Kadınlar barışı elleriyle yaratacak
Savaşın sürdürücüleri, halklar nezdinde savaşı meşru kılmak için milliyetçiliği körükler, ölen emekçi çocuklarına ise şehitlik mertebesi bahşederek tepkiler bastırılmaya çalışılır. Yüzlerce koruma ile gezenler pervasızca çıkıp, şehit olmak istediğini; bir diğeri, devasa bayraklar altında ailelere mutlu olmaları gerektiğini söyler.
Yurdagül ÇABAT BOZTAŞ
7 Haziran seçimleri sonrası AKP Hükümeti tarafından başlatılan savaş ve bölge illerindeki operasyonlar sonucu yüzlerce insan yaşamını yitirdi. Son bir yılda 18 çocuk devlet tarafından katledildi. Sinan, Davut, Yusuf, Beşir, Mert, Ümit, Baver, Nihat, Serhat, Beytullah, Hıdır, Emrah, Orhan, Fırat, Baran, Emin, Adem ve Mazlum. Yaşları 7 ile 17 arasında değişen çocuklar. Kimi tıpkı Berkin Elvan gibi sadece ekmek almaya gidiyordu, kimi polisin dur ihtarına uymadığı için katledildi. Peki bunca genç, çocuk, kadın ne için, kimin için katledildiler? Bu savaştan kimlerin çıkarı var; kimler gençlerin, çocukların, kadınların katliamından medet umar? Hangi zihniyet, 7 yaşındaki çocuğun kanı üzerinden beslenir; bir kadın gerillayı işkence ederek öldürdükten sonra çırılçıplak soyarak fotoğrafını çektirip, bunu da sosyal medya üzerinden paylaşır. Devlet ve devleti temsil eden zihniyet, devletin gücünü göstermek adına kadın bedeni üzerinden kime, nasıl bir mesaj verir?
Tüm bu soruların yanıtı Ortadoğu’da, Türkiye’de, Suriye’de halkları birbirine kırdıran, başını ABD’nin çektiği emperyalist ülkeler ile bu ülkelerin işbirlikçisi bölge hükümetleri. Bu hükümetlerin en gözde temsilcilerinden biri ise AKP Hükümeti ve temsilcisi olduğu sermaye sınıfı. Bu savaşın kazananları belli. Kaybedenleri ise emekçi halklar, kadınlar, çocuklar...
SAVAŞ SİZİN SAVAŞINIZ
Savaşın sürdürücüleri, halklar nezdinde savaşı meşru kılmak için milliyetçiliği körükler, ölen emekçi çocuklarına ise şehitlik mertebesi bahşederek tepkiler bastırılmaya çalışılır. Yüzlerce koruma ile gezenler pervasızca çıkıp, şehit olmak istediğini; bir diğeri, devasa bayraklar altında ailelere mutlu olmaları gerektiğini söyler. Oysa onların çocukları askerlik bile yapmamıştır.
Körüklenen milliyetçilik ve bu ideolojinin beslediği erkeklik savaşlarda kadınların katledilmesini, köle pazarlarında satılmasını, kaçırılıp tecavüz edilmesini, her türlü insanlık dışı muameleyi meşru görmeyi beraberinde getirir. Kadınlar göçe zorlanır, göç yollarında çocuklarını kaybeder. Sığındıkları ülkelerde en kötü koşullarda yaşamak ve çalışmak zorunda bırakılır. Savaş dönemlerinde milliyetçilik devlet eliyle iyice körüklenir; iş, devlet erkini mücadele eden, sesini yükselten kadının bedeni üzerinden göstermeye kadar vardırılır.
Savaş bütçeleri üzerinden milyonlar silahlara harcanır. Halk daha fazla açlığa, daha fazla yoksulluğa itilir. İşçi sınıfı ve emekçilerin en ufak talebi iç güvenlik yasaları ile gazla, copla, kanla bastırılır. Sayısı her geçen gün artan, dünün OHAL uygulamalarını aratmayan özel güvenlik bölgeleri oluşturulur. Halkın iradesi ile seçilmişler gözaltına alınır, tutuklanır. Muhalif gazeteler hedef gösterilir, gazeteciler tutuklanır, öldürülür.
BARIŞI İLMEK İLMEK BİZ ÖRECEĞİZ
AKP Hükümetinin 13 yıllık iktidarı boyunca kadın bedeni üzerinden yeni bir toplum yaratma çabası da bu ideolojinin bir parçasıdır aslında. Kadınların nasıl gülmesi gerektiğinden, kaç çocuk doğuracağına, nasıl oturup nasıl kalkacağına kadar müdahale eden, kadına yönelik şiddetin yüzde yüzde 1400 artmasına seyirci kalan bu hükümet, büyük bir ikiyüzlülükle analığı ve aileyi kutsayıp durdu bugüne dek. İstenildiğinde kölece çalıştırılan, istenmediğinde kapı önüne konarak ev içine hapsedilmek istenen kadınlar itiraz ettiğinde, ses çıkardığında ise tecavüzü, öldürülmeyi hak ettiği algısı yerleştirilmeye çalışıldı.
Tüm bu baskıya, katliamlara, tacize, tecavüze rağmen kadın mücadelesi Türkiye’de ve dünyada yükseliyor. Kadınlar Rojova’da, Kobanê’de barbar IŞİD çetesine karşı özgürlük mücadelesinde; 30 yıldır bu ülkede Kürt halkına yönelik sürdürülen katliamcı, asimilasyoncu politikalara karşı özgürlük ve barış mücadelesinde; işçi sınıfı ve emekçilerin çalışma yaşamına yönelik saldırılara karşı sınıf mücadelesinde her zaman en önde mücadele vermişlerdir. Bugün de bu mücadelenin en önünde yer alıyorlar.
Tüm Türkiye'de olduğu gibi Ankara’da da kadınlar dernek, sendika, meslek örgütleri, alevi örgütleri, mahalle forumlarının bir araya gelerek oluşturduğu Ankara Barış Bloku’nda ve Ankara’nın ilçelerinde kurulan Barış Meclislerinde yine en önde yerlerini aldı. Birçok semtte, mahallede kadınlar bir araya gelerek yürütülen bu kirli politikaları ve savaşı konuşarak barışı nasıl kazanabileceklerini tartışıyor.
Kadınlar bugün, 7 yaşında katledilen Baran’ın gözleriyle bakarak, sarayların, iktidar kavgası verenlerin savaşına karşı halkların barışını kendi elleriyle yaratabileceklerinin bilinciyle mücadele ediyor.