Özgürlükçü Avrupa dikenli tellerle çözüm arıyor
Mültecilere yardım ve destek için her kentte onlarca vatandaş inisiyatifi kuruluyor. Kimin elinden hangi iş geliyorsa öyle bir katkı sunmaya çalışıyor.
DİDF Gençlik
Almanya
Gün geçmiyor ki Almanya’ya ulaşabilmek için yollara dökülmüş mültecilere ilişkin bir haber okuyup izlemeyelim...
Devlet ve hükümet yöneticilerine bakılırsa, Avrupa ülkelerinin, bu göç dalgasını kaldırması mümkün değil. Bu yüzden de sınır bölgelerindeki güvenlik önlemleri ve önlemlerin dozu arttırılıyor...
Hükümetler Ege’de, Akdeniz’de ve Balkan coğrafyasında yaşanan drama ilişkin zoraki, birkaç ‘insani açıklama’ eveleyip gevelediler. Bu açıklamaları daha soğumadan düzenledikleri olağanüstü zirvelerde “bu insan göçünü nasıl engelleriz? Sınırlara yönelen on binlerce insanı nasıl durdururuz?” sorularının derdine düştüler...
GÖÇSÜZ HAVA SAHASI!
En iyi mülteci politikasını, ‘mültecinin olmadığı bir ortam sağlamak’ olarak belirleyen Avrupalı devletler, Balkanlar’daki yığılma karşısında küçük bir duraklama ve telaş yaşadılar. Ancak dikenli tel duvarlar, polisi gücü ve en son İngiltere’nin Birleşmiş Milletler’e yaptığı başvurusunda yer aldığı üzere savaş gemileriyle insan göçünü durdurma ve engelleme konusuna kaldıkları yerden devam ediyorlar. Üstelik eskisinden daha sert bir biçimde...
AYLAN KURDİ’NİN ARDINDAN
Bakmayın siz medyada çıkan ‘Kobaneli Aylan’ın sahildeki fotoğrafı, bütün dünyada mültecilere bakışı değiştirdi’ manşetlerine. Elbette küçük Aylan’ın cansız bedeninin fotoğrafı, büyük etki yarattı; Almanya’dan İngiltere’ye bütün kıtada büyük bir dayanışma hareketini tetikledi. Ama bu dramın yaşanmasında payı olan Avrupalı hükümetler ve devletler açısından olumlu bir etki yarattığını bırakın söylemek ummak bile hayal olur!
HALKLARIN VE EMPERYALİSTLERİN ÇÖZÜMLERİ FARKLI
Suriye’den yola çıkıp Türkiye, Yunanistan, Macaristan rotasını izleyerek Almanya’ya gelen mültecileri, gece yarısı demeden, evinden en iyi yiyeceğini, giyeceğini, oyuncağını alarak karşılamaya giden Alman halkının gösterdiği dayanışma ve dostluk ne kadar anlamlı ise (tabii bir avuç ırkçı-faşist güruhun, mülteci yurtlarına saldırılarını, Neonazi sayıklamalarını halk kategorisi içinde saymıyoruz!); Avrupa hükümetlerinin mültecileri adeta cüzamlı ya da vebalı gibi görüp sınırdan içeri sokmamaya dayalı politikaları da bir o kadar emperyalist devletlerin ‘insancıl’ politikaları açısından anlamlıdır!
‘İNSANİ’ YARDIMIN ÖTESİ
Federal hükümet ve belediyeler, resmi kurumlar, kaynakların yetmediğinden, konut sorunu olduğundan söz edip mültecilere insanca yaşayabilecek koşullar sağlama görevlerini yerine getirmemek için bin dereden su getirirken; mültecilere yardım ve destek için her kentte onlarca vatandaş inisiyatifi kuruluyor. Kimin elinden hangi iş geliyorsa öyle bir katkı sunmaya çalışıyor. Örneğin bir kuaför çağrı yapıyor internet üzerinden; ‘ben kuaförüm, mültecilerin saçını ücretsiz kesmek istiyorum’ Bir bisiklet atölyesi ise şöyle diyor; ‘Evinizde kullanmadığınız bisikleti getirin bize tamir edip mültecilere verelim’...
Halkın gösterdiği duyarlılık sadece insani yardım ile sınırlı değil elbette. Bir çok ülkede gösteriler, yürüyüşler, mitingler yapılıyor; hükümetlerin mülteci politikasını kınayan ve değiştirmesini talep eden. Bu kamuoyu baskısının ne kadar etkili olacağını ise önümüzdeki günler gösterecek.
SAVAŞ VE GÖÇ BİR DOĞAL AFET DEĞİL
Ortadoğu, Afrika veya Asya’dan yüz binlerce insanın, durup dururken ölümü göze alarak yollara dökülmediğini herkes biliyor. Kimse ‘hadi bir değişiklik olsun’ diyerek evini barkını, doğup büyüdüğü yerleri bırakarak göç yollarına düşmüyor... Asıl nedenin, Batılı devletlerin Ortadoğu’da, Afrika ve Asya’da izlediği çıkarcı ve yağmacı müdahale politikası olduğu sır değil. Savaşlar da, çekilen açlık ve yoksulluk da bir doğal afet değil! Emperyalizm denen şeyin ete kemiğe bürünmüş hali. Bir yandan göçe neden olmak öte yandan göçü engellemeye çalışmak... Bu da emperyalizmin zorunlu olarak barındırdığı bir çelişki olarak önümüzde duruyor.
BASKININ GÜCÜ VE SÜREKLİLİĞİ BELİRLEYİCİ
Bu tabloya baktığımızda, mültecilik ve göç sorununda bir çözüm için, Batılı devletlerin insanca bir yaşam politikası ile hareket etmesini beklemek nafile olacaktır. Ama bu elbette kimi uygulama ve yasaların değiştirilemeyeceği anlamına gelmiyor. Ki mültecilere yönelik insanlık dışı birçok uygulamanın kaldırılması için ‘emperyalizmin ortadan kalkmasını beklemeye’ gerek yok.
Ancak bir çözüm arayacaksak bu da, emperyalist savaş ve müdahalelere karşı, bir araya gelinerek Avrupa devletlerine yönelik baskı ile mümkün olabilir. Mültecilerin sınırlarda ve geldikleri ülkelerde insan yerine konmalarının yolu ancak Batılı devletlerin üzerindeki demokratik baskının gücü ve sürekliliğine bağlı görünüyor.