdıkları için daha çok yorulan işçilerin başına geçip sürekli “İyi çalışın, beğenmiyorsanız kapı orada!" diyorlar.

KADINLARIN TEPESİ ATTI
Ayşe çalıştığı 3 sene boyunca işin zorluğu ve baskılar yüzünden çıkmak istediğinde arkadaşları “Bundan daha iyi iş mi bulacaksın? 1000 TL alıyorsun, şükret!" diyormuş. Bütün fabrikaların koşullarının kendi fabrikalarından farklı olmadığını, daha iyi koşulda çalışmanın hayal olduğunu düşünüyorlarmış önceleri. Fakat şimdi daha insani koşullarda çalışabileceğini öğrenen ve hayallerini gerçekleştirmek için mücadele eden de o işçiler... Bu da sendikalaşmaya başladıktan sonra olmuş. Ayşe’ye sorduklarında sendikalı olmak isteyip istemediğini, sendikayla ilk defa karşılaştığı için önce babasına sormuş. Babası hiç düşünmeden sendikalı olması gerektiğini söylemiş, çünkü o da 1994 yılında deri sanayide çalışırken sendika için mücadele edip kazanan bir işçi. Bunun üzerine Ayşe de sendikaya üye olup diğer arkadaşlarının üye olması için uğraşmış. Oturup konuşmaya bile zamanları olmadığı için işyerinde işaretlerle birbirlerinin sendikalı olup olmadığını sormaya, lavabolarda konuşmaya başlamışlar. Bu süre içinde birçok kadın işçinin Pendik Kadın Dayanışma Derneği’nde bir araya gelip eğitim çalışmaları yürüttüklerini öğrenmiş. Ancak vardiyasından dolayı bu eğitim toplantılarına katılamamış.
İşçiler kendi aralarında sendikalaşmayı konuşurlarken “Bu işe girişiyorsun ama sen gidersin, arkanda kimseyi göremezsin” denilen bir kadın işçi, direnişe başladıkları gün yaşadıklarının bu güvensizliği kırdığını söylüyor. Patronun iki işçiyi işten atması ve birini de çocuğuyla tehdit etmesi kadınların tepesini attırmış. O kadın işçi, arkadaşları işten çıkarıldığında, patron gelip “Sendikalı olanlar kimler?” diye sorarsa herkesin sessiz kalmasını istemiş ve tüm işçileri direnişe çağırmış. Patron geldiğinde tüm işçiler o kadın işçinin ve çıkarılan arkadaşlarının yanında yer almış. O gün işçilerin neredeyse hepsi sendikaya üye olmuş ve direnişleri böylece başlamış.

TUTTUĞUMUZU KOPARIRIZ YANİ
Yaklaşık iki aydır süren direnişten çok şey öğrendiklerini belirtiyor Ayşe. Öncelikle direnenlerin televizyonlarda gösterildiği gibi olmadığını, kendileri gibi hak aradıklarını, haklı olduklarını anlamışlar. Daha önceki endişelerinin ve korkularının yok olduğunu, cesaretlerinin arttığını söylüyorlar. Ayşe, “Bu direnişte çoğumuz kadınız. Tüm zorlukları biz çekiyorduk çalışırken de, tuttuğumuzu koparırız yani. Slogan bile atarken bizim sesimiz daha gür çıkıyor” diye kadınların ne kadar güçlü olduğunu anlatıyor heyecanla. “Kimse inanmıyordu bizim direnişe geçeceğimize, bunlardan bir iş çıkmaz diyorlardı. Biz de gücümüzün farkında değildik. Ama artık farkındayız. O işyerine sendikamızla gireceğiz, bu birlikteliğimiz bozulmadığı sürece de her hakkımızı alacağız” diye devam ediyor.
Daha önce hep AKP’ye oy vermiş Ayşe, ama grev sırasında söz konusu işçi hakları olunca AKP’li belediye yöneticilerinin telefonlara bile çıkmadığını görmüş. AKP’nin, işçilerin haklarını değil, patronların haklarını koruduklarını söylüyor. “Mesela geçenlerde Suruç’ta katliam oldu. ‘Bu AKP’nin suçu’ dedim. Babam ‘Onlar da gitmeseymiş’ dedi. Ama ‘AKP’den bir kişi bile gelmezken yanımıza, televizyonların kötü gösterdiği o insanlar bizim yanımızdaydı’ dedim. Bizi de terörist ilan ediyorlar. Ama değiliz, hakkımızı arıyoruz sadece. Ben çözdüm tabii, babam da çözecek” diye hem gururla hem espriyle anlatıyor.

KADIN DAYANIŞMASI GÜÇLENDİ
Üç yıldır çalıştığı Serapool’de kendi bölümü dışında kimsenin adını bile bilmeyen Ayşe, direnişe çıktığında dayanışmanın ne demek olduğunu anlamış. Kadın derneğinin daha önce ne olduğunu, ne yaptığını hiç bilmiyormuş. Fakat şimdi kendisi gibi olan kadınlarla dayanışmak için elinden geleni yapacağını, baskı altında tek başına kalmanın iyi bir şey olmadığını söylüyor.
Direniş boyunca kadın işçilerin Pendik Kadın Dayanışma Derneği ile olan ilişkisi de güçlendi. Başta eve gelen misafir gibiyken, şimdi evin sahibi onlar. Etkinliklerin sadece katılımcısı değil bir parçası olmak için uğraşıyorlar. Derneğin üyesi olup çalışmalara daha aktif katılmaya başlayanlar oldu. Serapool’deki kadın işçiler sadece işyerinde değil evlerinde de sorunlar yaşıyor. Kadınların haklarını öğrenmeleri, o hakları alabilmeleri için bir araya gelerek “Ne yapmalı?” dedikleri bir yer olmaya başladı Pendik Kadın Dayanışma Derneği.
Pendik Kadın Dayanışma Derneği, 7 Ağustos Cuma günü Serapool’le Dayanışma Şöleni düzenliyor. Yer: Kavakpınar Mahallesi, Murat Düğün Salonu Saat: 19.30

ÖNCEKİ HABER

Sömürüye dur demek için adım atın

SONRAKİ HABER

CHP heyeti Diyarbakır’da

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa