3 Ekim 2015 15:06

Yoklukta eğitim Eğitimde yokluk

Yazın o yakıcı sıcağının artık son bulduğu ve yavaş yavaş sonbaharın geldiği günlerdeyiz. Malum okullar da açıldı. Öğrencilerden çok kadınların telaşının haberi bu. Evlerde bir yandan yakacaktı, yiyecekti kış hazırlıklarının, bir yandan da çocukları yeni eğitim dönemine hazırlamanın telaşı...

Yoklukta eğitim Eğitimde yokluk

Derya KAYA / Burcu AKTAŞ
Yazın o yakıcı sıcağının artık son bulduğu ve yavaş yavaş sonbaharın geldiği günlerdeyiz. Malum okullar da açıldı. Öğrencilerden çok kadınların telaşının haberi bu. Evlerde bir yandan yakacaktı, yiyecekti kış hazırlıklarının, bir yandan da çocukları yeni eğitim dönemine hazırlamanın telaşı...
Mamak’ın Tuzluçayır semti de hareketli. Kadınlar kışlık konservelerini, reçellerini çoktan hazırladı bile. Çocuklar heyecanla, okulların açılıp arkadaşlarına kavuşmayı beklerken, Ankara’nın bu yoksul semtinde aileler de çanta, kitap, kıyafet, servis, okul bağışı derken harcamaları nasıl karşılayacağının hesaplarını yapıyor. Zaten çoğu tek maaşla geçinmeye çalışan evler için, her şey ateş pahası. Çık işin içinden çıkabilirsen...
İşin içinden çıkmanın mümkünü olmadığı çok açık. Kadınların yetmeyeni yettirme çabasından bunalmışlığı “Bu işleri nelerden kısarak yoluna koyuyorsunuz” sorusuna verdikleri öfkeli cevaplardan ortaya çıkıyor. Kadınlar, hem her türlü temel ihtiyaçtan bir bir vazgeçmenin sıkıntısını hem de bütün bu vazgeçişlerin hiçbir işe yaramıyor oluşunun öfkesini yaşıyor.

EĞİTİM PARASIZ OLMALI BAŞKA YOLU YOK
Eve kocasının asgari ücreti dışında bir gelir girmediğini söyleyen Şengül, iyi bir eğitim almasını hayal ettiği kızını evin yakınındaki okula yazdırmış bu sene. “İyi eğitimin” çok masraf, çok masrafın çok imkansız olduğunu söylerken gözleri doluyor. “Nasıl olsun isterdin” sorumuza verecek cevap bulamıyor. Ya da söyleyeceği şeyin gerçekleşmesine imkan vermediğinden buruk bir gülümsemeyle bakıyor yüzümüze. Komşusu Elif’in de belli ki kızları için başka beklentileri var, ama ne olacağı belirsiz temel liseye yazdırmak zorunda kalmış onları. Onun için bile mutfağa giren azıktan, üste başa giyilenden kısa kısa bir hal olmuşlar. Çok net bir cümlesi var, “eğitim parasız olmalı, başka yolu yok!”
Üç çocuğu olan Sevim’in “Kartlar ağzına kadar dolu. Hiçbir şey alamadık çocuklar için. Zenginler iyi bir eğitim alıyor fakat fakirler parasızlıktan eğitim göremiyor. Herkesin eşit bir şekilde eğitim görmesini isterdim” sözleri bütün kadınların durumunun ve temennisinin özeti.
 

YETMEYENİ BİR YETERSİZE YETTİRME ÇABASI
Bunca masrafa, bunca kısıntıya rağmen kadınlar çocuklarının geleceğini kurabiliyor olduğunu düşünseler, belki içleri bir nebze daha rahat olacak. Ama yok. Fatma, ailecek hiçbir sosyal hayatları kalmadığını anlatırken, yoksul ailelerin sıkıştırıldığı cendereyi de özetleyiveriyor: “Okula, servise, kıyafete yeteceğiz derken çocukları bir yere götüremez olduk. Sinemaya gidemiyoruz, bir çıkıp ailece yemek yiyemiyoruz. Tek maaş, her şey çok pahalı, hiçbir şeye yetmiyor, üstelik yeterli eğitim de alamıyor.”
“Yeterli eğitim”. Ah ne zor bir şey yeterli eğitimi elde etmek. Eğitim sisteminin en büyük sorunu olan sistemsizlik, kadınların çocuklarının yeterli eğitim almadığına inancını da bir yandan pekiştirip onları ek derse, etüde, özel derse, olmadı şuna buna da bütçe ayırmaya zorluyor. Olmayanı da böldürüp, “belki bunlarla tamamlarız eksikleri” hayalini pekiştiriyor. Aysun, okulların her ay bağış adı altında topladıkları yekünlü paraların yanı sıra ek dersiydi, etüdüydü derken ha bire masraf çıkarılıyor olmasının faturasını seriyor önümüze. Devlet okullarında “bütçe yok” diye ha bire katkı payı toplayan devletin nasıl oluyor da özel okullara teşvik adı altında milyarları döküverdiğini sorguluyor. Kendisi küçük oğluna büyük oğlunun kıyafetlerini uydurmaya çalışır, nereden kıssa etüt parasını çıkarırım diye düşünürken zengin çocuklarının tam teçhizatlı okullarda geleceğinin kurulmasının bir “tercih” olduğunun farkında. Soruyor öfkeyle: “Özel okullara teşvik adı altında öğrenci başına 2 bin lira yardım yapılıyor, devlet okulunda temizlikçinin parasını bile biz ödüyoruz. Özel okula bu katkı neden yapılıyor? Biri çıksın da bu soruya yanıt verdin” diyor.

4+4+4’TEN SONRA HER ŞEY DAHA KÖTÜ
Kadınların ne yapıp edip binbir türlü bütçe oluşturma yöntemleriyle okutmaya çalıştıkları çocuklarının geleceğine dair endişeleri sadece ekonomik sorunlardan kaynaklı değil. Eğitim sisteminin içeriği de çok dert ettikleri bir mesele. 4+4+4 sisteminden sonra her şeyin hem çocuklar, hem öğretmenler, hem de veliler için daha kötüye gittiğini söyleyen Özlem, çocukların etütlere, ek derslere mecbur bırakıldığını, bütün bunların “para tuzağı” olduğunu ifade ediyor. Fatma da giderek kötüleşen eğitim sisteminin kimseye bir yarın vaat etmediğini söylüyor. Özlem, velilerin bir araya gelerek bu duruma karşı bir şeyler yapması gerektiğini düşünüyor. Ama ne?
Tuzluçayır’da eğitim sistemine dair bu umutsuzluk ve öfke, memleketin her köşesinde çocuğu okul çağında olan kadının duygusu aslında. Çocuklarının hayatı kendisininkinden daha iyi olsun çabasındaki kadınlar ne yaparlarsa yapsınlar, nereden kısarlarsa kıssınlar dön dolaş aynı sarmala dolandıklarını görüyorlar. Çocuklarına ve kendilerine reva görülen bu  “yokluk” sistemine karşı öfkeliler. Ancak “ne yapmalı” sorusu hala boşlukta salınıyor. Öfkenin bunca biriktiği yerde elbet cevap çıkacak ortaya... Ama kaybedecek bir nesil daha yok. Bu eğitimsizlik sarmalında birilerinin çıkarlarına nefer edilecek daha fazla çocuk yok!

Evrensel'i Takip Et