4 Ekim 2015 03:16

Bülent KEPENEK

Medeniyetlerin buluştuğu şehir…Doğu ile Batı’nın sentezi…
Bu tanımlamaları dünyanın birçok şehri ya da bölgesi için duymuşsunuzdur. Başta İstanbul olmak üzere bazı şehirler gerçekten de bu tanımı hak edecek birçok özelliğe de sahip. Ama medeniyetlerin sadece buluştuğu değil iç içe geçerek hem hal olduğu bir yer görmek istiyorsanız sizi Endülüs’e alalım.
Akdeniz’den Atlantik okyanusuna “Bir boğa başı gibi uzanan”  ve Ünlü Arap komutanı Cebeli Tarık’ın gemileri yakarak işgal ettiği bu bölge 700 yıl boyunca Arap/Mağrip egemenliğinde kalarak dünyanın şekillenmesinde çok önemli bir rol oynamış. Barut, kağıt, matbaa, pusula gibi ilk olarak Doğuda yapılan icatlar bu sayede Avrupa’ya yayılmış, yine birçok Eski Yunan ve İslam klasiği Latince’ye çevrilerek Rönesans’ın temelleri yine bu dönemde atılmış.

BAŞKA BİR ZAMANA AİT SANKİ

Günümüzdeki İslam Devletleri’nin  tersine bilim ve sanatta oldukça ileri olan Endülüs İslam Devleti bırakmış olduğu eserlerle bugün bile hayranlık uyandıran bir medeniyet oluşturmuş. İslam, Hristiyan ve Musevi kültürlerinin bu kadar güzel iç içe geçtiği başka bir yer dünyada var mı bilmiyorum? Sevilla’nın, Cordoba’nın, Granada’nın sokaklarında gezerken bir rüya aleminde gibi hissediyorsunuz. Her sokak başka bir coğrafya, başka bir zamana ait sanki. Bir sokakta kendinizi Ortaçağda bir Avrupa kentinde  geziyormuş gibi hissederken, hemen arka sokakta Fas’ın ya da Cezayir’in sokaklarında yürüdüğünüzü düşünüyorsunuz. Zaten aynı anda hem Yahya Kemal gibi bir geçmiş sevdalısının yüreğini titretmek, hem de bağrından Lorca gibi bir düş savaşçısı çıkarmak her coğrafyanın yapabileceği bir iş değil.
Tarihi ve kültürel zenginliklerini bir tarafa bırakırsak bölgenin bugünkü durumu pek iç açıcı değil. Hatta yaz aylarındaki sıcaklıktan ötürü uzun süren siestalar, zengin Katalanların “Biz bu tembel Andalusya’yı beslemek zorunda mıyız?” gibisinden ayrılıkçı gerekçeleri arasında yer alıyor.
Eğer Endülüs’ü hakkıyla gezmek istiyorsanız bunu bir Avrupa seyahatinin içine sıkıştırarak yapamazsınız. Özel bir Endülüs seyahatine ihtiyacınız var. Çünkü Endülüs ruhu olan yerlerden ve bu ruhu içinize çekebilmek için durup soluklanmanız gerekiyor. Bölgenin her yeri muhteşem eserler ve hikayelerle dolu. Bir taraftan muhteşem eserlere hayran olurken bir taraftan da o dönemi hayal ediyorsunuz. Örneğin El Hamra. Dünyanın 7 harikasından birisi sayılan El Hamra sarayını, taş işçiliğindeki inanılmaz emeği ve zarafeti hayran hayran izlerken, Kuran’daki cennet tasvirlerine uygun olarak inşa edilen bu muhteşem eserin içine, “Acaba sarayı inşa eden işçiler saray bittikten sonra bu saraya girebildiler ve kendi eserleri olan bu güzelim duvarlara doya doya bakabildiler mi? Yoksa kendisi cennete benzeyen bu saray, onu inşa eden işçilere bir cehennem hayatı mı yaşattı?” diye düşünmekten alamıyorsunuz kendinizi. Son yıllarda bizim de başımıza bela olan günümüzdeki saraylardan da tahmin edebiliyoruz ki; ikinci şık daha kuvvetli bir ihtimal. Zaten İspanya Kralı Ferdinand’a teslim olan son Mağripli Kral Boabdil Endülüs’ü terk ederken geride kalan halkının durumu için değil bırakıp gittiği El Hamra için gözyaşı dökmüş. Bu arada eklemeden geçmeyelim, Kral Ferdinand ve Kraliçe İsabella Müslümanları Avrupa’dan attıkları için neredeyse bir aziz mertebesinde saygı görüyorlar İspanya’da. Kristof Kolomb’u destekleyen ve Amerikan’ın keşfini sağlayan da yine aynı Ferdinand. Zaten Kolomb’un mezarı da Endülüs’ün başkenti Sevillada dünyanın en büyük 3. Katedralinde bulunuyor.
Yine muhteşem bir köprüye (Yüzüklerin Efendisi’nin bir bölümü bu köprüde çekilmiş) ve sokaklara sahip Ronda kenti Hristiyanlarca kuşatıldığında yapılan ilk şey kentin su yolunu kesmek olmuş. Kentin susuzluktan kırılmaya başlayınca Müslümanlar çareyi yerin altına su tünelleri yapmakta bulmuşlar. Böylece çift su yoluna sahip Ronda, diğer Müslüman kentlerin aksine 250 yıl daha fazla direnmiş Hristiyan kuşatmasına.
Anadolu’da her adımda karşımıza çıkan kiliseden bozma camilerin aksine, Endülüs’ün dört bir yanı camiden bozma kiliseyle dolu. Ama bir farkla camilerin güzelliğini bozmadan kilise yapmışlar ya da Sevilla’daki  gibi cami minaresini olağanüstü güzel bir kuleye çevirmişler.

NE ZAMAN GİTMELİ, NERELERİ GÖRMELİ?

Endülüs (Andalusya) İspanya’nın özerk bölgelerinden birisi ve en güneyde yer alıyorlar. O yüzden eğer yaz aylarında gitmeyi düşünüyorsanız aklınızı başınıza devşirmenizi öneririm, aksi takdirde 45 derece güneşte saatlerce gezdikten sonra devşirecek bir aklınız kalmayabilir. Başta El Hamra olmak üzere İslam sanatının zirvelerini bünyesinde barındıran, bunun yanında inanılmaz güzel sokakları ve yapıları olan hala içinde insanların yaşadığı ve Flamenco’nun doğduğu mağara evleriyle Granada, Andalusya’nın başkenti Eski Dünyanın kadim kültürlerini bünyesinde toplamış ve Kristof Colomb’un mezarının bulunduğu Sevilla , sembolü kimileri için Kurtuba Camisi benimi çinse Garcia Lorca olan Cordoba, Boğa güreşlerinin ortaya çıktığı Ronda mutlaka gezilip görülmesi gereken yerler. Ancak buraları gezerken elinizde tuttuğunuz haritadan ziyade aklınızdaki Yahya Kemal ve Lorca şiirleri daha çok yardımcı olacaktır size…


ENDÜLÜS’TE RAKS

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.
İspanya neş’esiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...
Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;
İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.
Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü,
Göğsünde yosma Gırnata’nın en güzel gülü...
Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir
İspanya varlığıyla bu akşam bu güldedir.
Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi;
Bir baş çevirmesiyle bakar öldürür gibi...
Gül tenli, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli...
Şeytan diyor ki, sarmalı, yüz kerre öpmeli...
Gözler kamaştıran şala, meftun eden güle,
Her kalbi dolduran zile, her sineden: “Ole!”

Yahya Kemal BEYATLI


ATLININ TÜRKÜSÜ

Kordoba
Uzakta tek başına
Ay kocaman at kara
Torbamda zeytin kara
Bilirim de yolları
Varamam Kordoba’ya
Ovadan geçtim yel geçtim
Ay kırmızı at kara
Ölüm gözler yolumu
Kordoba surlarında
Yola baktım ama yol uzun
Canım atım yaman atım
Etme eyleme ölüm
Varmadan Kordoba’ya
Kordoba
Uzakta tek başına

Federico Garcia LORCA

Evrensel'i Takip Et