Petrol-İş Genel Kurulundan çağrı: Barış için silahları susturun
Türkiye Petrol Kimya Lastik İşçileri (Petrol-İş) Sendikası 27. Olağan Genel Kurulu başladı. Genel kurulda konuşan Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, ‘Barış için silahları susturun’ çağrısında bulundu.
Yarın yapılacak seçimlerle sona erecek genel kurulda iki listenin yarışması bekleniyor. Altunizade’de bulunun Petrol-İş Genel Merkezinde yapılan genel kurulun açılış konuşmasını seçimlerde genel başkanlığa aday olacağı söylenen sendikanın Genel Sekreteri Ali Ufuk Yaşar yaptı.
Divan başkanlığını Petrol-İş Eski Genel Başkanı Adnan Özcan’ın yaptığı genel kurulda daha sonra Genel Başkan Mustafa Öztaşkın konuştu. Bir kez daha genel başkanlığa aday olduğunu açıklayan Öztaşkın, delegelerden son kez dört yıllık yetki istediğini ifade etti.
Dünyanın da Türkiye’nin de ortak sorununun açlık, işsizlik ve gelir dağılımındaki adaletsizlik olduğunu söyleyen Öztaşkın, işçilerin, emekçilerin her geçen gün daha da yoksullaştığını söyledi.
‘SİLAHLAR SUSSUN’
Toplumsal barışın tehdit altında olduğuna dikkat çeken Öztaşkın, “Biz bunu yıllardır dile getiriyoruz. Bunun da en büyük parçası Kürt sorunudur. Öldürülenler kim olursa olsun, hangi taraftan olursa olsun yoksul çocukları, emekçi çocukları oluyor. Ağlayan hep bizim anamız oluyor. Artık analar ağlamasın, silahlar sussun, barış ortamı tesis edilsin. Biz Kürt sorununun demokratik ve barışçıl temellerle eşit haklara çözümünden yanayız. Bu ilkemizden asla vazgeçmeyeceğiz. Elinde silah tutanlara sesleniyorum, silahlarla demokrasi aynı ortamda barınamaz. O silahlar bırakılacak, o silahlar gömülecek, barış ve demokrasi ile, müzakere ile bu sorun çözülecek” diye konuştu.
SENDİKALAR SİYASET YAPMALI
Sendikaların siyasete dahil olması, işçi sınıfının talep ve çıkarları doğrultusunda yön vermesi gerektiğini de söyleyen Öztaşkın, “Sendikalar ekonomik, sosyal, toplumsal bütün konularda söz söylemeli, seçimlerde de işçi sınıfının çıkarları doğrultusunda somut tavır almaktan çekinmemelidir. Sendikalar iktidarla da iktidardaki kim olursa olsun ilişkiler kurmak durumundadır. Ancak, 13 yıldır olduğu gibi işçi düşmanı, emek düşmanı politikalara da dur diyebilmeli, bu politikaların karşısında dik durabilmelidir. Bir iktidar işçilerin hak ve özgürlüklerini genişletmiyorsa, hatta grev hakkında olduğu gibi bunları kullanılamaz hale getiriyorsa, kıdem tazminatında olduğu gibi kazanılmış haklarımızı elimizden almaya çalışıyorsa, biz bu iktidara tavır koyarız, bunun adı siyaset yapmaksa biz siyaset yaparız” diye konuştu.
‘HER ÜYENİN SEÇME VE SEÇİLME HAKKI OLMALI’
Türkiye de etkili ve güçlü bir sendikacılık yapılmadığına dikkat çeken Öztaşkın, “Sendikaların örgütlülük oranı çok düşüktür, sendikacılığa güven kalmamıştır. İşçilerin haklarının korunması adına, bu politikalara en çok direnebilecek toplumsal kesim olan sendikalar, neoliberalizmim uygulayıcıları tarafından etkisiz, örgütsüz ve güçsüz bırakılmıştır” diye konuştu.
Sendikacılığın içinde bulunduğu krizin içsel nedenleri olduğunu da savunan Öztaşkın, “Sendikalar örgütlü değildir, yeni işçiler örgütlemekten yana da değillerdir. Bağımsız bir politika izleyememektedirler. Gelecek öngörüleri zayıftır. Küresel sendikal mücadeleye entegre olamamışlar, dünyadaki emek mücadelesinden ve uluslararası dayanışmadan kopmuşlardır. Türkiye’de diğer kurumlara göre sendikalar daha demokratik görünseler de tam demokratik yapılar değildir” dedi. Sendika içi demokrasinin önemine de değinen Öztaşkın, “Sendika içi demokrasi bir sendikanın ne kadar demokratik olduğunun yanında, o sendikanın gelişimini sağlayacak bir kavramdır. Sendikalarda her üyenin seçme ve seçilme hakkı tanınmalı, tüzük ve yönetmeliklerle güvence altına almalıdır. Sendika yönetiminde söz sahibi olacak herkes seçimle belirlenmelidir. Bütün farklılıklar kendilerine temsil ve ifade hakkı bulabilmelidir. Sendikaların başta ekonomik faaliyetleri olmak üzere bütün faaliyetleri şeffaf ve üye denetimine açık olmalıdır. Nicel olarak büyüseler bile sendikal demokrasi sağlanmadan gerçek birer sendika olamazlar” diye konuştu. (İstanbul/EVRENSEL)