Günlükleri yayımlanan Adalet Ağaoğlu: Bu sistemi lanetliyorum
Türkiye’nin siyasi ve toplumsal olarak önemli dönemlerine tanıklık eden Adalet Ağaoğlu, 86 yıllık hayatına iz bırakan bu yılları günlerinde yazdı.
Hakan GÜNGÖR
İstanbul
Yazar Adalet Ağaoğlu’nun günlükleri “Damla Damla Günler” tekrar yayınlandı. 1969-1976 ve 1977-1983 yıllarına dair iki cilt olarak raflarda yerini alan ve toplam 4 cildi bulacak olan günlükler Everest Yayınları tarafından basıldı.
Ağaoğlu, günlüklerinin, resmi tarihin egemen ideolojiye bağlı kayıtlarına karşı hakikatin sesi olduğunu söylüyor. Ağaoğlu’nun günlükleri içerdiği Türkiye aydınlarının koşullar karşısındaki tepkileri, günlük yaşantıları ve üretme kaygıları ile bireysellikten çıkıp toplumsal karşılığı olan metinler olarak önem taşıyor. Darbe dönemleri, idamlar, gözaltı ve hapisler, kovulmalar ile günlükler Türkiye’nin çalkantılı tarihine tanıklık ediyor.
Referandum sürecinde yeni bir anayasa için “evet” diyenlerden biri olarak epey eleştirilen Ağaoğlu o günlerde sessizliğini korumuştu. Fakat şimdi o günleri “Yeni Anayasa için oradaydık ama aldatıldık. Feci bir şekilde aldatıldık. Bu bizim enayiliğimiz” diyerek anlatıyor.
GÜLDÜĞÜMÜ YAZIN, CİDDİ SANMASINLAR
Ağaoğlu ile “Yayımlandığı için yeni bir roman yazmışçasına heyecanlandığı” günlüklerini konuşmak için Etiler’deki evinde buluşuyoruz. Gülümseyerek karşılıyor Ağaoğlu bizi ve “Bakın, geleceksiniz diye hazırlandım, rujumu bile sürdüm” diyor. Ne kadar şık olduğunu belirtip gösterdiği masaya geçiyoruz. Ağaoğlu ilk iş, medyada olduğundan daha ciddi biri olarak gösterilmesinden yakınıyor. “Konuşurken güldüğüm yerlerde ‘gülüyor’ diye yazmayı sakın unutmayın” diyor. “Beni çok ciddi buldukları için söylediğim her şeyi ciddiye alıyorlar. Onun için röportaj yapanlardan rica ediyorum artık. Ciddinin üstünde ciddi yapıyorlar beni” diye ekliyor. Bunları da gülerek söylediğini hemen belirtelim...
GÜNLÜKLERİ YAKMAYA KIYAMADIM
Günlükleri yayımlamaya nasıl karar verdiğini soruyoruz Ağaoğlu’na. Günlükler yaklaşık 40 defteri bulunca ne yapacağını kara kara düşünmeye başlamış. Önceleri defterleri yok etmek konusunda oldukça kararlıymış. Hatta adalardaki evine götürmüş defterleri. Niyeti orada defterleri bir bir yakmakmış. Ama kıyamamış. “Günlüklerimin bilinmesini, tarihe kalmasını istedim” diyor; “Resmi tanıklıktan daha çok görgü tanıklığına inanıyorum.” Resmi raporlara karşı kendi günlüklerinin saf gerçekliği temsil ettiğini düşünüyor Ağaoğlu. Onu kırbaçlayan bir diğer etken de yabancı yazarların günlüklerinin gördüğü iltifat olmuş. Yabancı yazarların günlüklerinin çok sayıda reklamı çıkarken, yüksek satış rakamlarına ulaşırken “Peki bizim günlerimiz ne oluyor?” diye sormuş kendi kendine. “Yabancı yazarların günlüklerini yayınlayıp onlara değer vermeleri sanki kanıma dokundu. Hani ırkıma dokundu diyemiyorum da, kanıma dokundu diyorum. Kadınlık damarıma, kadın yazarlık damarıma dokundu. Biz adam değil miyiz yahu dedim” diyor ve kahkaha atıyor.
Günlüklerin yayımlandığı dönemde büyük ses getirdiğine değiniyor Ağaoğlu, “Ama günlüklerde adı geçen kimseden bir itiraz gelmedi. Aslında bekledim. Günlüklerimde yazdığım her şey doğruydu elbette. Ancak gelebilecek eleştirilere hazırdım. Kimsenin gıkı çıkmadı...”
TOPLUMUN DRAMINI YAZDIM
Darbe dönemlerini birebir yaşadığını hatırlatıyor ve “Günlük ciltlerimde tüm bu dönemler var. Deniz Gezmiş’in asıldığı geceyi yaşadım, o da var günlüklerde. Hepsi yazılı bunların. Hem görgü tanıklığı var, hem avukatlarıyla konuşmuşluğum var. Günlüklerimde yazanların tarihe bir katkı olacağını hep düşündüm” diye konuşuyor.
Ağaoğlu günlüklerinde toplumun dramını da yazdığını vurguluyor. “Biz ikili bir kültür ikliminde yaşıyoruz. Öyle dümdüz değil kültür hayatımız. Osmanlı’dan sonra ertesi gün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşuz. Biz bu topraklardanız. Yani Osmanlı kültüründen batı kültürüne geçiş söz konusu. Ancak bunun dramı, trajik yanları da var” diye ifade ediyor düşüncelerini.
SIÇRAMA ANLARINI YAZIYOR
Ağaoğlu’nun yeni bir kitap üzerinde çalışıp çalışmadığını merak ediyoruz. Bir yazar olarak kimi zaman aklına gelen iyi bir fikrin kendini adeta “sıçrattığını” söyleyen Ağaoğlu, “Sıçrama Anlarım” adıyla işte bu anlarını yazıyormuş. Başta da belirttiğimiz gibi, önce yeni kitap olarak gördüğü tekrar yayımlanan günlüklerinin keyfini yaşamaya, ardından da “Sıçrama Anlarım”ı okurlarla buluşturmaya niyetli Ağaoğlu. O güne dek okurlarına ise günlükleri aracılığıyla ölümler, acılar, direnişler ve umutlarla süregelmiş bir hayata ortak olmak düşüyor.
‘ORTAYA MİS GİBİ HDP ÇIKTI’
“Değişim döneminin okuryazarlarıyız biz. Batıcılık yeni yorumlar kazanıyor. Değişim işte bu...” diyen Ağaoğlu, Recep Tayyip Erdoğan’ı eleştiriyor: “Öyle şimdiki cumhurbaşkanımızın söyledği gibi yalandan bir değişim değil söz ettiğim. Açık söyleyeceğim, kusura bakmayın, Kur’an anayasa oldu. Ayetler okuyorlar bize anayasa yerine. Şimdi ben buna din adamı da diyemiyorum, demokrat da diyemem, hukuka uygun da diyemem. Partilerden biri de bize, yani HDP’ye oy verenlere ‘şerefsiz’ dedi, onun için işte şimdi şerefsizliğe hazırlanıyorum” diyor Ağaoğlu gülerek.
Siyaseti yakından takip ediyor Ağaoğlu. Gözlemlerini şöyle açıklıyor: “İnsanlara hakları çok önceden verilmeliydi. Özerk veya eyalete bağlı bir sistem uygulanacaksa şayet Ermenilerin, Alevilerin ve diğerlerinin de kendilerine bağlı bir eyaleti olsun.” Ağaoğlu konuyu Erdoğan’ın başkanlık isteğine getiriyor. “Obama’ya özeniyor. Obama’ya heveslenmen için ülkende eyalet sistemi uygulayacaksın. Tayyip Erdoğan köy ağası gibi davranıyor” ifadelerini kullanıyor. Erdoğan’ın toplumu küçük gördüğünü vurgulayan Ağaoğlu, “Ancak görüldü ki toplum onun zannettiği kadar küçük değilmiş. Mis gibi HDP ortaya çıktı. Ancak ne oldu, HDP’yi mahvetmek için hükümetsiz kaldık” diyor.
REFERANDUM SÜRECİNDE ALDATILDIK
Anayasa değişikliği referandumu sürecinde “evet” dediği için kendisine “AKP’li” yakıştırması yapıldığını ve en yakın arkadaşlarının dahi kendisine yüz çevirdiğini söyleyen Ağaoğlu, “O vakit Osman Can’ın peşine takıldık ancak o da AKP’li çıktı. Ne bilelim? Sonra da milletvekili oldu. Profesör olacak sözde. Yeni anayasa için oradaydık ama aldatıldık. Yaşar Kemal, Zülfü Livaneli gibi isimlerle birlikte yeni anayasa diye tutturduk. Hâlâ bunu tutturuyorum. Ama o dönemde aldatıldık. Feci bir şekilde aldatıldık. Bu bizim enayiliğimiz” diye anlatıyor o günleri. Umut perisine inanan biri olmadığının altını çizen Ağaoğlu, “Yine de insan çare arıyor. Bir çare ararken onun peşine takıldık. Ben hâlâ yeni anayasa istiyorum. Darbe anayasası istemiyorum. Biz AKP’ye sadece yeni anayasa yapacak diye baş eğdik” ifadelerini kullanıyor. Birbiri ardına gelen tutuklamaları, ölüm haberlerini, çatışmaları soruyoruz Ağaoğlu’na. Yanıtı net: “Reddediyorum. Bu sistemi lanetliyorum. Bu memlekette hiçbir zaman demokrasi olmadı. Hiçbir zaman adalet olmadı. Hiçbir zaman laik devlet de olamadık.”