Memleketimde Kan Sesleri...
Bu yazıya, Edip Cansever’den ve severlerden özür dilemeden başlayamayacağım. Edip Cansever, Mendilimde Kan Sesleri ile memlekette veremi ne kadar can yakıcı ve ne kadar içten anlatmışsa, o kadar can alıcılığıyla anlatmam lazımdı memleketimdeki kan seslerini;

Eren ÖNER
Bursa
Bu yazıya, Edip Cansever’den ve severlerden özür dilemeden başlayamayacağım. Edip Cansever, Mendilimde Kan Sesleri ile memlekette veremi ne kadar can yakıcı ve ne kadar içten anlatmışsa, o kadar can alıcılığıyla anlatmam lazımdı memleketimdeki kan seslerini;
“Her yere yetişilir
Hiçbir yere geç kalınmaz ama…”
Memleketimin düzlüklerinde, dağlarında insanlar ölüyorlar. Hem de bir hastalık yüzünden milliyetçilik hastalığı…
6 Eylül akşamından başlayacağım anlatmaya ölüm sayısı verilmeden ne için öldüklerini bilmeden ölenlerden. ‘400 vekil’ söylemini haber kaynağında ilk dakika gördüğümden beri içimde büyüyen kinden başlayacağım. Öncesinde Cizre’de gözlerini açamadan gözleri kapatılan 35 günlük çocuktan bahsedemeyeceğim bile. Ölen çocukları, gençleri sayamayacağım. Tahammülden geriye, sınırdan ötesine varıp yüzüstü kıyıya düşen insanlığımızdan nasıl söz ederim. Son dolunay dönmeden oldu bunlar. Daha öncesini hatırlamak istemiyorum. Ali İsmail’i, Berkin’i, Soma’yı, Roboski’yi, Suruç’u unutmak istiyorum Edip Abi, senin derdini yandığın Ahmet Abi de gideli çok olmadı. O kadar çok öldük ki yaşamak için Edip abi…
Memleketim beni bağışla,
Edip abi sen de bağışla…
“Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konya’nın beyaz
Antep’in kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki mavidir gözyaşları
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına
Öylesine benzer ki”
Yaşadığımız yere benzemiyoruz. Dağı, denizi bir arada yaşatamaz olduk. Ah güzel Edip abi birlikte yaşayamıyoruz. Elbet böyle olmasına sebep anlatılacak şeyler var. Geçen iki gün önce Bursa’da mesela altında lüks arabası, arka camda bayrağı, teybinde 10.yıl marşıyla vatan kurtaranları gördük. Öte yanda odasının damı akarken toprağa uğurlananları. ‘400 vekil’ derken ağzından kan fışkıranları gördük. Barış istedikleri için gazlanıp coplananları, kitapevi yakarken alkışlananları… Benzemiyoruz memleketimize Edip abi.
“Anısı ıssızlıktır
Acısı bilincidir
Bıçağı gözyaşlarıdır kurumakta olan
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet abi”
Hastalıkta benziyoruz Edip abi haklısın. Bilincini acısından almış halkın, anaları-babaları oğullarına kurşun atan devletin cenazelerini sırtında taşırken, diğer yanda bir yüzü o halk ile betimlendiği için linç edilenler var. O halkın coğrafyasında kurşunlar var. Geçenlerde 7 Haziran gülerek karşılamıştık. Şimdi gülemiyoruz. Bir halk gülemiyor ve benziyoruz Türkiye’ye.
“O çocuklar büyüyecek
O çocuklar büyüyecek
O çocuklar…”
O çocuklar büyümüyorlar, o çocuklar patikalarda ölüyorlar. Deniz göremeden, seni okuyamadan, yaşadığı yere benzedikleri için ölüyorlar Edip abi ölüyorlar. Diyorsun ya Ahmet abiye;
“Bilmezlikten gelme Ahmet abi
Umudu dürt
Umutsuzluğu yatıştır”
Umudu dürteceğiz Edip abi, yaşadığı yere benzeyen insanları değiştirerek değil, yaşadığı yerleri güzelleştirerek dürteceğiz umudu ve intikam naralarına inat barış çığlıklarıyla yatıştıracağız umutsuzluğu… Demem o ki Edip abi anlatmaktan vazgeçmenin sırası değil. Anlatacağız sözcüklerimizle durduramadığımız namlulara parmaklarımızı tıkacağız. Kazığın en büyüğünü biz atacağız. Ağustos’ta doğumunda yazacaktım sana dair bir şeyler geç kaldım bağışla.
“Ahmet abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar”
Veremden Edip abi veremden, peki bir memleket niye kanar? Düşman değil, savaş değil bir memleket niye kanar? Bu da bir hastalık benim güzel abim. Ve bizi sizi yok bu işin... Biz varız ve bizi birbirimize kışkırtanlar. Elbet yeneceğiz ‘ne gelir elimizden insan olmaktan başka’ ne gelir elimizden saraya, soytarılarına inat barışı haykırmaktan başka, ne gelir elimizden birbirimizi anlamaktan, anlatmaktan başka, bir tarafta dünyayı yaratanlar diğer tarafta karartanlar…
“Ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Evet, siz bizi anlamasanız da ne çıkar
Eh, yani ne çıkar siz bizi anlamasanız da
Hiçbir şey! Biz gene anlaşırız nasıl olsa”
*(Edip Cansever/Mendilimde Kan Sesleri) **(Edip Cansever/ Ne Gelir elimizden insan olmaktan başka IV)
Evrensel'i Takip Et