DİHA ve Azadiya Welat baskınına karşı dayanışma çağrısı
Basın kurumlarına yönelik polis baskını ve 32 kişinin gözaltına alınması, yarın (Salı) saat 12:30'da DİHA'nın İstanbul'daki bürosu önünde protesto edilecek.
Diyarbakır'da DİHA, Azadiya Welat, Aram Yayınları ve Kürdî Der’in bulunduğu binaya yönelik polis baskını meslek örgütleri tarafından tepkiyle karşılandı.
Basın kurumlarına yönelik polis baskını ve 32 kişinin gözaltına alınması, yarın (Salı) saat 12:30'da DİHA'nın İstanbul'daki bürosu önünde protesto edilecek. TGS, TGC ve DİSK/Basın İş'in katılımıyla yapılacak basın açıklamasında, baskına uğrayan kurumlarla dayanışma mesajı verilecek ve gözaltıların serbest bıraskılması talep edilecek.
Konuya ilişkin bilgi veren TGS'den Arzu Demir, "Öncelikli olarak 32 arkadaşımızın serbest bırakılmasını istiyoruz. Bu baskının gerekçesi ne olursa olsun bizce halkın basın özgürlüğüne ve halkın haber alma hakkına yönelik bu saldırıya derhal son verilmelidir. Bu saldırılar sarayın 20 Temmuz Suruç katliamı ile başlattığı savaşın devamıdır. Biz de TGS olarak Kürt basını ile dayanışma içinde olacağız 12.30'da İstanbul DİHA Bürosu'nun önünde olacağız" dedi. Demir, herkesi açıklamaya davet etti.
Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24) ise korsanvari bir şekilde özgür basını hedef alan baskına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Açıklamada Türkiye'de devlet şiddetini, Kürt halkının taleplerini ve bölgedeki gelişmeleri, Alevi ve diğer toplumsal kesimlerin sorunlarını işleyen haber yapan Dicle Haber Ajansı'na ve ülkenin tek Kürtçe günlük gazetesi olan Azadiya Welat’a yapılan baskınla Türkiye’de basın özgürlüğü bir kez daha darbe vurulduğu kaydedildi.
GAZETECİLERDEN BASKINA TEPKİ
DİHA'ya konuşan Gazeteci Levent Gültekin, Türkiye'de AKP iktidarı ile birlikte son birkaç yıldır basın üzerinde peyder pey yükselen baskının artık kontrolden çıktığını belirterek, "Türkiye bir gazetenin iktidar aleyhine haber yaptığı için bir milletvekili tarafından işgal edilmesini bile yaşadı. Benzer olayları bütün medya grupları üzerinde görüyoruz. Çünkü, iktidar kendi sesi olmayan kendi çizgisinden farklı haberler yapan medyaya tahammül edemiyor. Ama bu sadece medya sorunu değil Türkiye sorunu değil. Türkiye'nin kendisi yangın yerine dönmüş durumda Türkiye yanarken ağlayacak durumda değiliz. Türkiye'nin kendisi artık bir yangın yeri" dedi.
Gazeteci Celal Başlangıç da "DİHA son dönemlerde bütün gerçekleri ortaya çıkardı. AKP'nin yalanlarını çektiği görüntülerle belgeleyerek ortaya çıkardı. 20 defa TİB ile engellemek istediler anacak baş edemediler. AKP bugün kendi iktidarını korumak için her türlü baskıyı kullanıyor" diyerek baskına tepki gösterdi.
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat ise DİHA, Azadîya Welat, KURDî-DER ve Aram yayınlarına yapılan polis baskının, Kürdistan'da AKP'nin devreye koyduğu savaş konseptine karşı hayatını ortaya koyarak gazetecilik yapan özgür basın temsilcilerine yapılan alçakça bir saldırı olduğunu söyledi. Polat, Kürt halkının 7 Haziran seçim sonuçları nedeniyle cezalandırıldığını ifade ederek, "Kürt halkını cezalandırmak için gerçeklerden taviz vermeyerek gazetecilik yapan meslektaşlarımıza alçakça saldırıyorlar. Basın meslek örgütlerinin harekete geçmesi gerekiyor. Yapılan baskın hukuksuz bir uygulamadır. Bu süreç demokratların test edildiği bir süreçtir. Muhalif partiler de bu baskılara karşı durmalıdır. Alçakça göz altıyı kınıyorum" diye konuştu.
Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş ise şöyle konuştu : "Medyaya yönelik her türlü baskıyı kınıyorum. Gazetecileri ve siyasi görüşü ne olursa olsun gazetecilik yapmaya çalışan kurumlara yönelik baskılar Türkiye'deki demokrasi ayıbının öncelikli maddelerindendir. Ülkemizdeki demokrasi ayıbı kapandığı yerde gittikçe açılıyor dört yıl önce bir gazeteci tutuklama furyası başladı o dönem rejim yine kendine tehdit gördüğü gazetecilere farklı görüşten gazetecileri tutuklamıştı. Bu sefer aynı furya Kürt hareketini izleyen medyaya yönelik yaşanıyor bunlar Türkiye için büyük bir utançtır medyanın siyasi görüşü ne olursa olsun meslektaşlarına dönük baskılara karşı bir arada durması ve birlik olması gerekiyor. Hürriyet gazetesine yapılan saldırılar ile Dicle Haber Ajansı’na dönük saldırılar arasında hiçbir fark yoktur.”
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu da, baskını endişe verici olarak gördüğünü belirterek, "Baskıların medya dünyasının geniş bir alanına yayılmasından dolayı bu tür şeyleri de beklemiyorduk değildik. Son dönemde medyaya yönelik baskıların çok geniş bir politik hal alınması nedeni ile doğrusu şaşırmadık. 7 Haziran'da hükümet propagandasında yetersiz kalınması nedeni ile 1 Kasım'a kadar eleştirel bütün seslerin dizginlenerek siyasi hesapların görülmesi olarak görüyorum. Gazetecilerin hitap ettiği sosyal çevreler de bu baskıdan da nasibini alıyorlar siyasi otoritenin gündeminde yaygınlaştırılan hukuka aykırı işlemler olarak görüyorum" dedi.
Gazeteci Vivet Kanetti de polis baskınının kabul edilemez olduğunu kaydederek, “Hiçbir gerekçesi olamaz bir basın ajansının basılmasının hiç bir açıklaması olamaz. Umarım kısa zamanda bu sorun çözülür" dedi.
Gazeteci Aydın Çubukçu ise "Genel olarak bu savaş ortamı demokrasiye karşı bir savaş anlamına gelmeye başladı. Özellikle bölgeden doğru bilgi almamızı sağlayan bu ajanslara baskın doğrudan haber alma özgürlüğümüze yapılan bir saldırıdır. Bölgeden doğru haber veren ajanslara karşı bu saldırı savaşın örtülü ve kirli yüzünü saklamayı amaçlamaktadır" ifadeleriyle polis baskınına tepkisini gösterdi.
Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Başkanı Ahmet Abakay ise gazetecilere düşman bir siyasi iktidarla karşı karşıya olunduğunu ve basına yönelik baskının en ağırının bölgede çalışan gazeteciler üzerinde yürütüldüğünü söyledi. Abakay, “DİHA’ya yapılan baskın da bunun bir parçası. Derhal gazeteci arkadaşlarımızın görevlerinin başına dönmesini talep ediyoruz. Bu tür baskınlar sadece DİHA’ya değil bütün basına yönelik olduğunu biliyoruz. DİHA’ya yapılan bu baskın herkese, muhalif olan herkese gözdağıdır. Gazeteci arkadaşlarımız ve DİHA ile dayanışmaya devam edeceğiz” dedi.
Akademisyen Kerem Altıparmak da, DİHA’ya yönelik 24 Temmuz’dan bu yana TİB tarafından uygulanan sansür uygulamalarını hepsine itirazda bulundukları ancak gerekçesiz bir şekilde itirazların reddedildiğini dikkat çekti. Altıparmak, hakim kararı olmadan yapılan hukuksuz aramanın Anayasa ve AİHM aykırı olduğunu belirterek, tepki gösterdi. (HABER MERKEZİ)
Diyarbakır'da DİHA ve Azadiya Welat'a polis baskını: 32 kişi gözaltına alındı
DİHA ve Azadiya Welat'a baskın kararı, saldırıdan 10 dakika önce alınmış!