Yazmak eylemi
Türkçenin imkanlarını mümkün mertebe zorlayarak bir olay üzerinden 101 farklı uslüp ortaya koyuyor yazar. Kısacası bizim duyduğumuz gördüğümüz gerçekliği biçimlendiriyor.

Cihan TOSUN
Eskişehir
Çevirisinin olanaksızlığını düşündüğü bir kitabı çevirmeye soyunmakla girişiyor yazmak eylemine Ferit Edgü. Raymond Queneau’nun Exercises De Style adlı kitabını çevirmeye çalışırken,“çeviri ilerledikçe, bu çabamın başarız kalacağını gördüm.Queneau, Paris’te bir otobüste geçen, düşsel, yalın bir olayı anlatıyordu yüz değişik uslüpla. Fransız dilinin olanak ve yetenekleri içinde düşünülmüş bu metinlerden birçoğunu çevirmenin de olanağı yoktu.” diyor Edgü. Bu durumda çeviri yapmak nasıl anlamlı olabilirdi ki? “Bunu gördüğümde böylesi bir araştırmayı Türkçenin olanakları içinde denemenin daha doğru olacağını düşündüm.” diyor ve geriye dişine göre bir olay bulmak kalıyor. Yalnız şunu düşünüyor; olay sadece trajik olmamalı! Daha fazla uslüp deneyebilmek için traji-komik bir olaya ihtiyaç duyuyor yazar ve 2 sene bekliyor. 14 Şubat 1980 Perşembe gününe kadar... Tarihe bakınca ‘komik’ bir olayla karşılaşmak için neden 2 sene beklemek gerektiğini de anlıyoruz tabii…Ve sonra bir gazete küpüründe şunu okuyor Edgü; “Kendilerini ‘devrimci’ olarak tanımlayan örgüt üyelerinin bir eylemi sonucu 14 Şubat 1980 Perşembe günü, İstanbul’un birçok semtinde dükkânlar kepenk açmadı.” Aradığını bulmuş oluyor ve anlatmaya başlıyor 101 farklı gözden; taraf tutma derdinden uzak, bir bütünlük kaygısı gütmeden, yazmak eyleminde bulunuyor. Öykü yahut romanın olay bütünlüğünü ya da akıcılığını burada bulmak çok zor, ortada bir deneme var. Türkçenin imkanlarını mümkün mertebe zorlayarak bir olay üzerinden 101 farklı uslüp ortaya koyuyor yazar. Kısacası bizim duyduğumuz gördüğümüz gerçekliği biçimlendiriyor. Her ne kadar “Bu alıştırmalarda, yalnızca bir yazardım ben; ne tanık ne de yargıç, yalnızca yazan bir kişi. Herkesin bildiği, duyduğu, yaşadığı, gazetelerde okuduğu, bir başkasından öğrendiği bir olayı anlatmayı denedim hepsi bu.” dese de aradan bunca yıl geçtikten sonra bize belki de kendi rızası dışında şöyle bir imkan sunuyor; bu eylemi o günün koşullarına göre değerlendirme imkanı... 101 farklı insanın bu olaya bakışını sezebiliyoruz eylemcisinden bakkalına kadar… Yazar sadece üslup kaygısıyla yola çıktım diyor ancak Türkiye sosyolojisine dair de bir şeyler bırakmış geriye desek hem de yazmak adına. Çok mu zorlamış oluruz?
GÜNLÜK YAŞAMIN YARGIÇLARI
Yazar meseleye taraf olmadığını söylüyor peki biz?
Yazarın bize sunduğu şey bu anlamda edebi çerçevenin dışına sürüklüyor bizi, 101 çift gözden bir çift şeçebilir miyiz? Günlük hayatın içinde hepimiz buna benzer bir çok olayla karşılaşıyoruz -olayın ne olduğunun önemi yok- çoğu zaman çok kolay veriyoruz kararlarımızı… Yazar taraf olmamanın kolaylığına sığınıyor yazının çatısı altında tüm yargılardan uzak bize bizi anlatıyor ama biz taraf seçmek zorundayız! Otobüs mü daha hızlı olur yoksa dolmuş mu? Arkadaşım telefonunu neden açmıyor? Karşımda ki bana doğru mu söylüyor? Ve nicesiyle günlük yaşamın yargıçları oluveriyoruz birden… Yazar günün siyasetinin içinde olan bir olayla çıkıyor karşımıza ve iş ciddiye biniveriyor daha dikkatli atıyoruz adımlarımızı, ya günlük hayatın içinde gerçekliği tartışa biliyor muyuz? Edgü okuruna bir fırsat vermiş oluyor belki yine kendi rızası dışında, taraf olma fırsatı gerçekliğini, sınama fırsatı…
İSMAİL FERİT EDGÜ KİMDİR?
İsmail Ferit Edgü (d. 24 Şubat 1936), Türk öykücü, şair, romancı, deneme yazarı. 24 Şubat 1936’da İstanbul’da doğdu. İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde eğitim görürken kazandığı bir sınavla Almanya’ya gitti. Oradan Fransa’ya geçti. 1959-1964 arasında Paris’te resim çalışmalarının yanısıra felsefe, sanat tarihi, seramik kurslarına katıldı. Yazılarında edebiyatın konumu, yazarın özgün koşulları ve nitelikleri üzerine düşünceleriyle dikkat çekti. Plastik sanatlar alanındaki deneme, eleştiri ve tartışmalarıyla ilgi uyandırdı. Romanlarında ‘niçin’ sorusundan çok ‘nasıl’ sorusu üzerinde durdu. Çevresiyle uyum sağlayamayan bireyin sorunlarına eğildi.
Evrensel'i Takip Et