27 Eylül 2015 05:37

Mülteci işçilerle birlik bir rüya mı?

Paylaş

Ercüment AKDENİZ

Omar’la görüşmeyeli hayli uzun zaman olmuş... “Suriye Savaşının Gölgesinde Mülteci İşçiler” kitabında yer alan en çarpıcı röportajlardan biri ona aitti. Omar deyince aklıma hemen “Proleter Mültecinin 1 Mayısı” başlıklı röportaj geliyor. Zira dini yaşamı hayatın hep önünde tutan Omar, iki elinde iki çocuğu 1 Mayıs kutlamasına tereddütsüz katılmıştı. Çünkü Türkiye’de mülteci işçi olmak dayanılır gibi değildi ve Çağlayan İşçi Birliği ona sınıf kardeşliğinin yanı sıra güven duygusunu vermişti.

Kurban bayramında Omar’ı ziyarete gittim. Ben Omar’ları en son bıraktığımda; kardeşiyle birlikte bir bodrum katta, iki aile bir arada yaşıyorlardı. Bu arada anne ve babasını da yanlarına almışlar. Evdeki aile sayısı üçe çıkmış anlayacağınız. Evdeki çocuk sayısı da artmış. Rutubet kokusu içinde, hayata gözlerini açan birbirinden güzel iki bebeğin mavi boncuklu gözlerine bakmaya doyamıyor insan...  

OMAR’LA MEHMET ALİ TARTIŞINCA...

Omar’la muhabbet için, bize refakat eden işçi Mehmet Ali’nin tercümanlığına ihtiyacım var. Omar’a Edirne’deki Suriyelilere dair edindiğim izlenimleri anlatıyorum. Mehmet Ali çeviriyor. Omar son dönemde organ mafyasının Suriyelilere dadandığını söylüyor. Suriyeliler arasında Avrupa’ya göç kadar bu meselenin de gündem olduğunu anlıyorum.  

Söz bir biçimde dönüp dolaşıp Suriye’deki iç savaşa geliyor. Tercümanımızın, çevirinin ötesine geçip tartışmaya katıldığını fark ediyorum. Bunda elbette bir beis yok benim için. Fakat Omar’ın, Esad yanlısı güçlerin varil bombası kullanmasını eleştirmesi sanki Mehmet Ali’yi huzursuz ediyor. Ondan, Omar’a söylediklerini bana da çevirmesini rica ediyorum. Şöyle diyor;

“Tamam Esad’ın yaptığı kötü ama muhalif güçler de cephe savaşı vereceğine halkın içine gizleniyor ve halkı kalkan olarak kullanıyor!”

Bunun üzerine iç savaşta sivillere yönelik tüm saldırıları yanlış bulduğumuzu, ne Esad ne de sivillere şiddet uygulayan diğer silahlı yapıların destekçisi olmadığımızı söylüyorum. İç savaşın bir an önce bitmesi ve halkların söz sahibi olacağı demokratik bir Suriye özlemiyle sözlerimi bitiriyorum. Bu konuşmam ortayı bulan bir konuşma oluyor ve her iki tarafın da kafa salladığı bir onayla tartışma sona eriyor.

RÜYA MI GÖRÜYORUZ GERÇEKTEN?

Omar’lardan ayrılırken sohbet ve tartışmamız bu kez Mehmet Ali ile devam ediyor. Yazının bundan sonraki bölümünü bu tartışmaya ayırmak istiyorum. Çünkü işçi Mehmet Ali’nin cesaretle dile getirdiği sorunlar; sol, sosyalist ya da sosyal demokrat cenahta birçok kişinin düşünüp de dile getiremediği detaylar... Buyurun;

- Bir işçi olarak Suriyeli mülteci işçilere yardım etmeye çalışıyorsun, bu çok güzel. Ama konu iç savaşa gelince; sanki bütün mültecileri biraz karşı cepheye almış gibi oluyorsun, neden?

- Bak abi, sonuçta onlar bir savaştan kaçtı. Peki, onları kabul eden kim? Türkiye.. Ee Türkiye’nin başında kim var? Tayyip Erdoğan... Mesele bu kadar basit. Onlara başka bir şey anlatamazsın! Yarın bir gün bu hükümet onlara kimlik verse, oy kullanma hakkı tanısa ben eminim ki yüzde 95’i oylarını Erdoğan’a verir.

- Diyelim ki öyle; hadi geçtim yüzde 95’i geriye kalan yüzde 5’i emek ve demokrasi mücadelesine kazanmak için uğraşmaya değmez mi?

- Ya bak yıllardır Çağlayan’da işçiler için çabalıyorsunuz, hani ne oldu? Yıllardır burada işçiler için çalışan devrimcilerin kuru bir maaşı bile yok! Değişti mi peki işçiler, değişmedi! Suriyeliler mi değişecek?  

- İşçilerin birliği mümkün değil mi peki Mehmet Ali? Herkes inancı, ulusal hakları, mezhebi neyse savunsun elbet! Ama bak, Suriye’yi konuşunca siz işçilerin arasında bile nasıl bir kutuplaşma ortaya çıkıyor. Nasıl aşılacak peki bu sorun?

- Yine söylüyorum; Suriye’den buraya gelenlerin yüzde 95’ine anlatamazsın bu dediklerini. “Tamam” derler ama arkadan yine bildiklerini yaparlar. Benim için ekmek davası önemli ama yarın eğer Türkiye de Suriye gibi olacaksa önce karımın ve çocuklarımın güvenliğini sağlamam lazım! Gerçek bu abi...

-Bu kutuplaşmadan bir çıkış var mı peki? Herkes cemaatine, mezhebine, ulusal aidiyetine çekilip birbirine karşı mı silahlanacak? Özgürlükler için mücadele tamam ama işçiler birleşmeden halklar kardeş olmadan bu nasıl mümkün olacak?

-Sözlerin kulağa hoş geliyor abi ama ben rüya görmek istemiyorum. Çünkü rüyalara inanmıyorum!
Rüya mı görüyoruz gerçekten? Ben sohbeti burada kesmiş olayım. Çünkü sohbet uzun ama bu yazı için yer kısa.

O HAYALET...

Mehmet Ali ilginç bir adam vesselam. Çünkü bunları söylerken Suriyelilere yardım etmekten geri durmuyor ama yardım ettiği mültecilere Alevi olduğunu da söylemiyor. Hem onları kaybetmek istemiyor hem de kimliğini açık etmekten kaçıyor.

Mehmet Ali “Erdoğan iç savaş çıkarmadan gitmez” diyenlerden. Bunun için oyunu 7 Haziran’da HDP’ye vermiş. Bunun taktiksel bir oy olduğunu belirtiyor ve HDP’li olmadığı halde oyunu yine HDP’ye vereceğini söylüyor. İç savaş ihtimaliyle birlikte Alevilere dönük büyük bir kırım korkusu yaşıyor. Bu ihtimal dahilinde “kendimizi, ailemizi nasıl savunuruz” diye endişe ediyor.

Kısacası, Suriye’deki iç savaş artık sadece Suriye’nin iç savaşı değil ve hükümetin Suriye’de izlediği dış politika iç gerilimi zirveye çıkarmış durumda. Dolayısıyla hem mülteciler hem de işçiler içinde, makro milliyetçilikle mücadele kadar bilinç altında kökleşmiş olan mikro milliyetçilikle de mücadele etmek gerekiyor. Benim Mehmet Ali’yle yaptığımız sohbetten çıkardığım sonuç bu.

Rüya meselesine gelince... Amerika’daki siyahilerin lideri M. Luther King’in sözleri geliyor aklıma. “I have a dream” demişti King yani “Benim bir hayalim var”... Rüya denince bir de bir buçuk asır öncesinden ses veren bir hayaleti hatırlıyorum... Biz hayal görmeye başladığımızda;  bayrağında “Bütün Ülkelerin İşçileri ve Ezilen Halklar Birleşin” yazan o hayalet yine savaş tanrılarının korkulu rüyası olacak.

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Mülteci kederi

SONRAKİ HABER

Nuh Tufanı’ndan Antik Yunan’a ve Sümerlere... Örgütlenmemiş sığırların makus tarihi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa