05 Eylül 2015 08:56

İlerlerken yürürken, birlikte!

Demir Leydi lakabıyla bilinen Margaret Thatcher’ın işçi düşmanı muhafazar iktidarı altındaki 1980’lerin Londra’sındayız. Bir grup gey ve lezbiyen, grevdeki madencilere bir yardım kampanyasıyla destek olmaya karar verir. Her iki grup da baskıcı muhafazakâr hükümet, polis ve basın tarafından benzer şekilde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadır.

Paylaş

Zeliş IRMAK

Demir Leydi lakabıyla bilinen Margaret Thatcher’ın işçi düşmanı muhafazar iktidarı altındaki 1980’lerin Londra’sındayız. Bir grup gey ve lezbiyen, grevdeki madencilere bir yardım kampanyasıyla destek olmaya karar verir. Her iki grup da baskıcı muhafazakâr hükümet, polis ve basın tarafından benzer şekilde fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmaktadır. Kendilerine ‘Lezbiyen ve Geyler Madencileri Destekliyor’ adını seçen aktivist grup, topladığı yardım paralarını birinci elden Galler’deki küçük bir maden kasabasına ulaştırmak üzere yola koyulur. Bu buluşma her iki tarafın da önyargılarını aşması ve dayanışmanın önemini kavraması açısından öğretici bir deneyime dönüşür.
Bu hikayeyi anlatan Onur filmine dair pek çok yazı yazıldı elbette. Hele de mücadelede yan yana gelmesi zor görünen iki kutbu anlatması, yaşanmış bir hikayeden yola çıkılarak çekildiğini de düşünürsek daha da etkili ve izlenir kıldı filmi.
Maden işçilerinin ve LGBTİ’lerin omuz omuza verdiğini görmek hepimizi umutlandırdı, yine olur, bizde de olur dedirtti muhakkak. Bu kadar konuşulan ve etkileyen filmin bir de satır arasına bakalım.
 

MÜCADELE DEĞİŞTİRİR, KADIN DEĞİŞTİRİR
Gerek maden işçilerinin gerek LGBTİ’lerin bu grevde mücadeleyi nasıl öğrendiği, geliştiği kayda geçmeli. Satır arası ise kadınların değişimi ve dönüşümü.
Filme odaklanmış, acaba maden işçileri ne yapacak, geyler, lezbiyenler ne yapıyor diye bakarken; madenci eşlerinin yaptıkları; kadınların mücadeleye katkısını bir kez daha gösteriyor.
Maden işçileri her sabah direniş alanına giderken eşleri de yemekleri ve direnişin koordinasyonu ile ilgileniyor. Her sabah maden işçilerini evden alıp direniş alanına götüren arabanın sürücüsü ise bir kadın.
Maden işçilerinin gey ve lezbiyenler ile tanışması, iletişim kurması zamana yayılırken; kadınların iletişim kurmaktaki sıkıntısı kısa sürede aşılıyor.
Kadınların LGBTİ mücadelesini daha hızlı içselleştirmesi aslında şaşılacak mesele değil. Günümüzde de hâlâ bir çok sol sosyalist örgüt LGBTİ mücadelesini içselleştirememişken, kadın örgütlerinin LGBTİ mücadelesinin en büyük destekçisi olduğunu düşünürsek...
Ya da Listag’da (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks Bireylerin Aileleri ve Yakınları Derneği) en çok ‘annelerin’ olduğunu...
Bunun nedenlerini, eksikliklerini ayrı bir yazıda tartışırız elbet. Ancak en belirgin etki özgürlük daha doğrusu özgürlüğün kısıtlanması diyebiliriz. Empati yolu daha kolay açılır.
Gail’in gey çifte ‘ev işlerini hanginiz yapıyor’ sorusu ne getiriyor aklımıza?
Filmde kocası ölmüş ve iki erkek çoğu ile kalmış Maureen’in katılığı ve gey-lezbiyenlerle görünür bir şekilde dayanışmak istememesini anlamak için bizim topraklarda kadın olmak yeterli. Zira kendisi iki erkek çocuğuna bakmak ve onları ‘kendince’ korumak ile yükümlü. Bu örnekte gerçekliği yeterince gözler önüne seriyor. Elbette mücadeleye taş koymasını ayrı değerlendirmeliyiz.
Filmde, madenci eşlerinin gey ve lezbiyenler ile iletişim sorunu ortadan kalkınca özgüvenleri gelişiyor, neşeleri artıyor.
Madenci eşlerinin, gey ve lezbiyenler ile gönlünce dans etmesi görülmeye değer. Uzun zaman sonra ilk kez ‘erkeksiz’ sokağa çıkıp kahkahalar ile yürüme sahneleri izleyenlere mutlu bir ah çektiriyor.

EKMEK VE GÜLLER

Lgbti mücadelesinin kadın mücadelesi ile daha da kuvvetleneceğini hissettiğimiz yer; madenci eşinin, Lezbiyen ve Geyler Madencileri Destekliyor grubunda Mark’ın maden işçileri ve ailelerine yaptığı konuşmadan sonra ‘Ekmek Ve Güller’ şarkısını söylemesi oluyor. Zira maden işçileri ve geyler şaşırarak kadınların gözlerinin içine bakıyor.

Yürüyoruz yürüyoruz, erkekler için de yürüyoruz
Çünkü hâlâ bizim oğullarımızdır onlar
Ve biz hâlâ analık ederiz onlara
En zorlu iş, en ağır emek
Ve çalışmak doğuştan mezara dek
Ve böyle sürüp gitsin istemiyoruz
Yaşamak için ekmek
Ruhumuz için gül istiyoruz!
Ve hep birlikte... Mücadelenin tüm bileşenleri şarkının devamında ayağa kalkar ve Ekmek Ve Gül şarkısını söyler.
Biz ilerlerken yürürken
Sayısız ölmüş kadın
Biz şarkı söylerken ağlarlar
Ekmeğin ezeli ağıdı
Biraz maharet aşk ve güzellik
Donuk kalpleri bilirdi ki
Biz ekmek için savaşırız
Ama güller için ağlarız
Mark bu mücadeleye atıldığında şunu anlamaya çalıştığını söyledi “Gey haklarını savunup başkalarının haklarını savunmuyorsan ne anlamı kalıyor? Ya da işçi haklarını savunup kadın hakkını savunmamak, mantıksız olmuyor mu?”
Hep birlikte daha güçlü olduğumuza dair şüphe yok değil mi?

 

ÖNCEKİ HABER

Gördüklerimiz aslında gördüklerimiz değil!

SONRAKİ HABER

HDP'li Toğrul Antep ve Kilis'teki IŞİD varlığını Meclis'e taşıdı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa