03 Ekim 2015 15:37

‘İNSANLARIN DAVASI’

O yıllardaki Kanada anayasası sadece “nitelikli insanların” Kanada Senatosu’na atanabileceğini söylüyordu ve o insandan bahsederken erkekler için olan “he” (o) kişi zamiri kullanıldığı için yasadan çıkarılan anlam elbette ancak erkeğin bir insan olarak görüldüğüydü. Bu durumda kadının politikaya katılımının önünde koca bir “he” oturuyordu.

Paylaş

Müslime KARABATAK

“Bu karar politikada cinsiyetçi yaklaşımın ortadan kalkıyor oluşuna bir işaret… Kişisel olarak kadınların Senato’da oturuyor olmasını çok da umursamıyorum aslında ama kadınların böyle bir ayrıcalığı elde etmeleri için mücadele ettik. Kadınların bireysel özgünlüklerini kurmayı amaçladık ve işte bu karar bizim zaferimizin bir ilanıdır.”
Henrietta Muir Edwards, 1929

Bu sözler Kanadalı kadın hakları savunucusu olan, kurucusu ya da üyesi olduğu çeşitli topluluk ve örgütlerde kadınlara karşı haksızlara karşı mücadele eden Henrietta Muir Edwards’a ait. Yaşamı boyunca eşitlikte ısrar eden Henrietta’nın adı herhalde en çok 1929 yılında Emily Murphy, Nellie McClung, Louise McKinney ve Irene Parlby ile birlikte verdikleri mücadele ile duyulmuştur. Henrietta, Emily, Nellie, Louise ve Irene, yani Kanada’nın “Meşhur Beşlisi”…
1929 yılından önce Kanada’daki kadınlar “insan” olarak görülmüyordu, en azından kelimenin yasalardaki tam anlamı kadınları kapsamıyordu. O yıllardaki Kanada anayasası sadece “nitelikli insanların” Kanada Senatosu’na atanabileceğini söylüyordu ve o insandan bahsederken erkekler için olan “he” (o) kişi zamiri kullanıldığı için yasadan çıkarılan anlam da elbette ancak bir erkeğin bir insan olarak görüldüğüydü. Bu durumda kadının politikaya katılımının önünde koca bir “he” oturuyor ve devlet işlerine karışması önleniyordu.
Bu durum Kanada’nın ilk kadın hakimi olan Emily Murphy’in derdi olmaya başladı. Çünkü, gördüğü davalardan birinde bir davalının avukatı Emily’nin verdiği karara karşı çıkmıştı, çünkü yasalara göre Emily bir “insan” olmadığı için hakimlik görevini gerektiği gibi yerine getirecek niteliğe sahip değildi. Aynı durum Alberta hakimi Alice Jamieson’un da başına geldi. 1917 yılında verdiği bir karar sırf kadın oluşu yüzünden Alberta Anayasa Mahkemesi’ne taşındı. Bu sırada kadın örgütleri federal hükümete Senato’ya bir kadının atanması için baskı yapıyordu. Hükümet de yasalardaki “nitelikli insan” tanımını bir bahane olarak gösterip kadınların önemli bir pozisyona gelmelerini önlemek için çabalıyordu.
Her canı sıkılan erkek, bin türlü engeli aşarak hakim olmayı başarmış kadınların karşısına bile, “kadın insan değildir, yasalarda yok böyle bir şey” diye çıkınca, Emily bu duruma müdahale etmesi gerektiğini düşündü. Anayasa Mahkemesi’nin bir hükmüne göre herhangi beş kişiden oluşan bir grup, anayasanın herhangi bir parçasının yorumlanması için dilekçe yazarak başvurabilirdi. Emily de 1927 yılının güzel bir Ağustos günü yukarıda adı geçen dört kadın aktivisti evinde ağırladı ve durumu anlattı. Bu kadınların elim tarihini değiştiren “Meşhur Beşli”, hükümetin Senato’ya bir kadının atanması konusundaki dilekçeyi imzalayarak Anayasa Mahkemesi’ne gönderdi.

KADINLAR YILMADI VE KAZANDI
Bu beş kadın “Meşhur Beşli,” açtıkları dava da “Persons’ Case” yani “İnsanların Davası” olarak ülke çapında hızla nam saldı. 14 Mart 1928 tarihinde, Anayasa Mahkemesi daha önceki gerekçeyi öne sürerek kadınların nitelikli insan olmadıklarını hükmetti. Ancak, artık ülkelerinde insan olarak adlarının geçmesini isteyen ve “İnsanların Davası”ndan umutlu olan kadınlar seslerini daha çok çıkarmaya başladılar. “Bir erkeğin sadece erkek olduğu için ‘insan’ oluşu ama annesinin olamayışı Kanada’da kadınların ruhuna demir sapladı” gibi yorumlar yapılmaya başladı.
Fakat Meşhur Beşli yılmadı. Davayı Anayasa Mahkemesi’nden daha yüksek statüde olan İngiltere Danışma Kurulu’na taşıdılar. Kurula konuyla ilgili açık bir hüküm getirmelerini talep eden bir dilekçe gönderdiler. 18 Ekim 1929 tarihinde verilen Danışma Kurulu’nun hükmü kadınların yasal olarak da “insan” sayılmasını ve Senato üyesi seçilebileceklerini açıkça ifade ediyordu: “Kadınların kamu alanlarından dışlanması yıllar önceki barbarlık dönemlerinin bir kalıntısıdır. Neden ‘insan’ kelimesinin kadınları da içerdiğine dair soracak olanlara en açık cevap, neden içermesin olmalıdır.” Bu kararla artık kadınların Senato’da yer almasını engelleyecek bir şey kalmadı ve 15 Şubat 1930 tarihinde Cairine Wilson Kanada’nın ilk kadın Senatör’ü olarak yemin etti.

EKİM: KADIN TARİHİ AYI
Meşhur Beşli ve meşhur olmayan onlarca kadının bu mücadelesi ve zaferi sadece kadınların Senato’ya girmesinin sağlamadı, toplumdaki her alanda etkili oldu. Mücadeleleriyle toplumun en tepedeki ve en erkek egemen kurumuna girmeyi başaran kadınlar, bugün hala her alanda eksik olan eşitlik için kararlılıklarını göstermek adına, her yıl ekim ayını Kadın Tarihi Ayı olarak kutluyor. Siyaset, ticaret, bilim, eğitim, spor, emek alanlarında ve sendikalarda kadınların katılımı oldukça yüksek. Fakat bugün hala ev ve çocuk bakım yükü de üzerlerinde olan milyonlarca Kanadalı kadın, erkeklerin iki katı kadar çalışıyor.

KADINLAR İNSANDIR!
Kadınların elde ettikleri bu başarının bir simgesi olarak, 1999 yılının Ekim ayında Alberta’daki Olympic Park’ta heykeltıraş Barbara Paterson tarafından bir anıt dikildi. Anıtın bir kopyası da siyasetin başkenti Ottawa’da dikildi. Meşhur Beşli’nin Kanadalı kadınlar için verdiği mücadeleyi yansıtan anıtın ismi Women Are Persons! (Kadınlar İnsandır!)

ÖNCEKİ HABER

Hayatı bir adım geriden seyretmeye ‘hayır’ diyen kadınlar

SONRAKİ HABER

Hem sağlığımdan hem işimden oldum

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa