30 Eylül 2015 12:59

Irkçılık yine yeni yeniden mi?

Kapitalist sistem, içine düştüğü ekonomik krizlerden çıkmak ve sömürü politikasını devam ettirmek için savaşları bir araç olarak kullanır. Türkiye’de de burjuvazinin temsilcisi hükümet de bu aracı kullanmada hiç tereddüt göstermiyor. Kuşkusuz ülkenin içinde bulunduğu bu durum gençlik kesimlerini de doğrudan etkiliyor.

Paylaş

Pınar ÇETİNKAYA
Ege Üniversitesi
İngiliz Dili ve
Edebiyatı


7 Haziran’da gerçekleşen seçimlerin ardından ülke, yoğun bir gaz bulutu misali gergin bir siyasi atmosferin içinde buldu kendini. AKP hükümeti, Kürt sorununun çözümüne dair sağlanan çatışmasızlık sürecini askeri operasyonlarla savaş sürecine evriltti. Bu bir sonuçtu aslında; AKP’nin tek başına iktidara gelememesinin ve başkanlık hayallerinin tıkanmasının bir sonucuydu. Bu bahsettiğimiz atmosferin bir ayağı ise erken seçim öncesi planlara dayanıyor; halkı kutuplaştırıp, milliyetçi politikalara yedekleme çabasına.
BİR ARAÇ OLARAK SAVAŞ VE IRKÇI POLİTİKA
Kapitalist ekonominin tansiyonu yükselirken, yeni bir krizin nüveleri kendini hissettiriyor. Türkiye’de bunun yansıması ise işçi- emekçi kitlelerin daha fazla yoksullaşmasıyla, hayat koşullarının tabana doğru çekilmesiyle oluyor. Kapitalist sistem, içine düştüğü ekonomik krizlerden çıkmak ve sömürü politikasını devam ettirmek için savaşları bir araç olarak kullanır. Türkiye’de de burjuvazinin temsilcisi hükümet de bu aracı kullanmada hiç tereddüt göstermiyor. Kuşkusuz ülkenin içinde bulunduğu bu durum gençlik kesimlerini de doğrudan etkiliyor.
Böylesi  koşullar altında gençliğin de geleceğe dair kaygıları artıyor. En son açıklanan rakamlara göre işsizlik oranları %9.6’lara ulaşmıştır. Bu istatistik, dönemin başbakanı Erdoğan’ın “Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok” sözünü beynimize bir kez daha çakar nitelikte. Eğitim hayatının her aşamasının paralı olduğu, parası olmayanın okumakta zorlandığı ya da okuyamadığı bir ülkede, gençliğin önünü görememesi, geleceğine dair olan kaygılarını katlıyor. Bu sebeple de gençler arasında umutsuzluğun artış göstermesi, gençliğin rekabetçiliğe mahkum edilmesi ve bireyciliğin ön plana çıkarılması kapitalist sistemin ve burjuvazinin temsilcisi iktidarların oyunlarındandır demekle yanılmış olmayız.
NEDEN BİZ?
Peki milliyetçi politikalar gençlik yığınları arasında neden ve nasıl kanal bulabiliyor? Asıl sorun burada yatmaktadır. Gençlik, halk kesimlerinin en dinamik kitlesidir. Hareketlidir, heyecanlıdır ve toplumun diğer kesimlerine göre çok daha rahat bir araya gelebilir. Türkiye’nin nüfusu da genç bir nüfus! İktidarların, gençleri kendi çıkarları doğrultusunda şekillendirip geleceği inşa etme çabaları kaçınılmazdır. Gençlerin geleceğe dair olan kaygıları da, iktidar sınıfın çağrılarına kulak vermesini kolaylaştırıyor.
Türkiye gençliği, Gezi Direnişi’nden, üniversite eylemlerine kadar  geleceği için bir araya gelmeyi öğrenmişti. YGS şifre protestoları, ‘ODTÜ Ayakta’ eylemleri, üniversite konferansları ve taraftar gruplarının ortak eylemleri Türkiye gençliğinin eylemleriyle merkezileşme eğilimini ortaya çıkarmıştı. Gençliğin bu deneyim ve eğilimlerinden rahatsız olan sermaye hükümeti de kendi elindeki pusulaya göre yapması gerekeni yaparak milliyetçi politikaları hızlı bir şekilde örgütlemeye başladı. Hatta MHP’yi bile geride bırakacak bir pozisyon alındı.
GÖZ, GEZ, ARPACIK
Kimi taşra illerinde, büyük şehirlerin bazı merkezlerinde hayat bulan ırkçı yürüyüşler, HDP binalarına saldırılar örgütlenmişse de Türkiye gençliğinin geniş bir kesimi halen sessizliğini koruyor. Toplumda infial durumu yaratamamış olan hükümet, gençlik kesimlerini birbirine düşürmek için üniversite kampüslerini de gözüne kestirmiş gözüküyor. Üniversitelerde, liselerde öğrenciler ne zaman birleşme eğilimi gösterse, kendi talepleri etrafında bir araya gelme çabasına girişse orada kutuplaştırıcı, ırkçı politikalara rastlarız. Çünkü ırkçı söylemler ayrıştırır,  kitleleri birleşme eğiliminden uzaklaştırır.
BURJUVAZİNİN İKTİDARININ SONU İŞÇİ SINIFINA BAĞLI
Bu kutuplaştırıcı politikaların, fabrikalara, atölyelere, işçi gençlere yansımalarına da göz atmalı.
ı Milliyetçi söylemler, işçi sınıfı açısından da birlik olunmasının önünde bir engel oluşturuyor. İşçi sınıfının henüz tam anlamıyla örgütlü olmaması ırkçı politikaların da işçi sınıfı içinde kolaylıkla örgütlenebilmesine neden oluyor.
Sınıf hareketinin yükseldiği dönemlerde de ırkçı politikaların yine başrolde olduğunu görürüz. Burjuvazinin iktidarının sonunu getirecek güç olan işçi sınıfının, birleşerek, mücadele etmesi iktidardakilerin her zaman korkulu rüyası olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu yüzden , işçilerin birlikte karar almayı öğrendikleri, kendi güçlerini gördükleri grev süreçleri ‘milli güvenlik’ gerekçesi ile bloke edilmeye çalışılmıştı.
POTANSİYEL ENERJİ KİNETİK ENERJİYE DÖNÜŞÜRSE...
Son yılda MESS ile toplu sözleşme masasına oturan metal işçilerinin de yaşları da eskiye nazaran gençleşen bir ivme gösteriyor ve statik bir biat kültürüne bağlı olmayan bu kesim sendikalarını dahi aşarak kendi gelecekleri için ‘yasalara’ aykırı eylemler örgütlemişlerdir. Metal direnişinde, mezhepsel, etniksel hiçbir ayrılılık gözetilmeksizin binlerce işçi omuz omuza günlerce mücadele ettiler ve kazanımla çıktılar. Şimdi de salınmaya çalışılan milliyetçi söylemler artık eskisi gibi sağlam bir zemine sahip değil işçiler açısından.
SONUÇ YERİNE
Kapitalist sistem kendi krizinden çıkışın bir yolunu savaş meydanlarında ararken, bir yandan da kendi geleceğini güvenceye alma hedefiyle gençlik kesimlerini ırkçı politikalarla bölmeye çalışıyor. Bu gerici söylemlerin, eskisi gibi olmasa da hala gençlik yığınları arasında zemin bulabiliyor olması elbette gençliğin örgütlülüğünün henüz zayıf olmasındandır. Ancak,gençlik talepleri etrafında bir araya geldiğinde, örgütlerini güçlendirdiği ve ÖTK, kulüp vs gibi örgütlerini birer mücadele mevzisine çevirmeyi başardığında ırkçı politikaların sahipleri de boşa düşecektir.


GENÇLİĞİ HİZAYA GETİRME ÇABASINDA BİR HÜKÜMET
Hatırlayalım; ‘dinine, diline, ırkına sahip çıkan,dindar ve kindar nesil’ yetiştireceğini ilan etmişti AKP. Bu ‘yetiştiricilik’ rolünü de gençlik kesimleri üzerinde ustalıkla oynuyor. Yani  bugün, 7 haziran seçimlerinde istediği sonucu elde edemeyen Erdoğan ve AKP hükümeti yıllardır sürdürdüğü ‘geleceği inşa etme’ planlarına hız vermiş ve Türkiye gençliğini ırkçılığa uzanan bir çizgide terbiye etme çabasına girişmiştir.


AYNI TAS AYNI HAMAM DEVRİ KAPANDI
Bu gerici politikaların özellikle de Gezi Direnişi’nden sonra eskisi kadar etkili kullanılamadığını söyleyebiliriz. Gezi direnişi ile birlikte Türkiye gençliği talepleri etrafında bir araya geldiğinde neler yapabileceğini gördü.Bu taleplerine ulaşmak için mücadelenin en büyük araç olduğunu deneyimledi. Böylesi bir süreçten geçen Türkiye gençliği, eski yıllardaki gibi körü körüne ırkçı politikalara kanmamaktadır. Ama bu akımların hiç etkisi yok dememiz de yanlış olur elbette.
 

 

ÖNCEKİ HABER

Liverpool liman işçileri 20 yıldır birleştiriyor

SONRAKİ HABER

Özgürlükçü Avrupa dikenli tellerle çözüm arıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa