05 Eylül 2015 10:16

EMEP seçimlere ilişkin tutumunu belirledi

İç ve dış gelişmeler nedeniyle 7 Haziran öncesine göre çok daha ağırlaşmış siyasi koşullarda 1 Kasım seçimlerine gidildiğini belirten EMEP GYK, '1 Kasım’da sömürü politikalarına, savaş kışkırtıcılığına ve gericiliğe geçit yok' dedi

Paylaş

Emek Partisi (EMEP) Genel Yönetim Kurulu, 2-3 Eylül tarihlerinde toplanarak son gelişmeleri değerlendirdi ve seçimlere ilişkin tutumunu belirledi.

Yazılı olarak yapılan açıklamada şöyle denildi: “Dünyadaki ekonomik veriler kapitalist sistemin yeni bir ‘aşırı üretim’ krizine doğru hızla gitmekte olduğunu gösteriyor. Ülkemizde ise durum çok daha vahimdir. 2015 yılı büyüme oranlarının tahminlerin çok altında geleceği bizzat sermayenin en rafine savunucuları tarafından dile getiriliyor. İşsizlik büyüyor. Döviz kurları yüzde 30 artmıştır ve bu çapta bir devalüasyonun fiyatlara etkisi hızla kendini gösterecektir. Ekonomik kriz çanları her geçen gün daha şiddetli çalıyor.”
EMEP'in açıklamasında “Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümeti bu ortamda çareyi kendini ABD’nin kucağına atmakta bulmuştur. Aradaki “pürüzler” giderilmiş Türkiye ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya ilişkin stratejik hedeflerine bağlanmakla kalmamış, taktik hedefleriyle de birleşmiştir.” ifadesi kullanıldı.

‘90’LI YILLARA RAHMET OKUTULUYOR
Açıklamada, 7 Haziran’dan itibaren iktidardan düşürülmüş olan AKP hükümeti tarafından Kürt halkı başta olmak üzere, ezilen halklar, işçi sınıfı ve tüm ezilen ve dışlanan toplum kesimlerine yönelik bir saldırganlık başlatıldığına dikkat çekilerek, şöyle devam edildi: “En küçük bir muhalefet hareketi şiddetle ezilmek isteniyor. Kürt halkına yönelik olarak ‘90’lı yıllara rahmet okutacak bir ‘kirli savaş’ devreye sokulmuştur. Ancak,  Kürt sorununun silahla, şiddetle, ezilerek çözülemeyeceğini Erdoğan ve AKP’de çok iyi bilmektedir. Amaç, Kürt özgürlük hareketini ‘ehlileştirerek’ hizaya getirmektir. Bu ABD’nin de öteden beri arzuladığı bir durumdur. Sırtını ABD’ye yaslamış olmanın verdiği rahatlıkla hareket eden Erdoğan ve Davutoğlu ikilisini saldırganlık ve savaş kışkırtıcılığı konusunda pervasızlaştıran da işte bu durumdur.”

HEDEF: TEK ADAM, TEK PARTİ DİKTATÖRLÜĞÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 7 Haziran’da elde edemediği “Başkanlık sistemi”ni bu savaş ve kaos ortamından faydalanarak fiilen devreye soktuğunu ilan ettiği belirtilerek, “Erdoğan ve AKP’nin 1 Kasım seçimlerindeki hedefi AKP’nin tek başına hükümet olmasını sağlayacak bir milletvekili sayısına ulaşmaktır. Gerisi Erdoğan’ın fiili başkanlığı olacaktır. Tek adam, tek parti diktatörlüğü tehlikesi daha da artmış durumdadır” tespitlerine yer verildi.

SEÇİM GÜVENLİĞİ EN CİDDİ SORUN
1 Kasım seçimlerinde seçim güvenliğinin en ciddi sorun olduğunu dile getiren EMEP Genel Yönetim Kurulu, “Seçimlerin en küçük bir şaibeye yer vermeyecek şekilde gerçekleşmesi için, siyasal ortam normalleşmelidir. Bunun için eller karşılıklı olarak tetikten çekilmeli ve barış ortamı bir an önce tesis edilmelidir” dedi.

EN GENİŞ BİRLİK SAĞLANMALI
Açıklamada, içinde bulunulan koşulların, seçimlerde emek, demokrasi ve barış güçlerinin en geniş ittifakını gerekli kıldığı belirtilerek şunlar ifade ediliyor: “1 Kasım’ı önceleyen ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar emek, demokrasi ve barış güçleri açısından 7 Haziran öncesine göre çok daha kritik bir hal almış bulunuyor. Bu durum bu güçlerin omuzlarına 7 Haziran’da sağlanan ittifaktan daha geniş bir ittifakla 1 Kasım seçimlerine gitme ve diktatörlük heveslilerine geçit vermeme sorumluluğu yüklüyor.
Tüm emek, barış ve demokrasi güçlerini bu sorumluluğun gereğini yerine getirmeye çağırıyoruz. Partimiz bu noktada üzerine düşen sorumluluğu bugüne kadar olduğu gibi büyük bir özveriyle yine yerine getirecektir.”

BAKAN VERMEME KARARIMIZ DOĞRUDUR
Açıklamada, “Hükümette yer almama ve bakan vermeme kararımız doğrudur” denilerek şöyle devam edildi: “7 Haziran’da Halkların Demokratik Partisi (HDP) çatısı altında seçimlere giren emek, barış ve demokrasi güçleri, seçimlerden büyük bir başarıyla çıkmıştır. Bu sonuç, başkanlık sistemi altında tek adam tek parti diktatörlüğünü hedefleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’yi olduğu kadar iş birlikçi egemen güçleri de rahatsız etmiştir. Yeni oluşan meclis aritmetiği egemen sınıflar açısından siyasi istikrarsızlığı artırmıştır. Bunun üzerine seçim sonuçlarını bir türlü hazmedemeyen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin zorlamaları ülkeyi bir ‘hükümet krizi’yle yüz yüze getirmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘hükümet krizini’ aşmak ve 7 Haziran seçimlerinde elde edemediği sonuçlara ulaşmak! amacıyla Anayasal yetkilerini kullanarak seçimlerin yenilenmesi kararını almıştır.
1 Kasım’da yapılacak seçimlere Anayasa gereği ‘Seçim Hükümeti’yle gidilecektir. Ne var ki, partimizin kamuoyuyla paylaştığı üzere Ahmet Davutoğlu başkanlığında kurulan seçim hükümetinin oluşturulma süreci AKP’nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 13 yıllık siyaset geleneğine uygun olarak, tamamen antidemokratik biçimde gelişmiştir. Bakan olarak önerilecek isimlerin partileri aracılığıyla belirlenmesi yoluna bile gidilmemiştir. Öte yandan seçim hükümetinin ‘Devletin zorunlu işlerini görmek’le sınırlı görev tanımı; hükümetlerin burjuva kapitalist devletlerde devletin ‘yürütme komitesi’ olarak işlev gördükleri gerçeğini  bir kere daha doğrulamaktadır. Nitekim kurulan seçim hükümetinin ilk işi kamuda atamaları tümüyle durdurmak ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası bağlamında muhbirliği parayla ödüllendiren genelge çıkarmak olmuştur. Yine ‘savaş tezkeresi’ bu hükümetin öncülüğünde, AKP-CHP-MHP oylarıyla kabul edilmiştir. Bu durum geçici bir seçim hükümeti de olsa mevcut hükümetin, işçi sınıfı, emekçiler ve halkların ekmek ve özgürlük (Kürt halkının ulusal özgürlük) taleplerine ve bölge halklarının kendi kaderini tayin etme hakkına karşı bir savaş ve saldırı hükümeti olarak iş göreceğini açıkça göstermektedir.
Partimiz işçi sınıfı, emekçiler, Kürt halkı, inanç grupları, kadın, gençlik, çevre; kısacası demokratik hak ve özgürlük talep eden tüm ezilen sınıf ve toplum kesimlerinin çıkarlarını savunmak, mücadele olanaklarını geliştirip, genişletmek imkanı sağlamak bir yana kuruluş biçimi ve üstlendiği görev itibariyle bu talepleri bastırmak üzere görevlendirilmiş bir hükümette yer almayı hiçbir biçimde doğru bulmamıştır...
Bu nedenle, 7 Haziran seçiminde ittifak kurduğumuz HDP listelerinden milletvekili seçilen ve halen HDP meclis gurubunda parlamento çalışmalarını sürdüren partimizin Kurucu Genel Başkanı Levent Tüzel’e, ‘Seçim Hükümeti’nde görev almak üzere gelen bakanlık teklifini kabul etmemiştir. Bu kararımız üzerine partimize yönelik yapılan menfi değerlendirmelerin önemli bir bölümü kanaatimizce bilgi eksikliğinden ve/veya yanlış bilgilerden kaynaklanmaktadır.

Partimiz HDP’nin mevcut koşullarda kurulan seçim hükümetinde yer almasını doğru bulmamakla birlikte demokratik bir hak olarak görmekte ve saygıyla karşılamaktadır. Bu süreçte karşılıklı olarak yaşanmış eksikler var ise bunları uzun yıllara dayanan mücadele birlikteliği içinde oluşan hukuk ve güven duygusuyla paylaşma ve aşma tutumu içerisinde olduğumuz bilinmelidir.” (HABER MERKEZİ)

ÖNCEKİ HABER

Nusaybin'de Lokman Süne'nin öldürülmesi protesto ediliyor

SONRAKİ HABER

Çarşafların, örtülerin anlattığı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa