05 Eylül 2015 11:53

Barış fakirin umudu

Ülkemizde 7 Haziran’dan sonra başlatılan bir savaş hali var. Çok matematiksel hesaplar yapmaya gerek yok, tek başına iktidar olamayan AKP barışa karşı savaş ilan etti. İşe bombalamalarla, gözaltı operasyonlarla başladı ülkemizin her yerini kan gölüne çevirdi.

Paylaş

Huriye TOZLUYURT / ANTALYA

Ülkemizde 7 Haziran’dan sonra başlatılan bir savaş hali var. Çok matematiksel hesaplar yapmaya gerek yok, tek başına iktidar olamayan AKP barışa karşı savaş ilan etti. İşe bombalamalarla, gözaltı operasyonlarla başladı ülkemizin her yerini kan gölüne çevirdi. Ekranlarda gördük bir şehit annesi oğlunun tabutunun başında ağlıyordu “Affet beni oğlum on sekiz bin liram yoktu” diye feryat ediyordu. Hepimizin içi yandı bu söze. Kimse “vatan sağ olsun” demiyor artık. Çünkü biliyoruz ki olan hep yoksul, emekçi halk çocuklarına oluyor. Erkek egemen sistemin yarattığı savaş ortamının en fazla zarar görenleri, sömürülenleri yine kadınlar ve çocuklardır.
Bu ülkede; kendilerine yönelen fotoğraf makinesini silah zannedip ellerini kaldıran, fırında çalışırken öldürülüp gerilla kıyafeti giydirilmeye çalışılan, bina tepelerinden aşağı atılan, küçücük bedenleri paramparça olan, annesiz babasız kalan çocukların sorumlusu kim? Kimsenin hayatta kalsalar da savaşın izlerini hafızalarından silemeyeceğimiz milyonlarca çocuğun geleceğini karartma hakkı yok. Ve kadınlar, savaşın ortasında açlık ve yoksullukla mücadele etmekte, göç yollarında taciz ve tecavüze uğramaktalar.  
Biz de Antalya’da kadınlar olarak bir araya geldik savaşın yıkıcılığını en çok yaşayan hisseden  taciz, tecavüz açlığa ve yoksulluğa karşı acilen bir şeyler yapalım dedik. Antalya Kadın Platformu 1 Eylül Dünya Barış gününe kadar çeşitli etkinlikler yapmaya karar verdik; barış için imza kampanyası başlattık. “Çocuklarımızı Saray’a da savaşa da feda etmiyoruz “ diyerek tüm çalışmalarımızı kamuoyuna duyurmak üzere basın açıklaması yapalım dedik. Basın açıklaması günü polis barikatı ile karşılaştık. Yürütmediler ve polis memuru bizi vatan hainliği ile suçladı. Biz de oturma eylemi yapıp sonra basın açıklamamızı yaptık. Barış için imza standının ilk günü yine polis ablukası altına alındık. Standın açılmasına izin vermediler, bildirilerimizi dağıttırmadılar. Neymiş, bizim güvenliğimiz içinmiş. Burası Antalya, turizmin göbeği ama artık gördük ki iç güvenlik paketinin uygulayıcıları her şekilde bölge, yer fark etmeksizin faşizmi gerekli yasalara kılıf uydurarak devreye sokacaklar. Evet yürüyüş yapamadık, imza standı açamadık, fakat pes de etmedik, susmadık.
Savaşta kadına yönelik şiddetin en çirkin en alçak halini ise; özgürlük savaşçısı Ekin Wan’a yapılanlarda gördük. Varto’da polis tarafından işkence yapılarak öldürülen ve çırılçıplak soyularak teşhir edilen gerilla Ekin Wan’a yapılanlar, bunların katil-tecavüzcü IŞİD çetelerinden hiçbir farklarının olmadığını bir kez daha kanıtladı.
Bizler “bir kadın olarak ‘sus’mu yoruz” diyerek 29 Ağustos günü yine barış için ses çıkarıyoruz diye eylem yaptık. Yaklaşık 200 kadın katıldı. Savaşın yıkıcılığını ve barışı anlatan resim sergisi açtık. Beyaz yazmalara yazılar yazdık “Kadınlar yan yana duralım barışı örelim” dedik. Tencere, tavalarla ses çıkardık barışa çığlık attık. Basın açıklamamızı okuduk.
Henüz hükümet kurulamadığı halde ülkeyi iç savaşa sürükleyen, “çocuklarımızı feda etmekten çekinmeyiz” diyen gayrimeşru hükümete sesleniyoruz;
Başlatmış olduğunuz bu kanlı iktidar savaşını bir an önce durdurun! Sizin sarayınız için, sizin iktidarınız için çocuklarımızı feda etmeyeceğiz. Kanlı ellerinizi yoksul çocuklarının üzerinden çekin. Hiçbir seçim sonucu “affet beni oğlum, on sekiz bin liram yoktu” diye ağlayan asker annesinin gözyaşlarından, kardeşini kaybeden Yarbay Mehmet Alkan’ın feryadından daha önemli değildir. Hiçbir koltuk, cenazelerini bile alamayan gözü yaşlı gerilla annelerinden daha kıymetli değildir.
Barışa en fazla ihtiyacı olan biz kadınlar silahların konuşmasına ama barış dilinin susturulmasına yönelik saldırılardan kaygılıyız. Daha büyük katliamların habercisi olan, ülkeyi adım adım iç savaşa götüren bu savaşa karşı, sessiz kalmak ve suça ortak olmak istemiyoruz. Bu nedenle başta kadınlar olmak üzere toplumun tüm kesimlerini barışı örgütlemek için topyekun direnişe çağırıyoruz. Herkesi 1 Eylül Dünya Barış gününe çağırıyoruz: BARIŞ, BARIŞ, HER ZAMAN HEMEN ŞİMDİ BARIŞ!

ÖNCEKİ HABER

AKP'li Aday Adayı Sayın: Hilafet, tekrar Türkiye’de ayağa kalkacak

SONRAKİ HABER

İzmir'de kurumlardan ortak açıklama: Mültecileri kaçakçılara terk etmeyin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa