13 Eylül 2015 05:01

Nilüfer ALTUNKAYA

Yaz bitti…

Kan revan içindeyiz.

Her an ölüm haberlerine yenileri ekleniyor. Ülkenin en acılı coğrafyasında olan bitenlerden yana ise doğru dürüst haber alamıyoruz. 

Şiddet her yerde boy göstermeye, hayatı tehdit etmeye başladı. Ben bu yazıyı yazıyorken caddeden ülkücülerin konvoyu geçiyor ve “şehitler ölmez vatan bölünmez” sloganları atılıyor. Birikmiş intikamını telefonda Kürtçe konuşan bir gençten alan bu zihniyetin tetikçileri gazeteler, partiler, kitapçılar yakıyor.

Yaz bitti…

Yüreğimiz delik deşik, ruhumuz perişan. 

Çatışma haberlerini kanıksadık. Ölümlerin ardından bize kalan çaresizliği kanıksadık. Devlet sivilleri öldürdü, kanıksadık. Daha da vahimi çocukların öldürülmesini kanıksadık.

“Evinin önünde oynarken isabet eden kurşunla yaralandı, sokağa çıkma yasağı nedeniyle ambulans gelmediği için öldü.” Bazısının hikâyesi bu kadarcıktı. Bazısı evinde öldü. Bazısı ekmek almaya giderken. Yaşları hep parantez içinde belirtildi. 

“Cizre’de çıkan çatışmada 2 çocuk 2 sivil öldü.” haberindeki rakamları kanıksadık. 2 çocuk devlet tarafından öldürüldüğünde bir rakama dönüşebilirmiş gibi. Bu çocuklar olaylar sırasında roketatarın isabet etmesiyle çöken duvarın altında kalan 7 yaşındaki Baran Çağlı ile kurşunların isabet ettiği 10 yaşındaki Emin Yanaş’tı. Onlar birer rakam değildi, birer çocuktu.

Şöyle bir haber geçti bu karmaşada:

“Cizre’de Aşk Tepesi’ne konuşlandırılan keskin nişancıların ateş açması sonucu Nur Mahallesi’nde 15 yaşındaki H.B. isimli bir çocuk yaralandı. Çocuk güvenlik nedeniyle hastaneye kaldırılmadı.” 
Artık sivil ölümlerini sorgulamıyoruz bile. Yaralı bir çocuğun hastaneye ulaştırılmasını ‘güvenlik’ gerekçesiyle engelleyen bir devleti de sorgulamıyoruz. 

Yaz bitti…

Kan revan içindeyiz. 

HDP Mardin Milletvekili Mehmet Ali Aslan aktarıyor: “Dün akşam yine 4 çocuk mahallelerinde top oynarken polisin ateş açması sonrası isabet eden mermilerle ayaklarından kollarından ve bacaklarından yaralandılar.” 

‘Sıradan’  iki ölüm daha: “Zırhlı bir araçtan açılan ateş sonucu hayatını kaybettiği iddia edilen 10 yaşındaki Cemile Cizir Çağırga’nın cesedinin sokağa çıkma yasağından dolayı evlerindeki derin dondurucuda bekletilmesi ve 18 yaşındaki Osman Çağlı’nın da yaralı iken müdahaleye izin verilmediği öne sürülerek hayatını kaybetmesi…” 

Çocuklar mahallelerinde oyun oynarken vurulup yaralandıktan sonra ölüme terk ediliyor. Sonra bir battaniyeye sarılıyor. Annesi tuzluyor onu kokmasın diye. Sonra bir derin dondurucuya konuluyor o masum beden.

Ölmek neden yetmiyor? 

Cemile HDP’li vekillerin çabalarıyla saatler sonra bir hastane morguna kaldırılıyor. Cizre’de derin dondurucuda bir çocuk. 10 yaşındaki Cemile’nin hikâyesi de burada bitti. 

Bir çocuk yalnızca bir çocuktur. Kürt bir çocuk ise önce Kürt’tür sonra çocuk.

Ölen bir çocuk Kürt’se sadece bir rakamdır. Yaşı parantez içinde belirtilir. O çocuk silah seslerinden ürkmeden koşarak geçer sokağın küçücük bir kıyısından. Can havliyle koşmaya alışıktır. Alışıktır kurşunlanmaya. Onun hayatı devlete aittir. Bedeli ödenmesi gereken bir yaşamaktır onunki ölüme kıyı, ölümle hemhal.

Gece hayatıyla, sahilleriyle ünlü Bodrum’da kıyıya vuran Aylan’la kanımız dondu. Günlük hayatımızda küçümsediğimiz, ötelediğimiz, mülteci kamplarını bile bir lütuf olarak gördüğümüz Suriyeli bir göçmen ailenin, Türkiye’de kalamayışıydı Aylan’ın fotoğrafı. 

Derin dondurucuda bekletilen Cemile’nin yüzü de bir fotoğraftı sadece. Kaderi ölüm olan çocuklardandı o da. Ya 35 günlükken ölen Muhammed Bebeğin hayatını kaybeden Sait Çağdavul’un (19) cenazesiyle aynı teneşir taşında saatlerce yan yana bekletilmesi? 

Empati yapın demiyorum, vicdanınıza bir sorun, demiyorum. Kendi çocuğunuz, kardeşiniz, akrabanız olsaydı n’apardınız, demiyorum. Sadece Kürt oldukları için bunları hak ettiklerini düşünerek yüreğinizi soğutmayın yeter! 

Yaz bitti…

Ben bu yazıyı yazıyorken ölüm haberleri gelmeye devam ediyor.  Keskin nişancılara hedef olan 15 yaşındaki Bünyamin İrci hastaneye götürülemedi. 10 yaşındaki Selman Ağar hastaneye önüne büyük beyaz bir bezin bağlandığı bir araçla taşındı. Cizre Devlet Hastanesi’nde son buldu hikâyesi. 

Son iki gündür sivil ölümleri endişe verici boyutlara ulaştı. HDP heyeti ilçeye sokulmuyor. Binlerce kişi ellerinde beyaz bayraklarla yaşam haklarını savunmak için yürüyor. Cenazelerin defin işlemleri yapılamıyor. Marketlerin derin dondurucularına, soğuk hava depolarına konmuş battaniyeye sarılı gömülmeyi bekleyen ölüler…

Ölmek neden yetmiyor?

Çatışmaların orta yerinde çocuklar kalakaldı. Bütün bunlar zamanı durdurmaya yetmedi. Parantez içindeki rakamlara bakarken buluyorum kendimi. Ölen ‘sivil’lerin yaşına bakıp, çocuk değilse bununla avunmak için.  
Bundan sonrası yok. Başka bir mevsim başlamayacak bu coğrafyada artık. Bu çocukların gözleri her yerde takip edecek bizi. 

@nilaltunkaya

Evrensel'i Takip Et