13 Eylül 2015 05:04

Engin ESEN

Has bir İrlandalı günün her saatinde bira içebilir. Yaygın olan Pádraig (Patrick) isminin kısaltması olan Paddy adlandırmasıyla anılan İrlandalılar, Katolik olmalarıyla övünürler. Bu ulus içinde solculuk veya otorite karşıtlığı bir gelenek gibidir. Soyluluktan hazzetmezler, cumhuriyetçidirler. 

Fıkralara bayılırlar, neşelidirler. Ama geçen günlerde İstanbul'daki malum olayda görüldüğü gibi İrlandalı kadın ve erkekler sıkıca kavga edebilirler.

Protestan İngilizlere karşı Katoliklik bayrağı sallayan Paddy, muhabbetin başka bir yerinde "dinlerin savaş çıkarmaktan başka bir şeye yaramadığından" dem vurup, sarhoş olup çapkınlık yapan veya gizlice evlenip çoluk çocuğa karışan İrlandalı rahipleri keyifle anlatabilir. 

Gelenekçi kesilip, "gerçek İrlandalılık" üzerine saatlerce tartışabilirler de. Cumhuriyetçi ve tabi ki eşitlikçi olmalarına rağmen, ada halkının Protestan azınlığını kolay kolay İrlandalı saymazlar. 

ADANIN BÖLÜNMESİ

İrlanda adasında 1800'lerin sonlarında yaşanan ve İngiliz-Britanya İmparatorluğu tarafından adeta soykırıma dönüştürülen büyük kıtlık tarihlerinin dönüm noktasıdır. İkinci büyük olay ise 1916'da İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu (IRA) öncülüğündeki devrimdir. 1922'de adanın 32 bölgesinden 26'sı üzerinde İrlanda Cumhuriyeti kurulurken, Protestan İngiliz ve İskoç kolonicilerinin torunlarının da yaşadığı Kuzey İrlanda'nın Londra'dan yönetilen Birleşik Krallık içinde kalması kanayan bir yaradır. 

Belfast merkezli Kuzey İrlanda'da Katolik çoğunluğun Protestanlara kıyasla fırsat eşitliğine sahip olmamasıyla bu yara kangrenleşmişti. Özellikle devlet kurumlarında Katoliklerin iş bulması imkansıza yakındı. Polis örgütünün neredeyse tamamı Protestanlardan oluşuyordu. Katolik okulları ayakta durmakta bile zorlanıyordu. Konut edinme gibi sosyal haklarda öncelik Protestanlarındı. Sonuç olarak Katolik İrlandalıların payına ırgatlık, işçilik ve göç düşüyordu çoğunlukla. 

1960'ların sonunda bu haksızlıklara karşı yükselen halk hareketlerinin karşısına, Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'a (İngiltere, Galler ve İskoçya ortak devleti) bağlılığını savunan Protestan silahlı grupları dikildi. Bu paramiliter grupların kanlı saldırılarına karşı Katolik halkı savunmak, 1920'lerden itibaren yeraltı örgütü olarak faaliyet gösteren IRA'ya düştü. 

1969'da IRA içindeki bölünmede, silahlı mücadeleyi düşük seviyede tutmayı ve Protestan İrlandalıları da kazanmayı savunan Marksist grup azınlıkla kaldı. Sonraki yıllarda farklı hizipler de ortaya çıkarken, genel olarak sol çizgiye sahip olmakla birlikte ulusal değer ve talepleri esas alanlar IRA'nın ana gövdesini oluşturdu. Bu arada, hizip kavgalarında çok sayıda İrlandalı hayatını kaybetti. Bazı hizipler organize suç örgütleri halinde varlığını sürdürüyor. 

Birleşik Krallık, IRA'yı bahane ederek, Kuzey İrlanda yönetiminin kısmi özerkliğini de kaldırdı ve adanın bu bölgesine asker yığınağı yaptı. 1970'ler ve 1980'ler boyunca hem İrlanda'da hem de İngiltere'de IRA çok sayıda silahlı ve bombalı saldırı düzenledi. Çatışmalarda bini aşkın asker ve polis öldü. IRA başta olmak üzere Cumhuriyetçi örgütlerin militanları ve Protestan paramiliter gruplardan da yüzlerce kişi hayatını kaybetti. Ölen sivillerin sayısı 1800'ü geçerken, 1990'lara gelindiğinde Kuzey İrlanda sorunu kaynaklı şiddet nedeniyle ölen ve yaralananların sayısı 50 bini bulmuştu. 

ANLAŞMAYA GİDEN YOL

Londra hükümetiyle IRA liderleri ve bağlılık yansılı paramiliter grupların temsilcileri arasında bazı aracıların yardımıyla alttan alta yürütülen görüşmeler, 1997'de ateşkese evrildi. Ateşkes, 1998'de Hayırlı Cuma Anlaşması'yla perçinlendi. 2000 yılına gelindiğinde, Kuzey İrlanda'daki asker ve polis yığınağı 1960'lar seviyesine düşmüştü ve uluslararası gözlemcilerin tespitiyle, 2000'lerde başlayan silahsızlanma, bir iki küçük grup dışında, 2005'te tamamlandı. 

Aslında Hayırlı Cuma Anlaşması'na çatışmanın ana tarafları olan IRA ve Londra'ya bağlılık yanlısı paramiliter gruplar imza atmadı. Belfast'ta imzalanan anlaşma, IRA'nın politik hedeflerini paylaşan Sinn Féin'in içinde olduğu Kuzey İrlanda siyasi partileri arasındaydı. Bu anlaşma, Birleşik Krallık ile güneydeki İrlanda Cumhuriyeti arasında imzalanan ikinci bir anlaşmayla garanti altına alındı. 

Birbiriyle bütün oluşturan iki anlaşma esas olarak Birleşik Krallık, Kuzey İrlanda ve İrlanda Cumhuriyeti arasındaki ilişkileri düzenlemeyi amaçlıyordu. Anlaşmalar İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda'daki referandumlarda büyük çoğunlukla onaylandı. Silahlı örgütlere, bu anlaşmaları sindirmek ve silah bırakmak düştü. 

KİM KAZANDI?

Varılan anlaşmalarla cumhuriyetçilerin mi, yoksa Birleşik Krallık yanlılarının mı kazançlı çıktığı tartışması bugün dahi sürmekte. Kimileri böylece Kuzey İrlanda'nın Londra yönetimine bağlılığının garanti alındığını savunurken, bazıları da birleşik İrlanda yolunda önemli bir adım atıldığını öne sürebiliyor. Çünkü anlaşmalara göre, hem Kuzey İrlanda'nın Birleşik Krallık'ın parçası olduğu kabul edilirken, büyük çoğunluğun istemesi halinde adanın bu bölgesinin ayrılma ve/veya İrlanda Cumhuriyeti'ne katılma hakkının saklı olduğu da belirtiliyor. 

Anlaşmaların sonucu olarak, her iki tarafın üyesi olan tutuklu militanlar serbest bırakıldı, açılmış davalar rafa kaldırıldı. Eski IRA liderlerinin çoğu Sinn Féin üyesi olarak siyasete devam ederken, Gerry Adams ve Martin McGuinness gibi ünlü liderlerden bazıları, eski düşmanları olan bağlılık yanlıları ile birlikte, yeni kurulan Kuzey İrlanda yönetimine dahil oldu. 

Ancak yeni kurulan Kuzey İrlanda parlamentosu ve hükümetinde kriz eksik olmuyor. Hükümet binasına belirli günler dışında Birleşik Krallık bayrağı asılmaması Protestan azınlığı sokağa dökmüş ve polis bu gösterileri zorla bastırırken, cumhuriyetçiler karşı eylemler düzenlemişti. Bugünlerde de eski IRA militanları arasındaki çatışmalarda 2 kişinin öldürülmesi nedeniyle, Protestan milletvekilleri "IRA'nın silahlı gruplarının varlığını sürdürdüğünü" öne sürerek hükümeti terk etti ve Londra hükümeti krize müdahale sinyalleri veriyor. Kuzey İrlanda, İrlanda Cumhuriyeti ve Birleşik Krallık parlamento ve hükümetleri arasındaki ortak komisyonların bu krizlere ne kadar göğüs gerebileceğini göreceğiz. 

FIRSAT EŞİTLİĞİ VE KÜLTÜREL HAKLAR

Anlaşmaların belki de en çarpıcı kısımları ise Kuzey İrlanda'da insan haklarının, fırsat eşitliğinin, dil dahil kültür değerlerinin geliştirilmesiyle ilgili olanları. Çünkü böylece herkesin etnik köken, din, mezhep, dil, sağlık engeli, evli-bekar olma, cinsiyet, cinsel yönelim farkı gözetmeksiniz hem devlet karşısında hem de toplum hayatının genelinde eşit haklara sahip olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, bu hakların korunması için yönetimleri denetleyen ayrı fakat birlikte çalışan komisyonlar mevcut. Örneğin, bir kişinin Katolik olduğu için iş başvurusunun reddedildiğini belirterek başvurması halinde, işveren durumundaki resmi veya özel kuruluş ciddi cezayla karşılaşabilir. Ayrıca, İrlanda dili ile azınlıkların dillerinin korunup geliştirilmesi için Birleşik Krallık kamu bütçesinden pay ayrılıyor. İrlandaca İngilizce ile birlikte resmi dil olmasına rağmen, günlük yaşamda İrlandaca kullanımında belirgin bir artış gözükmüyor yine de.

Bugünlerde insan hakları komisyonlarının ana gündemi, "tasarruf" adı altında sosyal yardımları kesilmesi nedeniyle yoksul halkın iş ve eğitim olanaklarının ciddi şekilde kısıtlanıyor olması. Nüfusun ve yoksul halkın çoğunluğunun Katolik olması, geleneksel gerginliklerin yükselmesine sebep olabilir.  

Diğer yandan, anlaşmalarda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi hükümleri esas alınıyor fakat Birleşik Krallık hükümeti, bu sözleşmedeki imzasını çekmeyi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile ulusal yargı sistemi arasındaki köprüleri kaldırmayı gündemine almış durumda. Eğer bu gerçekleşirse, Kuzey İrlanda halen Birleşik Krallık'ın parçası olduğundan, Hayırlı Cuma Anlaşmaları'nda gedik açılmış olacak. Bu ise Britanya ve İrlanda adalarındaki insan hakları hareketlerini ortaklaşmasına yol açabilir. Kısacası, "barış anlaşması olmayan barış anlaşması" sürekli bir sallantı halinde.

İRLANDA CUMHURİYETÇİLİĞİNİN BABASI: WOLFE TONE

Hayırlı Cuma Anlaşmaları, haklı olarak "anlaşamamakta anlaşmak" diye tanımlanıyor. Sahiden de, Kuzey İrlanda sorunu kökten çözülmüş değil ancak meselelerin ve karşıtlıkların varlığı kabul edilmiş ve dondurulmuş halde. 

İrlanda'nın bağımsızlığı fikrinin temeli Fransız Devrimi günlerine gidiyor. Devrimci liderlerden Wolfe Tone 1790'larda, "alçak tiranlığı yıkmak, İngiltere'ye bağımlılığı kırmak" hedefini gösteriyor ve esas gayesini şöyle dile getiriyordu: "Bütün İrlanda halkının birliğini sağlamak, geçmişin tüm çekişmelerini bir yana bırakarak Protestan, Katolik veya kilise dışı unvanları yerine ortak İrlandalı adını geçirmek." 

Tone'un çok bilinmesine rağmen modern İrlanda cumhuriyetçiliği tarafından Katolik kimliğinin arkasına itilen bu gayesinin yanı sıra, bugün geçerliliğini koruyan bir tespiti daha vardı: "Eğer mülk sahipleri bizi desteklemiyorlarsa onlar inmeli. Gücümüz o büyük ve saygın sınıftan gelmeli, mülksüz kişilerden."
İrlandalı Katolik, Protestan veya ateist mülksüzlerin bardaklarını Tone'un şerefine kaldırdığı birahaneler vardır belki de.

Evrensel'i Takip Et