Artık kendi geleceğimiz için daha çok uğraşacağız
Ayşe ve Seher’in en çok istediği şey: “Savaş olmasın, insanlar, çocuklar ölmesin. Kadınların üzerindeki baskı ve şiddet kalksın. ‘Akşam ezanı okunmadan kadınlar evinde olsun’ muhabbeti bitsin.”

Adile DOĞAN
Akıl tutulmasının yaşandığı bugünlerde hepimiz gerginiz. Çocuk ölümleri, annelerin gözyaşları, durmadan gelen asker cenazeleri, HDP bürolarının dağıtılması, yakılması, bir de üzerine ‘bayrak yürüyüşleri’ adı altında yapılan provokatif eylemler. Böyle olunca biz kadınların yan yana gelmesi daha da önem kazanıyor.
Esenyalı’da bayram arifesinde iki genç kadınla ‘Memlekette neler oluyor?’ diye sohbet ettik, düşüncelerini ve hayallerini dinledik. Bu iki genç kadın, bu sohbetimizin Ekmek ve Gül dergisinde yayınlanacağını öğrenince çok şaşırdılar. “Kim ne yapsın bizim ne dediğimizi?” diye gülüştüler. Bize anlatacaklarının, kadınların birbirlerinin sesini duymalarının, birbirlerinin deneyimlerinden öğrenmelerinin ne kadar önemli olduğu, dergimizin bunun için var olduğu üzerine biraz konuştuktan sonra sohbetimizi daha ciddiye aldılar.
NEDEN?
Ayşe de, Seher de aileleri emekçi olan iki genç kız. Aileleri AKP’ye oy veriyor ve destekliyor. Seher, 17’sini bitirmek üzere; “Okumadım, liseyi dışarıdan bitirmeye çalışıyorum“ diyor. Şimdi pişman okumadığı için. Bayram harçlığı için bayram süresince çantacıda çalışmaya geldiğini anlatıyor. “Babamın düzenli bir işi yok. Tersanede yevmiyeci olarak çalışıyor. Annem ev temizliği işlerine gidiyor. Abim yakın zaman önce askerden geldi” diyor ve ekliyor: “Sınırda askerlik yaptı.” Seher hayatında yalnızca bir defa sinemaya gitmiş. Genelde aile baskısı yüzünden çok dışarı çıkamıyor. Sevdiği şeylerdense heyecanla bahsediyor: “Kitap okumayı çok seviyorum, en çok da aşk kitaplarını.”
Seçimden bu yana memleketin halini sorduğumda, “Çok askerimiz, polisimiz öldürüldü, çok üzüldüm” diyor. Söz mahallede düzenlenen bayrak yürüyüşüne geliyor. O da yürüyüşe abisiyle katılmış. Nasıl bir duyguyla yürüyüşe katıldığını şöyle ifade ediyor: “Baktım yürüyüş var, aldım bayrağımı koştum. Terörü kınadık bir daha böyle bir şey olmasın diye yürüdük.”
Bu yürüyüşler sırasında HDP bürolarına yönelik yaşanan saldırılara ilişkin düşüncelerini sorduğumda pek anlam veremiyor. “Neden saldırmışlar?” diye, o da bana soruyor. Belli kanalların dışında haber izlemediğini ve bu olaylardan pek haberinin olmadığını ekliyor. Cizre’de ve bölgedeki diğer illerde yaşananlardan da haberi yok. Hastaneye götürülemediği için ölen 35 günlük bebekten, cansız bedeni annesi tarafından buzdolabına konulan 10 yaşındaki Cemile’ye kadar yaşananları anlatınca hem canı yanıyor hem şaşkınlık yaşıyor. Araya giren Ayşe, “Ben biliyorum. Hepsinden haberim var, dua ettim onlar için. Çok kötüydü!” diyor.
YOL GÖSTEREN OLMADI
Ayşe’yi yaklaşık dört aydır tanıyorum. “Ekmek ve Gül” başta olmak üzere Evrensel gazetesini okuyor. Ekmek ve Gül dergisinde çıkan yazıları, mektupları severek okuyor ve çok heyecan duyuyor. Bu nedenle olup bitenlerden haberi var. O da kendisini anlatmaya başlıyor: “18 yaşındayım, ortaokul mezunuyum. Belki ailem üzerime düşseydi okurdum. Ama yol gösteren olmadı; ailem ‘ister oku, ister okuma’ dedi. Çalışma hayatının zorluklarını erken yaşta görünce okumadığıma pişman oldum. Açık öğretime kaydımı yaptırdım.”
Ayşe’nin babası tersaneden emekli, annesi çocuk bakıcılığı yapıyor. Abisi bir fabrikada işçi. “İstediğimiz gibi dışarı çıkamıyoruz, sosyal bir hayatımız yok. Kız kısmı şunu yapmaz, bunu yapmaz söylemlerinden çok rahatsızım” diyor Ayşe. Hayatında ilk kez iki hafta önce sinemaya gitmiş; “Çok güzeldi. Ben ne zaman sinemaya gitmek istesem annem ‘otur evde televizyon izle’ diyordu. Annem çok baskıcı bir ailede yetişmiş, o da bana baskı yapıyor. ‘Akşam ezanı okunmadan eve geleceksin’ diyor.”
Ayşe yürüyüşe katılmamış. Evde ışıkları kapatmışlar. Dışarıdan kurşun ve benzeri bir zarar gelir diye. “Yürüyüşü doğru bulmadım. Bu savaşı kim istediyse o gitsin ölsün” diye konuşuyor. Doğru dürüst haber izleyemediklerini, izledikleri kanallarda da tüm bu yaşananların gösterilmediğini belirten Ayşe, “Ancak bu tür gazeteleri okudukça öğrenebiliyoruz” diyor.
ÜZERİMİZDEKİ BASKI VE ŞİDDET KALKSIN
Sohbetimizden karşılıklı olarak çok şey öğrendik. Bu iki genç kadına nasıl bir ülkede yaşamak istediklerini soruyoruz, bir ağızdan “Savaş olmasın, insanlar, çocuklar ölmesin. Kadınların üzerindeki baskı ve şiddet kalksın. ‘Akşam ezanı okunmadan kadınlar evinde olsun’ muhabbetinin bitmesi en çok isteğimiz şeylerden biri” diyorlar. “Bundan böyle kendi geleceğimiz için daha çok uğraşacağız ve ülke gündemiyle daha yakından ilgileneceğiz” diyorlar.
Sohbetimizin sonunda Seher, “Abla, bu tür yürüyüşlere bir daha asla katılmayacağım, böyle olduğunu bilseydim asla katılmazdım” diyor.
İşte bu nedenle biz kadınlar, daha çok yan yana gelmeliyiz, daha çok paylaşmalı, daha çok konuşmalıyız. Ancak bunu yaptığımızda doğru bir noktada buluşmak mümkün olabilir. Biz emekçi kadınlar, birbirimizi daha kolay anlayabilir ve böylece ortak sorunlarımız etrafında birleşebiliriz.
Evrensel'i Takip Et