4 Ekim 2015 04:44

‘Malmö Emniyetinden Saga Norén’ geri döndü!

‘Scandi-Noir’ Bron/Broen’in 3. sezonu başladı. Artık dizide Martin Rohde yok. Rohde’nin eksikliğini kapatma yükünün yalnızlaşan Saga Norén’e yıkılmayacağını umuyoruz. Zira bunun Saga karakterine ciddi psikolojik yan etkileri olur! (FOTOĞRAF: Martin Rohde(solda) artık yok, ortadaki('77 model Porsche) ve sağdaki(Saga Norén) ise yerli yerinde duruyor.)

‘Malmö Emniyetinden Saga Norén’ geri döndü!

Mithat Fabian SÖZMEN

-Bron/Broen(The Bridge) dizisi hakkında spoiler içerir-

Dev bir köprü...
77 model zeytin yeşili bir Porsche...
Ve deri kıyafetler içerisinde sarışın bir kadın.
Evet, geri döndüler!
***
Son yıllarda müthiş işler çıkaran İskandinav dizi sektörünün en gözde yapımlarından Bron/Broen(The Bridge-Köprü) 3. sezonuna başladı.
Ama büyük bir eksikle.
Yazının girişinde “Malmö Emniyeti’nden Saga Norén”den bahsederken, ‘köprü’nün diğer tarafından(Kopenhag) kovalamacalara katılan partneri Martin Rohde’yi anmadığımı fark etmişsinizdir.
Maalesef kadrodaki eksiklik buradan kaynaklanıyor.  Rohde’yi oynayan  Kim Bodnia yeni sezonda kadroda yer almayacak. 2. sezonu korkunç kayıplarla(çocuğu öldürüldü, eşiyle ayrıldı, sevgilisi öldü, Jens Hansen üzerine karabasan gibi çöktü) kapatan, son bölümde de Saga Norén’in her zamanki dürüstlüğüne kurban giden(Saga polisliğini tutamadı ve Hansen’i Rohde’nin öldürdüğünü ortaya çıkardı) Rohde’ye hayat veren Bodnia, karakterine biçilen pozisyondan rahatsız olduğunu belirtmişti. Yaşanan anlaşmazlıklar onu dizinin dışına itti.

ROHDE’SİZLİĞİN ETKİLERİ UZUN SÜRECEK

3. sezonda Rohde’nin 10 yıl hapis cezasına çarptırıldığını öğreniyoruz. Bir mucize olmazsa onu bir daha görmeyeceğiz ama onun ve yaşananların Saga Norén üzerindeki etkisini sezon boyunca fazlasıyla hissedeceğiz.
Martin Rohde, muhteşem bir detektif olmasına karşın sosyal becerileri bir o kadar zayıf olan Saga Norén’in zıttı bir karakterdi ve aynı zamanda da sahip olduğu tek dosttu.
Rohde’nin ona verdiği ufak tefek insan ilişkileri tavsiyeleri, -dizinin yaratıcıları tarafından kesin teşhis konulmasa da- Asperger sendromundan muzdarip Saga Norén’in zaman zaman biz sıkıcı normallere benzer eylemlerde bulunmasına sebebiyet veriyordu. 2. sezonda pembe yalanlar söylemeye başlamıştı örneğin!
3. sezonda da kısa ömürlü yeni iş partneriyle “Laf olsun torba dolsun” diye, “nezaketen” konuştuğuna rastladık ki bu konuda –neyse ki- halen çok kötü olduğunu söylemek gerek. Biz onun “öylesine” konuşurken dahi “Yatakta iyi misin” gibi sorular sormasına, “nezaketen” giriştiği diyaloglarını verdiği moral bozucu istatistiklerle bozmasına alışığız!
Hemen söyleyelim, evet, ilk bölümlerde zorlandık ama Saga Norén’i olduğu gibi sevdik. Eğer 3. sezonda Rohde’nin ekranı dolduran gülümsemesi ve sempatisinin yokluğu Saga’nın nispeten ‘normalleştirilmesiyle’ telafi edilecekse bundan kimsenin hoşnut kalacağını düşünmüyorum.

SAGA- SHERLOCK VE SEKS

İnsan ilişkilerinin norma dönüşmüş küçük oyunlarına(gündelik hayat politikası da denebilir) hakim olmayan, aklına geleni söyleyen, soran, kurallara harfiyen uyan, işini çok iyi yapan ve seksi, özünde olduğu gibi yeme-içme gibi bir ihtiyaç olarak her türlü dalavereden bağımsız bir şekilde ele alarak yaşayan Saga Norén’in “sosyal beceriksizlik” olarak adlandırılan kişisel özelliklerinin bir başka meşhur detektif Sherlock Holmes’e benzediğini çokça eleştirmen yazdı.
Dizinin yaratıcısı Hans Rosenfeldt de bu benzerliği inkar etmiyor ancak en büyük farkın iki karakterin sekse olan yaklaşımında olduğunu söylüyor.
Rosenfeldt, “Seks, Saga için sadece bir ihtiyaç. Eğer açsan yemek yersin. Azdıysan dışarı çıkarsın ve sevişecek birini bulursun. Bu kadar basit” diyor: “Saga Norén için seks pragmatik ve İsveç usulü, Holmes’te ise tamamen teorik ve İngiliz usulü!”

SİNSİ 'NORMAL'LEŞTİRME GİRİŞİMLERİNİN FARKINDAYIZ!

Saga Norén’in, Martin Rohde ile tanışması sonrası hayatına eklemeye çalıştığı yeniliklerden biri de yalnızca ihtiyacına göre muhatap olduğu seks partnerlerinden birini “kalıcı sevgili”ye dönüştürme konusundaki umutsuz girişimdi. 2. sezonda Jakob’un Saga’nın evine taşınmasıyla başlayan bu serüven uğruna Saga, ne “ilişki kitapları” okudu da yine de doğasına ihanet edemedi. Jakob açısından da Saga gibi bir karakterle “aşk” yaşamanın seks dışında herhangi bir cazip tarafı olamayacağını hesaba kattığımızda, 2. sezona sıkıştırılan bu aşk hikayesinin Saga Norén’i ‘normalleştirme’ yolunda girişilen hazırlıklar olduğundan şüpheleniyor insan. Bu da yine, yeni sezona taşınan o korkuyu hatırlatıyor. Şimdilik tetikteyiz!


SENSİN DUYGUSUZ!

Saga Norén’in Asperger sendromuyla açıklanan “sosyal münasebet” kıtlığını duygusuzlukla karıştıranlar oluyor. Oysa Asperger’liler elbette ‘duygusuz’ insanlar değiller. Bu konuda dizinin yarattığı etkinin Saga’yı canlandıran Sofia Helin’e Asperger’lilerden çok güzel geri dönüşlere sebep olduğunu öğrenmiştik.
Royal Tenenbaums’ta Richie’yi hastaneye kaldırdıktan sonra üstü başı kanlar içerisindeyken, Margot’nun endişe içerisindeki “Nerede o” sorusuna, sırf öznenin adı belirtilmediği için “Kim” diye yanıt veren Dudley Heinsbergen’i tanıyanınız var mı? Dudley de epey ‘donuk’ bir Asperger’li idi. Ancak asla “duygusuz” değildi. Richie’yi hastaneye taşırkenki heyecanını da, Margot acısı çeken doktoru Raleigh’e(Bill Murray) moralini düzeltmek için “Kelime oyunu oynamak ya da üzerimde deney yapmak ister misin” diye sorduğunu da hatırlarız.
2. sezonun 5. bölümünde hayta polis memuru Rasmus Larsson, Saga’ya “Senin gibi sorunlu birinin polis olmasına nasıl izin verdiler. Aşırı analizci, duygusuz, robot gibi soğuk biri emniyet kuvvetlerinin tam da ihtiyacı olan şey” şeklinde çıkışmıştı.
O anda Rasmus’a sinirlendik elbette ama akabinde Saga ile Rohde baş başa kaldıklarında, Saga’nın “İncinmeyeceğimi düşünerek bunu yapan ilk kişi o değil” sözlerini sarf ederken yüzünün aldığı hüzünlü ifadeyi de unutmadık: “Sensin duygusuz, sen önce işini doğru dürüst yap.”
Saga’yı üzen de normalleştiren de karşısında “dizicinin öfkesi”ni bulur.

Evrensel'i Takip Et