‘Romantizm Açılımı’ yalan mı?

Hacer YÜCEL
Mevsimlerle husumetiniz var mı? Bizim var da ondan sorduk... Ve elbette bizdeki bu durumun temel nedeni sıcak kanlı bir insan olmamız.
Öte yandan bir çelişki yumağıyız. Neden mi? İlk cümlelere bakarak aslında bunu anlamanız gerekirdi; ama her zamanki gibi yine ve yeniden kendimizi açıklamamız gerekiyor.
O vakit başlıyoruz! Evet, sıcak kanlı bir insanız; ama nefret ettiğimiz mevsim kış değil; ki azıcık soğukla birlikte uykunun kollarına kendimizi bıraktığımız halde; ki soğukla gelen uykunun bizi sokakta yakalamışlığı, bankta sızıp kalmışlığımız olduğu halde. Muhtemelen de ölümümüz bundan olacak.
Ama siz hâlâ bizi anlamadınız! Yok düşündüğünüz gibi de değil, yazdan da nefret etmiyoruz.
Bizim “sonbaharla” husumetimiz var. Hatta ve düpedüz “gıcığız” bu mevsime...
Aslında bu durumun “sonbahara yapılan güzellemeler” gibi çok temel bir nedeni var. Hâlâ da anlayabilmiş değiliz, yapılan güzellemelerin nedenini.
Ama herkesi bu yanlıştan döndürmek gibi de bir görevimiz olduğu inancındayız.
Ve yazının son damlasına kadar, pardon kanımızın son damlasına kadar mücadelemizi vereceğiz, en duygusalından hem de!
ANNE BABANIZ SÖYLEMEDİYSE İNANMAYIN!
Bizce sonbahar için yapılan “romantizm açılımı” tamamen bir savsata. Evet, doğanın büründüğü renkler güzel; ama biz solgun renkleri sevmiyoruz. Öte yandan sokakları, caddeleri, meydanları, parkları ve gökyüzünü saran kasvetli havayı da, sararıp toprağa düşen yaprakları da... Sözün özü, canlılığı gösteren bütün o hareketin yok oluşu, ölümü bize romantik gelmiyor.
Böyle bir algınız varsa, bilin ki şifre bu toprakların kodlarında gizli. Acı ve dramı bu kadar içselleştirmemizle ilgili... Sevgimizi, aşkımızı, özlemimizi bile acı ve dramın renkleriyle, havasıyla açıklıyoruz.
Öte yandan, sizleri yargılamıyoruz, yukarıdan bakmıyoruz, Kasımpaşa ağzı ile konuşmuyoruz. Ne mi yapıyoruz; “Bilal”e anlatır gibi anlatmaya devam ediyoruz.
O vakit tekrar konumuza dönelim!
Hanımlar ve beyler, hatırlayın lütfen; anne ve babanızın sonbaharı “romantik” bulduklarına ilişkin bir beyanı oldu mu? Babanız romantikleşti mi? Ya da anneniz “Parkta ağaçların altında, sararan yapraklar arasında bir gezsek mi? Sonra da çay içeriz” dedi mi?
Ya da öğretmeniniz sonbaharı anlatırken ‘romantiktir’ tanımını kullandı mı?
Ee, bu havalar tafralar ne böyle? Hadi ananıza babanıza ve öğretmeninize kulak vermediniz, bize verin bari.
ÇÜNKÜ...
Hâlâ anlamayanlara bir soru daha; “2015 sonbaharı çok romantik miydi?” “Evet”i cevap olarak seçenlere “Çok çılgınsınız, siz hele 1 Kasım’ı bekleyin” demek istiyoruz. Tabii o 26 gün içinde yaşanacak olan romantizm dolu çıkışlar ise herkesin hayatla ilişkisini bambaşka bir boyuta taşıyacak; kesin.
Neyse bu kadar, “gizli, saklı sosyal mesaj” yeter. Gelelim en faydalı bilgiler bölümüne ve başlıyoruz. Sevgili okurumuz sonbahar romantik bir mevsim değildir ÇÜNKÜ;
1- Sonbaharda havalar soğur, bol yağmurlu ve rüzgarlı günler başlar.
2- Köy insanı kış için son hazırlıklarını yapar, kıyı insanı konserve, turşu.
3- Üç ay süreyle ara verilen eğitim tekrar başlar, okullar açılır.
4- Yaz döneminde düşüş trendinde olan faturalar yeniden yükselişe geçer.
5- Grip, duş havlusundan ya da yorgandan daha yakın olur insana.
6- Kasvetli havasından mıdır yoksa kuruyup dökülen yapraklardan mıdır bilinmez; ama “ölüm”lerde artış görülür.
7- Toprak uyur, hayvanlar (kurbağa, kaplumbağa, ayı, yarasa, kirpi, yılan...) kış uykusuna yatar.
8- Sonbahar tıpkı ilkbahar gibi en çok çalışılması gereken mevsimdir yani emekçidir.
9- Boşanma mevsimidir; ama bilin ki ilkbaharda belki bir barda yeni bir aşk bekliyordur sizi.
10- Cebinde yeteri kadar parası olmayan, başında ise çatısı bulunmayan mülteciler için son güzel günlerdir. “Soğuk ölüm” yani kış kapıdadır.
GİDİN KIŞ UYKUSUNA YATIN!
Şimdi bütün bunları “bilerek düşünün, anlayın, içselleştirin”!
Öte yandan bizce romantizm hep “yaşama” dair şeyler üzerine olmalıdır. “İlkbahar”a mesela. Bununla birlikte sonbahar için yapılan zoraki romantizm tanımlamaları tamamen erkeklerin işine gelen durumlardır. Emek vermemek için kullandıkları bir araç... Bir dergide okumuştuk, “sonbahar için tavsiyeler” adı altında, bir tanesi şöyleydi: Şiir okumayın; çünkü sonbahar şiirdir.
Sanırım yeteri kadar açıklayıcı olmuştur ve son söz olarak sonbaharı abartmayın, solgun renklerini hayata, aşka ve sevgiye emek vermeme tembelliğinize alet etmeyin. Böyle biri iseniz, o vakit gidin kış uykusuna yatın, ilkbaharda uyandığınızda biz seçimin sonucunu söyleriz size. Valla...
Evrensel'i Takip Et