yavaş yavaş katledildiğini
bildirdiğimizde
çığlıklar göklere ağdı.
Yüz kişiydi katledilen.
Ama bin kişi katledildiğinde
ve ölümlerin sonu
gelmediğinde bir sessizlik
kapladı ortalığı
Zulümler yağmur gibi
yağmaya başlayınca
"dur!" diyen olmaz artık,
Cinayetler üst üste
yığılmaya başlayınca
görülmez oluverirler.
Çekilen acılar dayanılmaz olunca duyulmaz artık
hiçbir çığlık.
Çığlıklar da yaz yağmuru gibi yağar.
Yukarıdaki mısralar Bertolt Brecht'in ''Zulümler yağmur gibi yağmaya başlayınca'' adlı şiirinden...
Nasıl da hala güncelliğini koruyor, sanki bugünü anlatıyor gibi değil mi?
Yıllardır faili meçhul cinayetlerin altında imzası olanlar, işçilerin emeği, kanı ve canı üzerinden sermayesine sermaye katanlar, hakim ırk(!) psikolojisine kapılıp kendinden olmayana bölücü gözüyle bakanlar, küçücük bedenler üzerinden zevk alanlar, kadına şiddet ve cinayetlere engel olmaya çalışanlara engel olanlar, masum insanların üzerine bombalar yağmasına göz yumanlar... ve bütün bunlara ağzını açıp ta tek kelime etmeyenler...
Siz sanıyor musunuz ki, bu suçları işleyenlerden daha masumsunuz?
Emek, barış ve demokrasiden yana olan güçlere baskılar uygulanmış, yetmemiş ''terörist'' ilan edilerek gözaltına alınmış ve işkence edilmiştir. AKP iktidarında hakları için mücadele eden emekçiler, bedenleri, kimlikleri ve özgürlükleri için alanlara çıkan kadınlar, parasız eğitim isteyen gençler, iktidarın borazanını öttürmek istemeyen gazeteciler, akademisyenler, politikacılar; özetle tüm bu antidemokratik uygulamaları eleştirenler tehdit unsuru olarak görülmüştür. Bunun yanında işçi ve emekçiler yoksulluğa mahkum edilmiş, ataması yapılmayan öğretmenlere ''başka iş bulun''denmiş, kamuda çalışanların kamu güvencesini ellerinden almaya çalışarak esnek, kadrosuz ve güvencesiz çalışma koşulları dayatılmaya çalışılmıştır.
Yukarıda sayılanlar; kalbi ve aklı olan, düşünen, yaşayan, belki de hayatı sadece nefes alıp vermekten ibaret sayan herkesi öfkelendirmeye, bir şeyler yapmaya itecek kadar rahatsız edicidir.
Pozantı cezaevindeki çocuklara tecavüz edilmesi olayına kimse ''olur böyle şeyler'' diyemez. Birilerinin kar hırsı için kurban edilen 11 işçi için kimse ''takdiri ilahi'' diyemez. Kütahya Emet'te ekmek parası için yerini yurdunu terkeden kürt işçilerine yönelik saldırgan tutuma ve şoven kesimlerin işçileri şehirde barındırmak istememesine karşı hiç kimse ''iyi olmuş'' diyemez.
Ve biz eğitim emekçileri olarak 4+4+4 sitemi ile çocuk gelinler ve işçiler yaratılmak istenmesine karşı susamayız.
Ve biz, eğitimin temel bir insan hakkı olduğunu bile bile emekçi çocuklarının eğitim hakkından yoksun bırakılmasına,
Çocuk haklarının ihlal edilmesine, eğitimi ticarileştiren politikalara, cinsiyetçi ve cins ayrımcı uygulamalara,
Sivas katliamı sanıklarının zaman aşımından yırtmasına,
Kadına tecavüz olaylarında tecavüzcüden yana mahkeme kararları verilmesine,
Uludere'de masum insanları öldürenlerin açığa çıkarılmamasına,
Kadını koruyan yasaların çıkarılması talebine karşılık ısrarla kadını aile içinde konumlandıranlara,
Parasız eğitim isteyen öğrencilerin tutuklanmasına, tek suçu puşi takmak olan öğrencinin hala içeride olmasına,
İşsiz öğretmenlerin varlığına, kadrosuz ve güvencesiz istihdam biçimlerine,
Irkçı, dışlayıcı, yok sayan, savaş yanlısı, dindar nesillerin yetiştirilmek istenmesine,
İnsanca yaşanabilecek ücret için mücadele eden işçi ve emekçilerin enflasyon altında ezilmesine,
Sağlık hizmetlerinin piyasanın hizmetine sunulmasına; sadece parası olanların sağlık hizmetlerinden yararlandığı, sağlık emekçilerinin esnek ve güvencesiz çalıştırıldığı, performansa dayalı sistem ile sömürü mekanizmasının öznesi haline gelmelerine...
Kısacası, insan olamaya dair ne varsa, onu elimizden alanlara karşı susamayız!
Biz biliyoruz ki, susarsak kalbimiz durur...
*Eğitim Sen Ceyhan Kadın Sekreteri
Evrensel'i Takip Et