Biz seçimimizi savaştan yana yapmadık, yine yapmayacağız
Bu seçimlerde de kadınlar, kadının emeği üzerindeki katmerli baskı ve sömürü koşullarının ortadan kaldırılmasını isteyecek. Kadınları tam bir var olma savaşının içine sürükleyen, kadına yönelik düşmanca söylemleri ve uygulamalarıyla giderek otoriterleşen AKP iktidarına “Dur” diyecek.
Olcay GERİDÖNMEZ
Mahalle arasında misket, top ya da yakalamaca vs. oynayan çocuklar vardır ya; öyle bir sahne düşünün. İlla aralarında bir hırt vardır, ya cüssesine ya cebindekilere ya da her ikisine güvenen… Oyunu kazanmak için her türlü dalavereye başvuran, yanında yalakalar bulundurmayı ihmal etmeyen… Oyunu kaybedince çamura yatıp “Bana ne bu sayılmaz!” diye tutturup oyunun tekrarlanması için tehditler savurup duran. Aşağılama, gözdağı, iftira, yalan, inkâr... artık hiçbir şey kâr etmeyince oyun arkadaşlarının gözünü morartmaktan geri durmayan… Hatta hırsını alamayıp yan tarafta oynayanların da arasına dalıp tekmelerle oyunu dağıtan... Nicedir bu sahne canlanır gibi olmuyor mu gözünüz önünde?
Keşke öyle çocuk naifliğinde olsaydı yaşadıklarımız.
Akla durgunluk veren günler yaşıyoruz. Kural tanımaz bir hoyratlıkla, nefret ve saldırganlıkla darmadağın ediliyor hayat. Bombalar yağıyor kentlere, köylere, meralara; keskin nişancılar geziyor çatılarda çocukları, kadınları, gençleri vuran. Mevcut antidemokratik hukuk bile çiğnenerek olağanüstü hal rejimine sokulan ülke yangın yerine çevrildi. Şimdi bu hukuksuzluk içinde yine bir seçim, ‘Erken Seçim’ bekliyor bizi. Kanla, bombayla, katliamla dayatılan bir seçim.
BARIŞA VERİLDİ OYLAR
Oysa 7 Haziran seçimlerinde bu ülke halklarının ezici çoğunluğu seçimini yaptı; ve seçimini, hiçbir yanlış anlamaya mahal vermeden BARIŞ’tan yana yaptı. AKP-Erdoğan otoriterleşmesi ile kadın düşmanlığının elele ilerleyişine kadınlar “Orda dur!” dedi; barışa, eşitliğe, demokratik haklara verildi oylar.
Sandıktan tek başına iktidar çıkamayınca AKP ve başına ‘Başkanlık’ sıfatı ekleme hülyası suya düşen “Saray”, seçim sandığına indirgeyerek diline doladığı o “milli irade”yi anında yok saydı. Ülkeyi tam bir felaket ortamına çevirip 1 Kasım’da seçim ilan etti. Erdoğan ve Davutoğlu ikilisinin belirlediği isimlerle oluşturulan ‘Seçim hükümeti’nin her şeyden önce Saray’ın hizmetindeki bir kirli savaş hükümeti olacağına dair ilk somut işaret geldi bile. Hükümetin ilk icraatı vatandaşı ‘muhbirlik’ yapmaya davet eden bir yönetmelik çıkarmak oldu. 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası çerçevesinde çıkartılan yönetmeliğe göre ‘muhbirlik’ parayla ‘ödül’lendirilecek. Önümüzdeki iki aylık seçim sürecinin geçeceği ortama ve seçim güvenliğine dair kaygılarımızı artıran tek işaret bu olmayacak gibi de görünüyor. ‘Makul’ şüphe bile aranmadan gerçekleştirilen baskınlar, operasyonlar, gözaltılar, infazlar, en ufak muhalefetin, demokratik hak ve özgürlük talebinin şiddetle bastırılması, nasıl bir seçim ortamının hazırlandığını gösteriyor.
BARIŞA İHTİYACIMIZ VAR
7 Haziran seçimleri sırasında yükselttiğimiz taleplerimizi elbette bu seçim sürecinde de yükselteceğiz, hem de daha yüksek sesle, daha ısrarla. En başa elbette barışı koyacağız. Çünkü biz kadınlar seçimimizi savaştan yana yapmadık; yine yapmayacağız. Haziran seçimlerinin öncesinde de barış mücadelesinin en önünde yer alan kadınlar, seçimden sonra ilk bomba düştüğü andan itibaren silahların susması için; demokratik, eşit ve özgür bir yaşam kurulmasının, hatta dillendirilmesinin önündeki en önemli engel olan çatışma ve savaşın durdurulması için, barışın derhal tesis edilmesi için elele veriyor, sokaklara çıkıyor, ses çıkarıyor. Derhal, hemen şimdi, eller tetikten çekilmeli, barış dili devreye girmeli ve müzakere süreci başlatılmalı diyoruz.
Bu ‘erken’ seçimlerde de kadınlar savaş çığırtkanlarına sırtlarını dönecek, çözüm sürecinin başlatılmasını, şeffaf ve sağlam adımlarla kalıcılaştırılmasını, kadınların barış inşasında oynadığı rolün meclis düzeyinde de söz, karar ve denetim hakkıyla tanınmasını isteyecek.
İNSANCA YAŞAMAK, İNSANCA ÇALIŞMAK İÇİN
Yoksullaşmış, eğitimden daha dışlanmış, sağlık ve barınma koşulları kötüleşmiş, yaşam alanları daralmış, çalışma koşulları köleleşmiş kadınlar ülkesi durumuna geldi AKP döneminde Türkiye. Kadınları işte ve evde köleliğe, angaryaya, yoksulluğa, yoksunluğa, güvencesizliğe, örgütsüzlüğe, sağlıksızlığa, eğitimsizliğe, iş cinayetlerine, işsizliğe, erkek şiddetine, cinskırımına mahkûm eden; düşünsel ve psikolojik bağımlılığa, çaresizlik ve umutsuzluğa, yalnızlığa iten; dini ve gerici propagandayla tevekküle, kaderciliğe, itaate, siyasi ve toplumsal kayıtsızlığa ve daha birçok musibete sürükleyen bu sisteme kadınlar “Dur” diyecek.
Bu seçimlerde de kadınlar, kadının emeği üzerindeki katmerli baskı ve sömürü koşullarının ortadan kaldırılmasını isteyecek. Kadınları tam bir var olma savaşının içine sürükleyen, kadına yönelik düşmanca söylemleri ve uygulamalarıyla giderek otoriterleşen AKP iktidarına “Dur” diyecek.
Haziran’da olduğu gibi şimdi de insanca bir yaşam en temel arzumuz, talebimiz. İnsanca yaşamak ve insanca çalışmak için işe, eşitliğe, özgürlüğe ve en önemlisi BARIŞ’a ihtiyacımız var. Bu yüzden seçimimiz halkçı, demokratik, eşitlikçi bir anayasayı ve hükümet programını savunanlardan yana olacak. AKP’nin yurttaşlar arasına kin ve nefret tohumları eken, savaş ve çatışmayı körükleyen, sömürüyü katmerleştiren, çalışma ve yaşam koşullarının daha da kötüleşmesine neden olan politikalarına karşı kadınlar seçim sürecinde yine barış ve demokrasi mücadelesinde olacak!