02 Ekim 2015 00:56

Suriye’deki satrancın tarafları

BM zirvesinden geriye akılda ne kaldı diye şöyle bir düşünsek, sanırım bir çoğumuz ABD Lideri Obama ve Rusya Lideri Putin’in aralarında vardıkları ‘anlaşma’ diyecektir. Peki Suriye’de büyük güçler dengesi değişirken sahada son durum ne?

Paylaş

İlyas COŞKUN
İstanbul

Birleşmiş Milletler zirvesinden geriye akılda ne kaldı diye şöyle bir düşünsek, sanırım bir çoğumuz ABD Lideri Barack Obama ve Rusya Lideri Vladimir Putin’in yaptıkları baş başa görüşme ve Suriye meselesinde vardıkları ‘anlaşma’ diyecektir. Anlaşmayı burada bilerek tırnak içine alıyoruz çünkü Suriye’de yaratılan soruna müdahalenin kapsamı ve süresi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın geleceği, bu krizde sorumlu ve çözüme dahil alması gereken bölge ülkelerinin rolü gibi birçok soru hâlâ yanıt bekliyor.

Ancak bu kadar bulanık olmayan başlıklar da var. Bunları; kısa vadede ‘Esad’sız çözüm’ sloganından vazgeçme, devletin kurumsal alt yapısı askeri ve sivil bürokrasinin korunması, sahadan radikal İslamcıların hızla temizlenmesi için hava operasyonlarının sürdürülmesi ve bir an önce ülkede ‘normalleşmeyi’ sağlayacak bir geçiş sürecini başlatma şeklinde sıralayabiliriz.

BM’deki konuşmasında Putin’in, “Suriye’de Esad ve Kürtler dışında kimse IŞİD’le gerçek anlamda mücadele etmiyor” şeklindeki sözlerini de es geçmeyelim. Bu sözleri taraf kazanma veya ilişkileri derinleştirme yönünde diplomatik bir göz kırpma şeklinde okunabileceğimiz gibi bir yandan Kürtlerin hakkının teslim edilmesi olarak da değerlendirebiliriz.

Bildiğimiz üzere Suriye Kürtleri, IŞİD’e karşı verdiği mücadele ile uluslararası kamuoyunun dikkatini çoktan çekti. Bunun üzerine YPG’nin sahadan verdiği istihbarat bilgileriyle ABD’nin operasyonel ortağı olması, en son da Putin’in BM kürsüsünden yaptığı bu açıklama üzerine ‘Suriye düğümünün çözümünde PYD de masada kendisine yer bulacaktır’ şeklindeki değerlendirme sanırım yanlış olmaz.

RUSYA’DAN HIZLI SURİYE ATAĞI

Tekrar Rusya’ya dönelim. Daha Obama-Putin görüşmesi ve ardından ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin “Rusya ile Suriye konusunda temel ilkelerde anlaştık” şeklindeki açıklaması sıcaklığını korurken Putin hızlı bir atak yaptı.

Rus lider yurt dışına asker göndermek için parlamentonun üst kanadı Federasyon Konseyinden onay istedi. Onay oy birliği ile verildi ve Rusya 30 Eylül günü resmi olarak Suriye’deki IŞİD hedeflerini vurdu.

Rusya bu operasyonlarla ilgili iki noktaya dikkat çekiyor: Birincisi karadan operasyon olmayacak, havadan saldırılarla yetinilecek. İkincisi operasyonlarda başta ABD olmak üzere bölge ülkeleri* bilgilendirilmeye özen gösterecek.

Peki büyük güçler açısından sahada son durum ne?

RUSYA

Kerry’nin “ABD için krizin çözümüne dönük bir fırsat” olarak gördüğü Rusya’nın aslında neden Suriye’de olduğuna dair çokça soru ve yanıt veriliyor. Bunlardan bazıları; Suriye’deki varlığıyla bölgedeki diğer ülkelere gücünü göstermek istemesi, ilerde Suriye krizinin çözümü için kurulacak masada kendi çıkarlarını garantiye alma gayreti, Rusya Federasyonundan IŞİD’e ve Suriye’deki diğer radikal örgütlere katılan Çeçen savaşçılarla sahada mücadele etme niyeti gibi birçok neden siyaset uzmanları ve gazeteciler tarafından sıralanıyor.

Tüm bunlardan hareketle, Rusya BM’deki veto yetkisiyle Suriye’nin en büyük destekçisi. Tartus’taki deniz üssüne ek olarak Lazkiye’de bir hava üssü edindi. 30’a yakın Rus savaş uçağı bu üste ve ayrıca burayı korumak amacıyla hava savunma sistemleri ve insansız hava araçları da mevcut. Ayrıca Suriye ordusu için savaş uçağı, zırhlı araç, mühimmat ve üst düzey askeri ekipmanlar gönderdiğini biliyoruz. Ek olarak Rus Kommersant gazetesine göre 1700 askeri uzman da Tartus’taki üsse sevk edilmiş durumda. Son olarak Rusya, operasyonlarını ABD gibi salt IŞİD ile de sınırlamadı ve hedeflerine el Nusra gibi “Tüm terörist grupların dahil” olduğunu açıkladı.

İRAN

Esad’ın diğer sadık müttefiki İran. Suriye üzerinden direniş hattının müdafaasını yapan İran, Esad yönetimine finansal destek ve askeri yardım sunuyor. Bu yılın ocak ve ağustos aylarında iki Devrim Muhafızları ordusu komutanının Suriye sahasında öldürülmesi de İranlı birliklerin operasyonlara katıldığı izlenimini güçlendiriyor.

Tahran yönetimi ayrıca Rusya, Suriye ve Irak ile birlikte merkezi Bağdat’ta kurulan ve Suriye’deki hava operasyonlarını koordine edecek olan merkezin bir üyesi. Bu da nükleer anlaşma ile motive olan İran’a bölge üzerinde nüfuz artırıcı bir etki sağlıyor.

ŞAM YÖNETİMİ

Peki sahada varlık yokluk mücadelesi veren Şam yönetiminin durumu nedir? Temmuz sonunda yaptığı açıklamada Esad uzun savaş, ölümler, kaçaklar ve göçler nedeniyle çatışmalar başlamadan yani 2011 öncesinde 300 bin askere sahip Suriye ordusunun mevcudunun önemli ölçüde azaldığını ifade etti. Şu an Suriye’nin üçte birlik kısmının da Şam yönetimi, geri kalanı ise IŞİD, el Kaide ve bağlantılı gruplar ve Kürtlerin otoritesi altında. Ancak bu üçte birlik kısma Halep’in bir bölümü, Hama ve Humus’un merkezleri, Şam, Lazkiye ve Tartus gibi Akdeniz kıyısı dahil ve bu da nüfusun yarısının Şam yönetimi altında yaşadığına işaret ediyor.
Ordudaki zayıflamaya rağmen 2012’de Ulusal Savunma Güçleri adıyla kurulan ve 100 bine yakın kişiyi kapsadığı düşünülen milis gücü de sahada radikal İslamcılara karşı savaş veriyor.

HİZBULLAH

Ayrıca Lübnan, Irak, İran ve Afganistan’dan gelen Şii milisler ve Hizbullah’ın 5 bin civarında olduğu iddia edilen militanları da Suriye ordusuna sahada yardımcı oluyor. Esad’ın yukarda andığımız konuşmasında Rusya ve İran’ın ardından Hizbullah’a da teşekkür ettiğini hatırlatmamız, sahadaki önemini kavramamız açısından yeterli olacaktır.

KÜRTLER

Suriye Kürtleri, Türkiye Suriye sınırında, bölgede yaşayan diğer halkları da kapsayacak şekilde üç kanton halinde kendi yönetimlerini inşa etmiş durumdalar. Bulundukları saha YPG/J tarafından temizlenene kadar radikal İslamcı örgütler için stratejik bir konumdaydı. Özellikle cihat çağrısına yanıt veren savaşçıların ve kısmen silah akışının sağlandığı bağlantılar bu sınırdan sağlanıyordu. Kobanê ve Cizîre kantonları ABD’nin hava operasyonlarının desteğiyle IŞİD’e karşı savaşta birleştirilmiş ve Kürt güçleri en batıdaki Efrin Kantonu’na ilerlemek isterken durdurulmuştu. Özellikle Türkiye’nin, Azez-Cerablus arasındaki 90 kilometrelik alana dair çeşitli önerileri var ve son olarak buraya üç büyük mülteci kenti kurmak gibi bir teklif bile sundu. Ancak bu hatta dair projeleri henüz kabul edilmiş değil. PYD Lideri Salih Müslim’in Patrick Cockburn ile yaptığı söyleşide etrafı kuşatılmış ve tehdit altındaki Efrin Kantonu’na bir koridor açmak istediklerini de hatırlarsak, gelecekte YPG/J’nin bu yönde bir girişiminin sürpriz olmayacağını söyleyebiliriz.

KOALİSYON GÜÇLERİ

2014’den bu yana da ABD’nin başını çektiği, Suudi Arabistan, Katar ve Avustralya  gibi ülkelerin dahil olduğu koalisyon güçleri IŞİD’e karşı hava operasyonları düzenleniyordu. Son süreçte bu koalisyon güçlerine İngiltere, Fransa ve Türkiye’de katılmıştı. ‘Esad bir an önce gitmeli’ çizgisindeki bu ekip, ABD’nin Suriye politikasını değiştirmesinin ardından kendilerini, hamilerinin çizgisinde bulacaktır ya da itirazları esas politik hattı değiştirmeye yetmeyecek seviyede kalacaktır, diyebiliriz. Bir başka yazının genişçe ele alınması gereken konusu olmakla beraber Suriye’deki radikal İslamcı hareketleri de kısaca hatırlatalım.

* Rus haber sitelerinden öğrendiğimiz kadarıyla Rusya, ilk operasyonu öncesinde İsrail ve Türkiye’yi bilgilendirdi. Suriye hava kuvvetleriyle birlikte yapılan bu operasyon konusunda İran ve Irak’tan da bir rahatsızlık açıklaması gelmedi.


SURİYE’DEKİ ÖNDE GELEN CİHATÇI ÖRGÜTLER

AHRARUŞ ŞAM
2011 yılında kuruldu ve finansörü olarak Körfez ülkeleriyle birlikte Türkiye’nin de olduğu iddia ediliyor. İdlib, Halep ve Şam vilayetlerindeki etkisiyle güçlü bir örgüt. Reuters geçtiğimiz hafta örgütle ilgili yaptığı haberin başlığını “Türkiye destekli Ahraruş Şam güçleniyor” şeklinde vermiş ve örgüte dair son gelişmeleri paylaşmıştı. Örgüte dair son bilgi olarak, Suriyeli muhaliflerin kontrolündeki bölgeler ile Türkiye arasındaki tek yasal geçiş noktası olan Cilvegözü Sınır Kapısı’nın karşısındaki Babel Hava’yı kontrol ettiğini söyleyelim.

NUSRA CEPHESİ
El Kaide’nin Suriye kolu ve en güçlü cihatist örgütler arasında sıralanıyor. Liderleri Ebu Muhammed Al Colani’nin mayıs ayında el Cezire’ye verdiği röportaj çok tartışılmış ve Katar’ın ‘imaj çalışması’ olarak değerlendirilmişti. Diğer örgütlerle birlikte İdlib ve Halep’te ortak operasyonlar düzenliyor. Ahraruş Şam örgütü gibi bu da İdlib’i Şam yönetiminin elinden alan Fetih Ordusunda yer alıyor.

CEYŞÜL İSLAM
Lideri Zahran Alluş, Suudi Arabistan’da mukim şeyh Abdullah Muhammed Alluş’un oğludur. Şam çevresinde etkilidir. Bir dizi Selefi örgütle İslam Ordusunu kurmuştur. İslam Ordusu da Fetih Ordusunun bir bileşenidir.

İSLAM DEVLETİ
Yani Irak Şam İslam Devleti. Diğer örgütlerle kıyaslanamayacak güçte bir örgüt. 2013 yılından bu yana neredeyse Suriye topraklarının yarısını işgal etmiş durumda ve sınırları Irak’ın bazı bölgelerine kadar uzuyor. Liderleri, kendini halife ilan eden Ebu Bekir el Bağdadi. Suriye devletiyle olduğu kadar diğer radikal örgütlerle de sık sık hakimiyet çatışmalarına giren örgüt Rojava’da da YPG ile güç mücadelesine girmiş ve yenilmişti. Askeri gücü bakımından da diğer örgütlere fark atan örgütün, 30 bin savaşçısı olduğu varsayılıyor.

ÖNCEKİ HABER

Varufakis: Yunanistan böyle giderse Kosovalaşır

SONRAKİ HABER

Ege Üniversitesi'nde can güvenliği de iş güvenliği de yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa